Sen neymişsin be abi!

Abdurrahman Dilipak

Büyük birader rolü oynayan bir politik illüzyon üstadından söz edeceğim bugün.

Hani şu Davos’taki DEF’in başkanı Klaus Schwab’dan.

Evren’i kim getirdi!? Kenan Evren’i ABD getirdi. Evren ABD’nin adamı idi. Evren kerametinin kendinden olduğunu düşünüyordu, ama o sadece bir piyondu.

O kendi yerine Sunalp’i düşünüyordu.

Turgut Sunalp! Gerçek adı Cihadeddin Turgut Sunalp. Dinin Cihadçısı adını koymuş babası ona ama o laikçiliğin savaşçısı olmayı seçtiği için o ismi kullanmamış.

Bu politik Trans Human karakterinden dolayı asker, diplomat, siyasetçi olarak ödüllendirilmiş.

İlginç bir karakter. Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında İzmir’de kurulan Ege ordusu komutanlığına atanmış.

Bir haberde onunla ilgili şu ifadeler kullanılmıştı: Türkiye “dışkı yedirmek işkence değil” diyen Celal Şengör’ü tartışırken, Emekli Orgeneral Turgut Sunalp’in yaptığı insanlık dışı açıklamalar tekrar gündeme geldi. (…) “işkencelerde genç kızlara copla tecavüz edildiği iddiaları var” sorusuna Sunalp’in, “Copa ne gerek var, aslan gibi çocuklar var” cevabı verdiğini yazmıştı. Bu demokrasinin, Atatürkçülüğün yılmaz savunucusu Türk büyüğü daha sonra “Milliyetçi Demokrasi Parti”sini kurmuştu. Ona göre “faşizm komünizm kadar tehlikeli değil”di.

Tek parti döneminde Kemalistler, Mussolini’nin terbiye diktatörlüğüne övgüler dizip, Hitler’in doğum gününe heyetler gönderip bıyıklarını Hitler’in bıyığına benzetmiyorlar mı idi.

Evren sonrası her kişi bu ve benzeri mektepten seçmece idi. Güya solcu Halkçı Parti isimli partinin başına Necdet Calp gelecekti. Özal da merkez partisi olacaktı. Hepsi onlardandı ama Schwab’ın desteklediği Özal kazandı.

Bu biraz da BÇG/FETÖ rekabetine benziyor. Ecevit Robert, Demirel Morisson, Bayar Alliance İsrailiete, Gül Exeter’dir. Bugün bu işler daha fazla çeşitlendirildi.

Bakın bundan sonra, sağ-sol, Alevi, laik, Kemalist yok. Daha doğrusu hepsinin yeşili olacak. Yeşil Kemalist, yeşil feminist, yeşil sermaye.. Light, fıstıki, filiz yeşili daha da makbul. “Yeşil yeşil” bakacaksınız, dolar yeşili mesela. Hemen yeşilleneceksiniz. Özal’ı getirenler de, gönderenler de onlardı. Bundan sonra da böyle olacak. Ders alsak, bu tarih belki de tekerrür etmez! Ama nafile.

Yeni dönemde moda tabiri ile Schwab in, Soros out!

Aslında bunların dostlukları da düşmanlıkları da sanal. Her an değişebilir, ama uzun kuyrukları derin bir yerlerde birbirine bağlıdır.

Uslu durup, söz dinleyenler ödüllendirilir, yaramazlık yapanlara gelince acımasızca cezalandırılır. Tehditleri, ödülleri, unvanları kadar büyüktür ve kimsenin gözünün yaşına bakmazlar.

‘’Macbeth, uykuyu öldürdü.” Evet, kimseler uyumasın artık!

Sabahı olmayan bir uykuya dalmak ölümdür. Lady Macbeth’in eline bulaşan kanı çıkarmaya çalışırken ne diyordu. “Hâlâ kan kokuyor. Dünyanın hiçbir kokusu gideremez bu küçücük elimdeki kokuyu.”

O kan Kızılderililerin kanı, kara derililerin gözyaşı ve sarı ırkın çalınan alın terlerinin kokusudur. Batının en pahalı parfümleri bile bu kokuyu bastıramaz.

Bu kokuyu duymayanlar, görmeyenler doktora gitsinler. Eray Hacıosmanoğlu’nun Hayy kitapta çıkan “Mahfuz” isimli bir uyanış çağrısında dediği gibi “zehir dedikleri şifaydı”, ağuyu ise altın tas içre sunuyorlardı bala karıştırıp. Bu Şeytani planı planlayanı görmek için kuklaya bakmak değil kuklacıyı görmek gerekli idi.

