Sen Kimin Çocuğusun?

İbrahim Küçük

Rasulullah(s.a.v) "Bana Cevamiu'l Kelim verildi"* buyuruyor. Cevamiu'l Kelim; bir sözle bir çok mana anlatabilme kabiliyeti demektir. Hadis usulünde, karşılaşılan bir hadisin önce zahir manasına bakmak esastır. Eğer zahir mana her hangi bir ayet yada daha sağlam bir çok yoldan gelen hadisle çelişiyorsa, hadisin mecaz ve batın manalarına bakılır. Eğer hadisin zahiriyle birlikte mecaz yada batını zahir hükme aykırı değilse hadisin zahiri manası hükümde, batıni veya mecazi manası ise takva, tekamül yada ahlak olgunluğu gibi alanlarda esaslı bir veri olarak kullanılır. Hadis usulü ve Fıkıh usulünün beraberce işletildiği bu alan, zındıklaştırmayan tasavvuf ile birlikte sapkınsız fıkhın hüküm sürdüğü, selef'i salihinin rehber olduğu net ve şeffaf bir alandır.
 Yukarıdaki yüzeysel ve  kısa bilgiden sonra Rasulullah(s.a.v)'in buyruğu "Cennet annenin ayakları altındadır"** Hadisi şerifine değineceğiz. Hadisi şerifin zahiri manası gayet anlaşılır ve nettir. Modern batının senede bir gün gündeme getirdiği annelik olgusu İslam'da çokça konu edilmiş, anne ve baba hakkı ahkam Ayeti Kerimelerde vahiy yoluyla bizlere bildirilmiştir. Buna binaen hadisi şerifi daha çok Cevamiu'l Kelim kavramı çerçevesinde ele alarak, birden sonraki manaları tefekkür ve fıkıh edip, kullukta tekamül menziline doğru seyredeceğiz inşaallah.
 Konu edilen hadisi şerifte iki esas nokta vardır ki birincisi cennet, ikincisi annedir. Cevamiu'l Kelim kavramını kullanarak sapkın bir mantıkla yola çıkıp batını murad etmek usule aykırıdır. Misal; hadiste bahsedilen "cennet" "Dünya kafirin cenneti, mü'minin zindanıdır" hadisindeki "cennet" olamaz. Hadisteki "anne" ibaresi de "içki kötülüklerin anasıdır" hadisi şerifindeki anne kavramı da olamaz. Zira "Cennet annenin ayakları altındadır" hadisindeki zahir mana ile birlikte hadisin vurud*** sebebi ve bu manayı destekleyici çokça ayet ve hadisin ahkamından anlaşılan odur ki; konu edilen hadisteki cennet, kitap ve sünnette bahsedilen cennettir. Hadisteki anne ibaresi ise; kitap ve sünnette bir kıymet olarak anlatılan çocuklarını doğuran annelerdir. Ancak kötüye özendirme bağlamında değil de kötülükten ibret alma bağlamında, kafirin dünyada yaşayacağı sahte ve şeytani cenneti içki küpünün altındadır denilebilir. Neuzubillah. İçki içen kişi aldığı sarhoşlukla bütün güruhları pervasızca ister, kaybettiği muhakeme gücü sayesinde vicdanının sesini duyamaz ve geçici bir mutlulukla avunur.
 Hadisi şerifte bahsi geçen "cennet" ve "anne" ibarelerini, kitap ve sünnetin başka konu başlıklarına müracaat ederek anlamaya çalışırsak karşımıza farklı manalar çıkacaktır. Rasulullah (s.a.v) 'in bir sözle birçok mana anlatabildiğini o zaman daha net görebileceğiz. Evveliyette cennet ibaresine bakarsak anlarız ki; hakedici kişinin ödediği bedele göre değişkenlik arz eden birden fazla cennet makamı vardır. Ancak Allahu Teala'nın rızasını kazanmış olmanın belirtisi olan cennetlik makamına erme açısından bir tane cennet vardır. Çünkü bir tane İlah, bir tane din gününün Meliki vardır. Sadece tek olan İlah'ın rızasını kazanarak cennete gidilir. Ve bu cennete gitmenin bir çok yolu ve kapısı vardır. Bu yollardan biriside "annelerin ayağı altındadır."
