Seyyid Rıza Adına Düzmece Mektup
Seyyid Rıza'dan Atatürk'e Mektup!
Şehid Seyyid Rıza
“Ben sizin yalanlarınızla baş edemedim bu bana ders oldu, ancak ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun" dedikten sonra; Bu yaşlı adam rap rap yürüdü. Çingeneyi itti. İpi boynuna geçirdi. Sandalyeye ayağıyla tekme vurdu ve kendi infazını gerçekleştirdi.”…
Seyyid Rıza ( 1862 Dersim-1937 Elazig)
Seyit Rıza ne devletin deyimiyle “isyancı”, “derebeyi”, “toprak ağası”, “şaki” ne de Kürtçülerin deyimiyle “Kürdistan Dersim Generali” idi. O Kırmanciye’nin ruhani önderiydi. Dersim 38′in sembolüydü. Düşmanına boyun eğmedi, dar ağacına giderken ipini kendisi çekti. Düşmanı bile ölümü karşısında utandı. Zalimlerin yalanını yüzlerine çaldı asla teslim olmadı. O Evlad-ı Kerbela idi, masumdu…
Türkiye, Seyit Rıza'yı, Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde yaptığı bir konuşma ile hatırladı.
Erdoğan 23 Kasım 2011'de Ak Parti Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında Dersim belgelerini açıkladı.
Konuşmanın en çarpıcı bölümü ise Erdoğan'ın, Seyit Rıza'nın hikayesini anlattığı anlar oldu.
Dersim isyanını başlatan isim olarak gösterilen Seyid Rıza'nın son sözleri salondakileri duygulandırdı.
Başbakan'ın anlattığı olaylar karşısında bazı il başkanları gözyaşlarını tutamadı.
İşte o Seyit Rıza, tarih kitaplarında "Dersim İsyanı'nın liderleri" olarak yer almıştı.
Seyit Rıza 1863 yılında Pulur Lirtik Köyü’nde doğdu.
Asılırken kendi ağzından “75 yaşında” olduğunu söylediğini yazılmaktadır.
Dersim ile ilgili bilgi toplamaya başlayan ve 1931 yılında “Derebeyi ve Dersim” adlı kitapçığı yazan N. H. Uluğ ise taa o yıllarda Seyit Rıza’nın “altmış beş yaşlarında” olduğunu yazmaktadır.
Babasının adının Seyit İbrahim olup “babo” (baba) lakabıyla anıldığı, Lirtik mıntıkasında oturduğu, dört oğlundan en küçüğünün Seyit Rıza olduğu bilinmektedir.
Babasının ölümünden sonra Seyit Rıza, Lirtik`ten ayrılarak Tujik Dağı eteğindeki “Ağdat Köyü”ne yerleşmiştir.
Seyit Rıza’nın dört oğlu vardır. İsimleri Sey Hasan, Bıra İbrahim, Resik Hüseyin’dir. Büyük oğlu Şeyh Hasan 17 Ağustos 1937 tarihinde 30 kişi ile beraber öldürülür.
Rus işgali döneminde Seyit Rıza, Osmanlı hükümetiyle anlaşma yapar.
Bu anlaşmaya göre Dersimliler, Rus işgaline karşı Osmanlı’nın yanında yer aldılar. Buna karşılık Osmanlı hükümeti de Dersimlilere silah ve para vermiştir.
Osmanlı idaresinden aldıkları silah-mühimmatla Ruslara karşı durma karşılığında Dersimlilere bağımsız çatışma hakkı tanınır.
Böylece Rus işgal güçlerine karşı savaşta Osmanlı ordusunun emrine girmezler.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk dönemlerinde Dersim İsyanı'nın liderlerinden olduğu ileri sürüleren Seyit Rıza idam edilen Alevi-Zaza aşiret lideridir.
Sözü geçen bir aşiret önde geleni olduğu zamanlarda 1915 olayları başlar. Genelde Dersimliler özelde ise Seyit Rıza, kardeş halka sahip çıkar, Ermenilere kol-kanat gerer.
Nuri Dersimi'nin anılarında yazdığına göre Seyit Rıza binlerce Ermeni’ye yardım eder.
Seyit Rıza bu dönemde yavaş yavaş Dersim'deki olayların ve asayişsizliğin sorumlusu gösterilerek hedef haline gelir. Raporlarda, hükümete çekilen ihbar dilekçelerinde ismi en başta sayılan kişidir. Bu durumun meydana gelmesinde Ermeni ve Koçgiri olayının etkisi elbette vardır.
Ancak Dersim'e düşmanlığın esas nedeni kuşkusuz ki halkın "Alevi-Kızılbaş kimliği"dir. Jandarma Genel Komutanlığı 1930 tarihli "gizli" bir raporunda Yavuz Sultan Selim'in 1514'teki Büyük Alevi Katliamı'nı bile "şükranla" anar.
Seyit Rıza'nın oğlu Bava 1930 başlarında Hozat'a önemli bir devlet yetkilisi ile görüşmeye gider.
H. Şahanoğlu’na göre Seyit Rıza, “Erzincan köprüsünden geçerken” “yakalanmıştır”, hüviyetini saklamasına rağmen, yanında bulunan “dürbünün üzerinde yazılı isminden şüpheye düşen vazifeşinas nöbetçi süngüsünü çekiyor, kendisini karakola davet ediliyor”
Genelkurmay belgelerinde ise, “Seyit Rıza’nın 10 Eylül günü saat 22.00 de, silahsız olarak iki arkadaşı ile birlikte Erzincan Jandarmasına teslim olduğu yazmaktadır.
Seyit Rıza'nın idamı İhsan Sabri Çağlayangil'in anılarından şöyle aktarılmıştır: Seyit Rıza, sehpaları görünce durumu anladı. "Asacaksınız" dedi ve bana döndü: "Sen Ankara'dan beni asmak için mi geldin?" Bakıştık. İlk kez idam edilecek bir insanla yüz yüze geliyordum. Bana güldü. Savcı, namaz kılıp kılmayacağını sordu. İstemedi...
Seyit Rıza'ya son sözü soruldu. "Kırk liram ve saatim var. Oğluma verirsiniz" dedi... Seyit Rıza'yı meydana çıkardık. Hava soğuktu ve etrafta kimseler yoktu. Ama Seyit Rıza, meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti. Evlâdı Kerbelayıh. (Kerbela soyundanız) Bi hatayıh (günahsızız). Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir dedi. Benim tüylerim diken diken oldu. Bu yaşlı adam rap rap yürüdü. Çingeneyi itti. İpi boynuna geçirdi. Sandalyeye ayağı ile tekme vurdu, infazını gerçekleştirdi... Seyit Rıza asılırken ileride oğlunun da sesi geliyordu: "Kulun kölen olam. Sığırtmacın olam. Gençliğime acıyın, öldürmeyin beni!"