Selektif ve oldukça çarpık hafıza


Merve Kavakçı

İki kollu araştırma. Eş zamanlı, farklı olduğu kadar aynı.
 
TBMM'nin Darbeleri Araştırma Komisyonu Meclis çerçevesindeki çalışmalara, demokratikleşme çabalarına katkıda bulunmak üzere genel manada darbeleri inceliyor.

Bu çalışmalar sonucunda da özellikle de yakın geçmişteki darbe ve girişimlerinin ortaya çıkardığı sonuçlarla yaşamak zorunda kalan binlerce insana bir miktar deva olmayı hedefliyor. Komisyondan çıkacak kararlar çerçevesinde Meclis içinde gündeme getirilebilecek reform ve değişime de öncülük etmiş oluyor. Bugünlerde 28 Şubat'ın müsebbip ve mağdurları ile görüşüyor komisyon.
Yine Ankara'da bir başka soruşturma daha devam ediyor.

Ancak bu, Meclis'tekinin aksine savcılık tarafından yürütülüyor.

Bu birinci gibi tavsiye niteliğinde değil.

Bilakis yaptırımı olan bir süreç zira olaya kriminal oluşum çerçevesinden bakıyor.
 
Yani dolaysız olarak cezai müeyyidesi olan bir inceleme.

 
Tansu Çiller birinciye henüz gitmedi, ama gidecek.

Savcılığa ifade vermiş bu hafta.
 
Ajanslara düşen haber şunları naklediyor:

'Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü 28 Şubat Soruşturması kapsamında ifade veren dönemin Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, ifadesinin ardından adliyeden ayrılırken gazetecilere "Üzüntüyle görülüyor ki o dönemin hükümetinin özellikle Doğru Yol Partisi kanadı hedef seçilmiş.

Birinci amaç olarak Doğru Yol Partisi'ni çökertmek olarak Batı Çalışma Grubu kapsamlı bir çalışma sürdürmüş.

Bunu yapmak için bu partinin genel başkanını o dönemde ölçülü ve doğrudan yıpratabilmek için her türlü haber ve her türlü imkanın kullanılması gerektiğini, birinci amaç olarak belirlemiştir" dedi.

'Olabilir, her partide bulunan ben merkezci sendrom DYP'de de hakimdir de onun için o dönemdeki genel başkanı olarak bu şekilde değerlendiriyordur.

Oysa üzerinde biraz kafa yorulsa hemen ilk akla gelenlerden biri şu soru olur: DYP'yi hedefe koymanın sebebi ortağı olduğu RP olmasın...

Biraz daha geriye gidin ve "Refah'la asla" sözünün sloganlaşını bir hatırlayın.

En çok oyu almış birinci parti olarak Refah Partisi'nin vebali muamelesi gördüğü günleri canlandırın.

ANAP yüz çevirir, DYP Tansu hanımın ince sesinden Refah'la asla der durur.

Burada maksat, yani bu işlerin arka planında, mutfağında ülkenin iplerini ellerinde tutan ve diledikleri gibi çekip çekiştirenlerin hedefi Refah Partisi'ni marjinalize etmek, yalnızlaştırmak ve böylece de siyasi arenada dışarı çekmek değil midir....

Yoksa sistemle hiç bir sorunu olmayan, ideolojik yapılanmanın tam da merkezine düşen, bir merkez partinin nesini istemeyecek darbeciler.

Ta ki asla asla diyerek Kemalist rejime verdiği güveni bir anda yok ediveren bir hamleyle onun "iç düşman" gördüğü İslami rafta tutmak yerine hayatın içinde yaşayan müslümanlarla ortak olsun.

Bence hedef benmişim, benim partimmiş demeye getirerek gereğinden fazla önem atfediyor ki bu da biraz komik oluyor.

Ayrıca siyaset arenasında merkezdeki tek rakibi ANAP'la hesaplaşmak için çift taraflı olarak çekilen kılıçların yanında gelen gözü dönmüşlüğe de hiç referans yapmıyor.

 
Bu arada itiraf etmeliyim beni daha çok eğlendiren başka bir şey daha söylüyor, Çiller, habere göre 'O dönem Genelkurmay Başkanı'na giderek 28 Şubat kararlarının geri çekilmesini istediğini anlatan Çiller, ancak Genelkurmay Başkanı'nın buna sıcak bakmadığını ifade etti.

Bunun üzerine Başbakan Necmettin Erbakan'a giderek kuvvet komutanlarını görevden almayı ardından da erken seçime gitmeyi teklif ettiğini bildiren Çiller, Erbakan'ın böyle bir karar alınsa bile bunun Cumhurbaşkanı'nca onaylanmayacağını, Meclis'ten de geçiremeyeceklerini söylediğini anlattı.'
Yani o yapacakmış da Erbakan hoca engel olmuş öyle mi...

Buna çok güldüm. Düşünüyorum da emri Hak vaki olmasa da hoca hayatta olsaydı bunları söyleyebilecek miydi Sayın Çiller...

yeniakit