 Hadisi şerifteki "anne" ibaresinin batınına göz atacak olursak, karşımıza derin bir mana denizi çıkacaktır. Kitap ve sünnette özellikle işaret edilen, mecaz manada farklı anneler çıkacaktır. Bu annelerden en meşhuru "Şehirlerin anası Mekke"dir. Kişinin öz annesini hoşnut etmesi İslam'ın getirmiş olduğu bir yükümlülüktür. Kişi sadece öz annesine ait olan yükümlülüklerini yerine getirmekle cennete gidebilir mi? Hayır. İmanın gereklerini yerine getirmeden gidemez. İmanın gereklerini yerine getirmenin yollarından biride şehirlerin anası olan Mekke'nin hakkını vermektir. Mekke'nin ayakları dibine çöküp, Mekke'nin doğurduklarına kardeş olmakla işe başlamak gerekir. Yaşamakta olduğu şehri Ebu Cehillerden ve putlardan arındırmanın yollarını aramak yaşadığı şehri tıpkı şehirlerin annesine benzetmeye çabalamak gerekir. Hayatın idame edildiği yerde Allah için koşuşturma yapabilecek bir safa ve merve oluşturmalı. Evini Allah'ın evine benzetmek. Sade ve boşluk ifade eden ama anlamsızlık ifade etmeyen bir ev. Tıpkı imanlı bir yürek gibi. Çeşmeden akan suyun hakkını vererek o suyu su zemzeme dönüştürmek. Yaşadığın şehirde irfanı elde edeceğin, zaman zaman durup tefekkür edebileceğin bir Arafat bulmak. Bilgini şuurla kullanabileceğin mekanı oluşturmak. Ey mü'min kişi! Kendi şehrindeki üç şeytanı bulup tesbihatlarla parmak uçlarında toplayıp biriktirdiğin zikir siccilerini bir ebabil onuruyla atabilmenin yolunu ara. Mekkeyi ve Mekkecikleri kuşatan çağdaş Ebrehelere haddini bildir. Mekkeciğini teslim etme Mekke mescidlerin baş kenti. Mescidliğini temizle. Zira o mescid aynı zamanda Mescidi Nebevidir. Bütün yeryüzü Rasulullah(s.a.v)'e ve O(s.a.v)'in ümmetine mescid tayin edilmiştir. Mekkeyi hayat tarzının başkenti bil. Emir ve kararnameler Mekke köşkü olan Kabe'nin Rabbi tarafından Rasulullah(s.a.v) eliyle bize gönderilmiştir. Kabe'yi sadece namazda yönelinen bir yer olmaktan kurtar. Hayatın her alanında şehrin her açısından tek ve hakikat yönü olduğunu anla, Mekke olmadan Medine olmayacağını anlayamayanlar, Ebu Cehilsiz Mekke olmayacağını bilmeyenler, ezilen Bilal'in ta kendileri olduklarını anlayamayanlardır. Mekke anasının ayağına varamayanlar kendi dünyalıkları ve hevesleri arasında sayy edeceklerdir. Şeytanın ve nefsin çizdiği tui emel etrafında yetmiş milyon kez dönüp duracaklardır. Ama "dönüş Allah'adır." İşte cennete ulaşmanın, Rahmet'e ve Rıza'ya kavuşmanın bir ayağı budur.
 Diğer meşhur bir anne vardır ki o da; "Kitabın anası olan Fatihadır."
