Şehadet Eylemlerini Başlatan İlk İsim

1982 yılında İsrail karargahına düzenlediği şehadet eylemiyle Kassir, şehadet eylemlerini başlatan isim oldu.

İsrail ordusu, 1982 yılında Lübnan'ın Sur şehrine denizden çıkarma yapmış, şehrin her tarafından direnişçileri arıyor, tutukluyordu. Aynı zamanda bazı Lübnanlıları da kendi çıkarlarına hizmet etmesi için casus olarak görevlendiriyordu. Binlerce Lübnanlı yaralanıyor, şehid oluyordu.

Bu durum karşısında Sur şehri sakinleri tamamen ümitsizliğe kapılmıştı. Deniz artık dalgalanmıyor, çiçekleri solmuş, limonları kurumuş, hayatın her alanı felç olmuştu.

İşgalin üzerinden 5 ay 7 gün geçmesinin üzerinden Sur şehri, şiddetli bir patlamayla sarsıldı. Kara dumanlar göğü kapladı. Bölge halkı, ne olduğunu öğrenmek için olay yeri olan Bina Azmi'ye akın etti. Halkın dilinde şu sözler dolaşmaya başladı: Cebeli Amil'den 18 yaşındaki şerefli direnişçi, işgal ordusunun karargahına şehadet eylemi düzenledi.

Karargaha bomba yüklü Peugeot marka araçla giren direnişçi, binayı yerle bir etti. 8 kattan oluşan karargahta İsrailli istihbaratçılar ve subaylar da bulunmaktaydı. Karargah ve çevresi İsrailli askerlerin, subayların cesetleriyle doldu. Aralarında dönemin Kuzet Bölge Komutanı Amir Drori'nin de yer aldığı yaralıların kimisi helikopter kimisi de askeri araçlarla hastanelere kaldırıldı. İsrail ordusundan yapılan resmi açıklamada ölü sayısının 141 ve kayıp sayısının 10 olduğu belirtildi.

Bu direnişçinin adı, 19 Mayıs 1985 tarihinde Sur şehri işgalden kurtarılıncaya kadar açıklanmadı. İşgal ordusunun şehirden çekildiği gün Lübnan İslami Direnişi Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, yaptığı konuşmasında, eylemin sorumluluğunu üstlendi. Nasrallah, şehadet eylemcisinin adını açıkladı: Deyr Kanun en Nahr'den 1963 doğumlu Ahmed Kassir.

Hizbullah'ın komuta kademesi, bu eylemin 10 Kasım'da düzenlenmesine karar vermişti. Fakat şartlar, eylemi bir gün sonrasına ertelettirdi. 11 Kasım'da hava, bir önceki günün aksinse yağmurlu olduğu için İsrail askerlerinin bir çoğu, karargahın içerisine girmişti. 10 Kasım günü, karargahta bulunan Lübnanlı tutuklular, başka bir yere nakledilmesi ve İsrailli komutanların bir çoğunun da 10 Kasım gecesini karargahta geçirmesi, 11 Kasım saat 07:00'nin eylem anı olarak belirlenmesinde etkili oldu.

Hizbullah, Sur'deki Kassir'in eylemine eş zamanlı olarak, Sayda şehrindeki İsrail karargahına da benzeri bir saldırı düzenlemeyi planlamıştı. Fakat, Sayda'nın şartları, Sur eylemiyle yetinilmesine neden oldu.

Kassir'in eylemi, İsrail üzerinde şok etkisi yarattı. İsrail, 15.11.1982 tarihini yas günü olarak ilan etti. Tüm işgal topraklarında sirenler çaldı, 3 dakika saygı duruşunda bulunuldu, okullarda eylemden konuşuldu.

Aralarında Rafael Eitan de bulunduğu İsrailli komutanlar, bu eylemin bomba yüklü araçla düzenlenmiş olabileceğini ihtimale katmadılar. İsraillilere göre bina, teknik nedenlerden ötürü çökmüştü. Bazıları ise binanın alt katlarına yerleştirilen bir bombadan ötürü çöktüğünü söyleyebildiler.

Bu eylemiyle Kassir, şehadet eylemlerini başlatmış oldu. Ardı ardına düzenlenen şehadet eylemleriyle Lübnan topraklarına giren İsrail askerlerine korku salındı.

Hizbullah, yıllar sonra Kassir'in şehadet eylemini düzenlediği 11 Kasım tarihini, Şehadet Günü olarak ilan etti.

İşgalin Yarattığı Ümitsizlik Sona Erdi

Nasrallah, 2007 yılının şehitler gününde yaptığı konuşmasında, İsrail'in Lübnan'ın başkentine kadar ulaşan işgalcilerin sebep olduğu ümitsizliğin Kassir'in şehadet eylemiyle son bulduğunu belirterek, "Lübnan, İsrail'in hakimiyetine girdi ve artık çıkmayacak deniliyordu. Kısa bir zaman sonra direniş başladı. Direnişin kanıyla işgal askerleri, Lübnan topraklarından temizlendi" demişti.

