Sahabi hanımlardan Zeyd"in kızı Atike, hem dış hem de iç güzelliğine sahip zeki ve bilgili bir hanımdı. Ne var ki, evlendiği dört kocası da şehit olmak suretiyle büyük bir imtihana maruz kalmış, yaşadığı bu imtihanların hepsini de iman kuvveti, İslam şuuruyla karşılamış, beyi ölerek yalnız kalan tüm hanımlara sabır ve metanet örneği vererek tarihe geçmiştir. Bu yazıda Atike"nin hep şehitlikle sona eren evliliklerinden ibretli örnekleri okuyacaksınız..
İlk kocası Hazret-i Ebu Bekir"in oğlu Abdullah oldu. Gariptir ki Abdullah hem dış hem iç güzelliğine sahip Atike"ye öylesine bağlandı ki, bazen İslamî hizmetlerinden bile geri kalıyor, onun yanında bulunmayı camiye gitmeye bile tercih edecek durumlara düşüyordu. Bu durumu gören baba Hazret-i Ebu Bekir, "Oğlum bu hanımdan ayrıl, bu senin dünyana değil ahiretine de mal olacaktır!" diye ikazda bulunmak zorunda kalmıştı. Nitekim babasının bu ikazına uyan Abdullah, bir müddet ayrı kalmayı denemiş; ancak daha fazla dayanamayıp yine bir araya gelmişlerdi. Atike"ye aşırı tutkunluğundan dolayı Abdullah, "Ben öldükten sonra sakın kimseyle evlenmeyesin." demiş, muhtaç olmaması için de Atike"nin şahsına büyük bir bahçe bağışlamıştı. Gerçekten de Abdullah önce ölmüş, Atike tek başına bahçesiyle kalmıştı. Bu sırada kendisine en itibarlı insan Hazret-i Ömer talip oldu.. Atike"nin, "Kimseyle evlenmemek şartıyla Abdullah bana bir bahçe bağışladı, evlenmem mümkün değil." demesi üzerine Hazret-i Ömer, "Bunu bir bilene sor." dedi. Atike de gidip en iyi bilen birisi olarak Hazret-i Ali"ye durumunu sordu. O da, "Sana bahçeyi bağışlayan Abdullah"ın mirasçılarına bahçeyi iade et, ondan sonra Ömer"le evlen." cevabını verdi. Bu fetvaya uyan Atike, bahçeyi ölen kocasının mirasçılarına iade ettikten sonra Hazret-i Ömer"le ikinci evliliğini yaptı.. Ne var ki Hazret-i Ömer de bir süre sonra şehit edilmiş, Atike bir dul kalma acısı daha yaşamış, yine yalnız kalmıştı. Ama yıkılmamıştı. Kendinden sonra gelecek olan hanımlara sabır ve tahammül örneği vermeyi düşünüyordu.. Çok geçmeden Aşere-i Mübeşşere"den Hazret-i Zübeyir talip oldu. Zübeyir hayatta iken cennetle müjdelenen on kişiden biriydi. Reddi mümkün olmamalıydı. Nihayet nikahı kıyılmış, üçüncü evlilik de böyle gerçekleşmişti. Allah"ın hikmetine bakın ki, Hazret-i Zübeyir de katıldığı Cemel Vakası"nda şehit olunca Atike bir imtihana daha maruz kalmış, böylece üçüncü kocası da şehit olarak kendisi bir daha dul kalmaya mecbur olmuştu..
Bu ölümlerden sonra her dul kalışta Atike"nin gösterdiği metanet ve sabır hemen herkesin dikkatini çekiyor, herkes ondaki sabır dolu iman kuvvetine hayranlıkla bakıyordu.
"Her kim şehitlik rütbesine erişmek istiyorsa Atike ile evlensin!" diye bir söylenti de çıkarmışlardı. Hatta uğursuz kadın diyenler bile olmuştu. Ama kimse böyle söylentiye itibar etmemiş, en sonunda dördüncü evlilik için talip olan Hazreti Hüseyin"e "evet" diyen Atike, onun da Kerbela"da şehit oluşunu gözyaşları içinde çırpınarak görmüştü.
Kaynakların kaydına göre bunca acılara büyük bir sabır ve metanetle karşı koyan Atike, ibadetine düşkün, takva ehli bir hanımdı. Zübeyir"le evli iken namazlarını hep camide kılmayı tercih ederdi. O günlerde hanımların camiye gitmelerinde bir emniyetsizlik söz konusu değildi. Zübeyir ise onu kıskanır, Atike"nin ibadetlerini evinde yapmasını isterdi. Bunun için Zübeyir onu camiden çevirecek çareyi şöyle buldu. Bir sabah camiye Atike"den önce gitti, yolda saklandığı yerden Âtike"nin yoluna bir taş fırlattı. Atike ondan sonra "artık yol emniyeti kalmamış" diyerek namazlarını evinde kılmayı tercih etti. Şafak karanlığında camiye gitmekten vazgeçti!
Alimler dört kocası da şehit olduğu halde sarsılmayan Atike"yi, kendinden sonra gelen hanımlara sabır ve metanet örneği hanım olarak göstermekteler.