 Kitabı bağrında barındıran, Kur'anı Kerim'in özü olan Surei şerif Fatiha. Fatiha'yı ana bilmek, Fatiha'nın ayakları dibine diz çökmek ve Fatiha'nın hakkını vermek cennetin diğer bir yoludur. Kur'an'la kardeş olmak, Fatiha'yı ana gibi görüp ilk terbiyeyi O'ndan almak. Okunan kur'anla  yürüyen Kur'an(s.a.v) yol gösterici bir rehber görmek esastır. İmandan sonra ilk ve en ulvi ameliye namazdır. Namazın olmazsa olmazlarından biride Fatihadır. Fatihasına sahip çıkmayan, Fatihasının hakkını vermeyen cenneti hangi yüzle isteyecektir. Hayatına besmele ile başlamayan, haram olduğu için besmele çekemediği işlerden uzak durmayan, Alemlerin Rabbi'ni Hz. Muhammed(övülmüş) gibi övmeden ve övülmüş bir hayat yaşamadan, Allahu Teala'yı nefsinin, evinin, sokağının, mekkeciğinin Rabbi yapmadan, yapmaya çabalamadan, sadece Allah'ı ceza gününün sahibi ilan etmeden, hem Allah'a hemde başkalarına taparak, hem Allah'tan hem de Allah'ın razı olmadığı metod ve oteritelerden yardım dileyerek kişi nasıl cennete varacaktır. Fatiha annesinden aldığı öğreti ile sadece hak yola varabilmeyi esas almayan, peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihlerden oluşan nimet verilmişlerin yolunda her türlü fedakarlığı göze almayanlar nasıl fatiha annesinin hakkını ödeyecekler. Gazaba uğramış yahudiler gibi bilgiye rağmen kulluktan uzaklaşan, ibadetlerde kendilerince uyguladıkları bidat ameliyelerle ruhbanlaşan hıristiyanlar gibi sufistik felsefelerde boğulanlar nasıl fatihanın hakkını ödeyecektir. Yahudileri ve hıristiyanları dost edinenler İslamın izzetini bir kenara bırakıp onlara yağcılık yapanlar katledilen onca mazlumu görmezden gelip ağızlarını açmayanlar eski çağların kafirlerini kötü görüp bu çağın kafirlerini sevimli görenler ve kendilerinden emin olanlar Fatihadan doğmuş şu ayeti kerimelerle nasıl yüzleşecekler. Şüphesiz Firavun ailesine de uyarıcı peygamberler geldi. Lakin onlar bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları çok kuvvetli ve kudretli bir yakalayışla yakaladık. Şimdi sizin kâ firleriniz, onlardan hayırlı mı? Yoksa kitaplarda sizin için bir beraet mi var? Yoksa "Biz birbirimize yardım eden bir topluluğuz." mu diyorlar? Her halde o topluluk bozulacak ve geriye dönüp kaçacaklardır. (Kamer 41, 42, 43, 44, 45)
 Mekke'nin ve Fatiha'nın çocuğu olmayıp iki annenin hakkını veremeyenler cennet ayaklarından en önemli ikisini yitirmişlerdir. Diğer ayaklara da buradan bağlanıldığını bilmemektedirler. Mekke'yi anne edinemeyen Mekke'nin doğurduklarıyla bağ kuramaz. Fatihayı anne edinemeyen Fatihanın doğurduklarıyla bağ kuramaz. Mü'minler kimin ve neyin çocuğu olduğunu bilmelidir. Annelerinden aldığı maddi ve manevi gıdalarla büyüyemeyenler her türlü hastalığa karşı bağışıklık ve direniş melekelerini kaybetmiştir. Hz. Ali(r.a)'nin buyurduğu gibi; "Dünya arkasını dönmüş gidiyor. Ahiret ise yüzünü dönmüş geliyor. Dikkat edin! Her birinin kendilerine ait çocukları vardır. Siz ahiret çocuğu olun!" Evet bizler Mekke çocuğu, kıble ve kabe çocuğu olmadan, Fatiha çocuğu, Kur'an çocuğu olmadan asla Medine'de islam çocuğu yetiştiren ebeveynler olamayız. Vay o zaman halimize ki hem ana hakkı hem de nesil hakkı boynumuza dolanmıştır.
* Bilgi için bakınız: Kütübi Sitte şerhi 16/468. ** Rudani 4. cilt 3215. hadis. *** Vurud sebebi: Hadis usulünde: Hadisin söylenişsebebi.               

vuslat