Nasrallah, Ahmed Kassir'in istişhad eylemcilerinin emiri olduğunu, İsrail ile mücadele de yeni bir alan açtığını, ardından da çok sayıda mücahidin onu takip ettiğini söylemiş, bu eylemle Lübnan halkının, var olan durumu kabul etmeyeceğinin ortaya konulduğunu söylemişti.

Kassir'in Eylemi, Arap-İsrail Mücadelesindeki En Güçlü Eylemdir

Nasrallah, 2008 Şehidler Günü'nde yaptığı konuşmasında da Kassir'in eylemine ilişkin şu açıklamada bulunmuştu: "Şehid Günü'nde, şehid gününün esası ve aslı olan 11.11.1982'deki şehadet eylemini anıyoruz. Bu eylem, tüm cihadların, tüm şehidlerin, tüm acıların, direnişin tüm zaferlerinin, düşmanın tüm hezimetlerinin nişanesi oldu.

Niçin 11 Kasım? Çünkü, Ahmet Kassir'in şahadet eylemi, şehadet eylemlerinin ilkidir. Çünkü bu eylem, Lübnanlı gençlerin işgale karşı kıyamını ifade etmektedir. Çünkü, Kassir'in eylemi ümmet ve halkın haykırışıdır. Şimdi, gelecek ve tarihte yankı yapacak bir eylemdi. Planlanmış, bilinçli cihadi ve şehadet eylemlerinin tesis edilmesiydi. Bu eylem aynı zamanda Arap ve İsrail mücadelesi tarihinde en güçlü olanıydı. Şimdiye kadar hiçbir eylem onun eyleminin etkisini geçemedi.

Kassir 1982 yılında düşmanın üssüne girdiğinde ve tamamen yerle bir ettiğinde Kassir'ın eylemi kendi türünün bir ilkiydi. İnsan kendi halkını katleden , mukaddesatını çiğneyen ve ümmeti ile vatanının geleceği üzerinde otorite oluşturmak isteyen düşmanı yerle bir etmek için cesedini patlayıcı maddeye dönüştürüyor."

11 Kasım Neden Şehid Günü?

Seyyid Nasrallah, 11 Kasım 2009'da düzenlenen Şehid Günü'nde yaptığı konuşmasında ise Kassir'in şehadet gününün neden "Şehid Günü" olarak ilan edildiğini şöyle açıklamıştı:

"11 Kasım'ı Hizbullah şehitlerinin günü olarak seçtik. Çünkü bugün şehitlerin emiri Ahmet Kassir'in şehit olduğu gündür. Bugün onun, ruhu, bedeni, aklı, kalbi, bilinci, düşüncesi ve aşkıyla Allah'la buluşmaya gittiği gündür. Allah'a giden en kısa yol onun yolunda cihat etmek ve bu cihadın yolunda savaşmaktır. Sur şehrindeki ilk şehadet eylemi düşmanın muhafazalı kalelerinden önce kibrini yerle bir eden bir eylemdi. Bizden biri Allah'ın ayetlerini {yüzlerinizi karartmaları için} anlamak isterse o dönem İsrail Savaş Bakanı olan Ariel Şaron'un Sur'daki İsrail askeri liderinin karargahının yıkıntıları üzerinde dururkenki yüz haline bakması yeter. Bu yüzde zayıflık, aşağılanma ve yenilgi duygusunun peyda olduğu görülmektedir.

Bugün bizim için büyük bir gündü. Müjde, şükür ve yakında gelecek zafere karşı beslenen büyük ümidin günüydü. Bugün, Ahmet Kassir'den önce ve sonra akmış kanlar ve harcanmış çabaların bereketiyle geldi. Bugün direniş yolundaki yol gösterici şehit liderlerimizin günüdür. Bugün, direniş şehitlerinin efendisi ve hocamız Abbas Musevi, direniş şehitlerinin şeyhi, arif, zahit Rağıp Harp, büyük cihat lideri İmad Muğniye, bu direnişin içinde yer alan bölgeleri, savaş birlikleri ve konumların mesuliyetinde olan lider şehitlerin günüdür. Bugün 1982'de başlayıp şu ana kadar devam eden yürüyüşümüze ve ailemize katılan bütün şehitlerin günüdür.

