Bu yazı bundan tam on sene önce yazılmış bir yazının devamı. 9 Ocak 2004 tarihli ilk köşe yazımın ikinci bölümü. Selam demiştim ilk defa o gün siz okurlarıma. O zamanki adıyla Vakit ailesine katılmış, merhaba demiştim. O gün bir başka ilki daha yaşamıştım. Bunu da paylaşmıştım sizinle o yazımda. Bu ilk de ABD’nin başkenti Washington’da başladığım görevimdi. George Washington Üniversitesinde öğretim üyeliğine başlayışımın ilk günüydü de. Üniversitenin Uluslararası İlişkiler Fakültesinde ders verecek aynı zamanda da fakültenin enstütülerinden Avrupa, Rusya, Avrasya Enstitüsünün kadrosuna katılıyordum. O günden itibaren on senelik bir dönemi bu fakültede öğrencilerimle geçirdim.
Şimdi ikinci bir selam diyorum. Aradan geçen on seneden sonra. O gün bugündür fikirlerimi paylaştığım sizlerle bunu da paylaşayım istedim. Bundan böyle, Üsküdar Üniversitesi’nin İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesinde uluslararası ilişkiler departmanında Türkiye’deki öğrencilerimizle beraber olacağım. Allah izin verdiği sürece. Tam on sene önce bağlı olduğum enstitü benzeri ancak bu sefer daha farklı bir alanda bir merkez afiliasyonum da var, onu da paylaşmak istiyorum. Bu özellikle çok önemli bir gelişme. Hem benim ve içinde bulunduğum akademik çevre için, hem de ülkemiz Türkiye için önemli bir gelişme. Zira bu bir ilk! Türkiye’nin ilk Postkolonyal Çalışmalar Uygulama ve Araştırma Merkezini kurduk. Ehamdülillahi Rabbil alemin.
Postkolonyalizm üzerine çalışan herhangi bir başka akademik organizasyonun, bir eğitim kurumunun olmaması da ne kadar önemli bir boşluğun merkezimiz tarafından doldurulabileceğini gösteriyor. Bazı okurlarımız postkolonyalizm nedir diye merak edebilirler. Haklılar, kavram ülkemizde çok da fazla bilinen bir kavram değil. Akademik çevrelerde de müşahhas çalışmalar dışında, ilgi alanı geniş tutulmuş bir konu değil. Bunun çeşitli sebepleri olabilir. Şimdilik bunlara değinmeyeceğim. Zira bundan sonra çeşitli fırsatlarla postkolonyalizmi ve kapsama alanıne giren konuları bu köşede irdeleyeceğiz. Sadece şu kadarını söylemekle yetinelim. Postkolonyalizm, Türkiyeyi, içine girdiği yeni dönemi, Yeni Türkiye kavramını çok yakından ilgilendiriyor. Konu, ülkemizin bulunduğu bölgeyi, Doğu Batı ilişkilerini, geçmişi, bugünü ve geleceği ilgilendiriyor. Konu, insanlık tarihini, bu tarihin nasıl yazıldığını, tarihi yazanların hangi perspektiften bu bilgiyi ürettiklerini ilgilendiriyor. Konu, Kuzey ve Güney ilişkilerini, marksizmi, komünizmi, kapitalizmi ve küreselleşmeyi, dünya siyasi ve ekonomik sistemini yakından ilgilendiriyor.
Belki de en önemlisi, konu cumhuriyet tarihimizi, bu tarihin hangi önemli aşamalarda nasıl ve kimler tarafından, ne amaçla evrilmeye girdiğini, resmi ideolojimizin temelini oluşturan batılılaşma projesini, bunun modernizasyon sürecini, hangi günlerden, bugünlere nasıl geldiğimizi ilgilendiriyor. Ehem ile mühim arasında bir seçime zorlanırsak, o zaman belki de en olmazsa olmaz olarak önümüze çıkan konu başlığı olarak Yeni Türkiye’nin ileriye dönük projeksiyonlarını, yol haritasının nasıl şekilleneceği olacaktır.
Rabbim gayretlerimizi, çalışmalarımızı emri bil mağruf ve nehyi anil münker yapmaya vesile kılsın...
yeniakit