Evet haykırmak gerek şimdi, Kum fe enzir emrine uyarak, Ey Ademoğulları o elmayı yemeyin, o elma zehirli!

Yoksa siz hâlâ oynanan oyunu anlamadınız mı! Medianın kandillere katran döktüğünü fark etmediniz mi?

Dikkat etmeniz gerek, siz uyursanız herkes o derin uykusundan bir daha uyanmamak üzere bu dünyadan ayrılır. Medeniyet denilen bu vahşi, tek dişi kalmış canavarı görün artık.

Evet “Mahfuz”da denildiği gibi “O elma zehirli, hâlâ anlamadın mı?”

Yaşanan bunca olay, kargaşa, yangınlar, hastalıklar, iflaslar, ölümler, depremler, seller, afetler ve açlık seni neye hazırlamak için? Bizlerden neyi saklıyorlar? Aklının kontrolünü kaybeden herkes “neye inanacağımızı şaşırdık” diyerek denize düştü ve yılana sarıldı.

“Gitti ölümsüz gerçek, geldi ölümlü yalan”.

Sormak gerek bu Lucifer’in, Lilith’in peşine takılıp giden kalabalıklara: Siz hayat süren leşler, sizi kim diriltecek! Evet “Yalan da yılandı ve o da şeytana aitti.” Evet, “Şeytan yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat vaad ediyor”. Ve Şeytan ilk insana söylediği o ilk yalanı, bugün bize söylüyor!

Dr. Evil (doktor kötülük) rolü oynayan Klaus Schwab, 50 yıl önce, bugün dünya çapında etkili Dünya Ekonomik Forumu’nu kurduğu gün bugünleri hayal etti mi bilmiyorum.

Bill Gates bu kervana 1993’de katılmış. Yani 1991’de SSCB dağıldıktan sonra oluşturulan gelecek senaryosunda ilk görev alanlardan. O zamandan bu Gen Projesinde Tony Fauci ile birlikte çalışmışlar. Gates Vakfı, o tarihten itibaren bu projeleri ve DSÖ’yü fonlamış. Bill Gates’in patronajında GAVI (Küresel Aşı ve Bağışıklama Birliği) Media, Sermaye, siyaset, bürokrasi, STK, Media, Akademi ve diplomasi alanında giderek etkin bir rol üstlenmeye başlıyor. Zaten bu sürecin sonunda Gates vakfı, Schwab’ın WEF’i ile birlikte 2000 yılında küresel GAVI-The Vaccine Alliance’ı kuruyor.

İşe bakar mısınız, Bu ekipten mezunu José Manuel Barroso, 2004-2014 yılları arasında Avrupa Komisyonu Başkanı olmuş, Goldman Sachs International’ın eski başkanı, Bilderberg Yönlendirme Komitesi üyesi Gates’in CEO’su olarak atanmış. Bu kişi Ocak 2021’de mRNA aşıları kullanıma sunulduğunda GAVI aşı ittifakını finanse emiş.

Şimdi Gates ve WHO için mRNA aşılarına yapılan küresel harcamalar onun denetimindeymiş, Pfizer’in CEO’su Albert Bourla da, bunlardan, Pfizer Başkan Yardımcısı Vasudha Vats da. Moderna’nın CEO’su Stéphane Bancel WEF 2009’dan beri ekipte.. Ocak 2018’de, JP Morgan Sağlık Konferansı’nda, dünyanın COVID-19’dan bir yıl süre önce Gates, “CureVac ve Moderna gibi şirketleri aşı ve ilaç geliştirme için mRNA yaklaşımları konusunda destekliyoruz” diyor.

Adam kahin mi, yoksa komplonun faili mi!. Bakın hangi ülkede kimler, pandemi sürecinin katı/radikal, hukuk tanımaz, söz dinlemez faili ise onlar bu planın bir parçası. Sahi Türeci’ler bu işin neresinde derseniz, onu Merkel’e sormanız gerek. “Melek maskeli hanım”a, kendi aralarında “Hitler’in kızı” diyorlarmış.

Hay Allah! Daha yazacak çok şey var, ama köşe doldu. Yine bu konuya döneriz. Zaten siz işin aslını anlamış olmalısınız.

Selâm ve dua ile.