Bu günde her sene ve her yıldönümünde olduğu gibi onlarla gurur duyuşumuzu, cihatlarıyla övündüğümüzü, yaptıkları fedakarlıkları takdir edişimizi, tavsiyeleri ve adımlarının izinden gidişimizi, başarı ve zaferlerini muhafaza edişimizi ifade etmek için toplandık. Bugün aramızda baş tacımız olan şehit aileleri bulunuyor. Bugünde gözlerimiz, hafızamız, vicdanımız, çocuklarımız ve torunlarımızın önünde şehitlerimizin isimlerini, resimlerini ve yüzlerini hatırlıyor ve onların hafızalarına bu isimleri kazıyoruz. Onların buna ihtiyacı yok bilakis buna ihtiyacı olan biziz. {Onlar rableri katındadırlar, rızıklandırılmaktadırlar} Şehit oldukları, bu dünyadan göçüp Allah'ın katına çıktıkları ilk andan beri Allah katında yüce makam, nimet ve lütufla sevindirilmişlerdir. Onlar şehadeti ve Allah'a kavuşmayı sevdiler. Onlar sevdiler, aşık oldular, temenni ettiler, istediler, çabaladılar, cihat ettiler ve kazandılar. Bizim ise buna ihtiyacımız var. Çünkü onların nurlu yüzlerini gördüğümüzde, aziz isimlerini duyduğumuzda ve yaptıkları fedakarlıkları hatırladığımızda sorumluluk gözümüzde devleşiyor ve onun seviyesine yükseliyoruz. Azmimize azim katılıyor, beraberce verdiğimiz söze vefalı olma duygusu içimizde büyüyor. Arkamıza dönüp bakmıyoruz çünkü yorgunluk, zayıflık ya da meşakkat anında arkamıza bakarsak onların adları, isimleri, sözleri ve tavsiyeleri bize vermiş olduğumuz sözü hatırlatır ve utanırız, başımızı toprağa gömeriz. Sonra izzetin olduğu yere doğru yol alır ve vuslat arzusuyla ruhlarımız aşka gelir.

Biz buna muhtacız çünkü basirete ihtiyacımız var. Onlarsa basiret ehli. Daima onlara, sadakata, temizlik ve paklığa sığınalım. Sözler, olaylar, temenni ve hırslar bizi kirlettiği zaman onlara sığınalım çünkü biz her zaman bize öğüt verecek, dünya gerçeğini hatırlatıp bize ondan el çektirecek, ahiret gerçeğini öğretip yüzümüzü ona çevirtecek ve onun için çalışmamızı sağlayacak kişiye muhtacız. Onların eğitim halkalarına katılalım. Çünkü onlar alemler, halkımız ve bizim üzerimizde Allah'ın delilidirler. Bizler ise; az yardım eden ve çok düşman olmasına rağmen zafer kazanma gücümüzü ispat etmiş kişileriz. Onları yol gösterici, hidayet verici ve bir ışık olarak hep başucumuzda bulunduruyoruz. Bu sayede yolumuza devam ediyor ve geri adım atmıyor, hiçbir korkutma, tehdit ve boyun eğdirme karşısında zayıf düşmüyoruz.

Şehitler gününde şehit ailelerinin, şehitlerin fedakarlıkları ve ailelerinin sabırları karşısında Allah'a halkımıza ve ümmetimize ihsanda bulunduğu için şükrediyoruz. Aramızda arif, şuurlu, iman, sabır, basiret, cihat ve izzet ehli, zulmü kabul etmeyen, zelillik, boyun eğme ve teslim olmayı reddeden, bizi, onurumuzu, toprağımızı, ve egemenliğimizi müdafaa eden, bize bütün bu zaferleri bahşeden nesiller vardı. Bugün işgalcinin 1982 yılında kirlettiği, onunla birlikte Beyrut, Cebel ve Bekaa'yı da kirlettiği Güney Dahiye'de toplandık. Bugün, bütün o fedakarlık yıllarından sonra Şeba Çiftlikleri ve Kefer Şuba hariç Dahiye, Beyrut, Cebel ve Bekaa kurtarılmıştır. Bütün şehit olmuş direnişçilerin kanlarının bereketiyle, bütün bu fedakarlıklarla bugün onların üzerimizdeki emeğini, itiraf ediyor ve 1982'den 2000 ve Siyonist-Amerikan kibir projelerini durdurdukları –sonuncusu yeni Ortadoğu projesidir- 2006'ya kadar sundukları şeyler için onlara teşekkür ediyoruz. Onlara diyoruz ki; sevgili şehitlerimiz biz bugün burada onurumuz, egemenliğimiz, izzetimizle yaşıyor, güçlü olduğumuzu, dünyaya malik olduğumuzu ve sizin kanınız, hidayetiniz ve fedakarlığınızla ahirete de sahip olabileceğimizi hissediyoruz."

Hizbullah, Öncü Liderlerini Şehid Verdi

Hizbullah, İsrail'le olan 30 yıldır devam eden mücadelesinde binlerce şehid verdi. Bunlar arasında Hizbullah liderlerinden Ragıp Harp ve Seyyid Abbas Musavi de yer almakta.

1997 yılında Lübnan İslami Direnişi Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, öz oğlu Hadi'yi şehid verirken 2008 yılının Ocak ayında Lübnan İslami Direnişi Hizbullah'ın askeri lideri İmad Muğniye şehid düşmüştü.

isra haber

Lübnan Haberleri

Direniş Operasyonlarını Sürdürüyor! İşte Son Gelişmeler
Direnişten Yeni Hamle Hizbullah, İlk Defa Kullandığını Açıkladı!
Beyrut'ta sivil binaya siyonist saldırı
ABD İstihbaratından İtiraf: Hedeflerine Ulaşamıyor!
İşgalcilerden Golani Tugayı İtirafı