İngiltere eski Başbakanı Tony Blair, artık İsrail'in ne kadar haklı, adaletli, mazlum bir devlet olduğunu, ne zor şartlarda ayakta kaldığını, Akdeniz'in ortasındaki o kanlı saldırıyı yapmakta ne kadar haklı olduğunu, saldırı sonrasında haksız taarruzlara maruz kaldığını anlatacak dünyaya. İsrail'in, Benjamin Netanyahu'nun, Gazzelileri atom bombasıyla yok edelim diyen Avigdor Lieberman'ın gülen yüzü olacak. Kanal kanal dolaşıp İsrail'in haklı davasını anlatıyor bugünlerde. İsrail'in Türkiye karşısında ne kadar haklı olduğunu ispatlamaya çalışıyor Blair.
Sempati rüzgarları estirecek. İş takipçiliğine bir yenisini ekledi. Kariyerini oldukça yüksek kâr getiren alanlara yaptı. Zor iş ama bir o kadar da paralı bir iş.
ABD eski Başkanı George Bush'un, Ortadoğu'nun istilasında ve küresel hegemonya savaşında en sadık ortağı oydu. Savaş suçu işleyen, işkenceden kimyasal saldırılara kadar suç dosyası alabildiğine kabarık olan biri. Bush ve Şaron'dan tek farkı yüzündeki o sahte, riyakar gülümseme. Kofi Annan'dan sonra BM Genel Sekreteri olmaya çalıştı. Hesaplara göre 1 Ocak 2007'den sonra Genel Sekreter olacaktı, olamadı. O zaman da ABD'nin kötü imajını tamir edecekti. Washington'ın bir dediğini iki etmeyen, küresel savaş politikalarında en zor görevleri üslenen Blair bu görev için pazarlandı. ABD'ye ondan daha sadık aday yoktu çünkü. Ama kendi imajı da yerlerde süründüğü için proje tutmadı.
Bush ne kadar savaş suçlusuysa Blair de o kadar savaş suçlusuydu. Bush ne kadar dünya barışına inanıyorsa Blair de o kadar inanıyordu. Bush ne kadar saldırgansa Blair de o kadar saldırgandı. ABD Başkanı'na, kötü politikalarına, saldırganlıklarına bir kez olsun hayır demedi. Tarafsız kalıp rezerv de koymadı. Her zaman en ön sırada yerini aldı. Her türlü desteği tartışmasız verdi. Hatta bu sadakatı yüzünden alay konusu oldu.
Irak işgaliyle ilgili bütün yalanlarda Blair'in imzası vardı. Yalanların bir çoğu tartışmasız ona aitti. "Saddam'ın 45 dakikada Avrupa'yı vuracak füzeleri var" yalanı ona aitti. İnternetten derlenen Irak'ın kitle imha silahlarına ilişkin uyduruk dosya ona aitti. İngiliz istihbaratının hazırladığı dosyayı zorla değiştiren oydu. İntihar ettiği öne sürülen yaygın bir şekilde öldürüldüğüne inanılan İngiliz Savunma Bakanlığı Silah Uzmanı David Kelly, Irak dosyasının değiştirilmesinden Blair'i sorumlu tutmuştu. Bütün dünyaya bunları gerçek istihbarat bilgileri olarak pazarladı ve inandırdı.
45 bin İngiliz askeri ile Irak yağmasına ve istilasına katıldı. Afganistan işgalinde en ön safta yer aldı. İnsanlık suçlarının siyasi kariyer kabul edildiği bir dönemde yaşıyoruz. Blair BM Genel Sekreteri olamadı, Bush'un ellerindeki kanı temizleyemedi, çünkü kendi elleri de kanlıydı. Şimdi bu kanlı ellerle, İsrail'i aklamaya çalışıyor.
Sadece para için mi dersiniz!
Romanya'nın İsrail aşkı!
Türkiye ile İsrail arasında, her alanda bir çatışma, bir güç mücadelesi, hesaplaşma yaşanıyor. Hemen bütün bölgesel ve uluslararası platformun değişmez konusu Türkiye'nin İsrail'in kınanması talebi. En son Güneydoğu Avrupa Ülkeleri İşbirliği Zirvesi'nde ortak kınama Romanya'nın engeline takıldı. Bükreş'in tavrı önemli. Son seçimleri ve "seçilen kişinin kimliği" İsrail aşkının sebebini ortaya koyuyor. İsrail'in bu ülkedeki varlığı, 2006 yılında imzalanan askeri anlaşmaları hatırlamak gerekiyor.
Kişilerin kimlikleri üzerinden konuşulmaz ama Türkiye'de Başbakan veya Cumhurbaşkanı hakkında, İslami değerlere önem veriyor diye dünya genelinde kimlik üzerinden kampanya yürütülüyorsa biz de böyle bir imada pekala bulunabiliriz.
Pilotlarına Türk hava sahası kapatıldıktan sonra İsrail, Yunanistan'la bu açığını gidermeye çalıştı. Akdeniz'deki gemi saldırısından sonra Yunanistan tatbikatı erteledi. Şimdi İsrailli pilotlar Romanya hava sahasında eğitilecek. ABD ve NATO'nun Karadeniz'e yönelik hesapları için garnizon ülkeye dönüştürülen, üslerle donatılan, meşhur işkence/sorgu evlerine ev sahipliği yapan Romanya bundan sonra her platformda İsrail'i savunacak.
Takip edilecek konular
1- İsrail'in, Türk hava sahasından Gürcistan'a silah sevkiyatları ve Kafkasya'dan İran'ı taciz stratejisi.
2- İsrail'den Azerbaycan'a silah sevkiyatlarının amacı.
3- Irak iç savaşında on binlerce insanın ölümünden ve kitle katliamlarından sorumlu Blackwater şirketinin Afganistan ihalesini almasının sonuçları..
4- Türkiye'nin İsrail'le görüştüğü ve milyarlarca dolar değerinde 16 silah alım pazarlığını dondurmasının sonuçları.
5- IHH'yı "terör örgütü ilan eden İsrail'in, ABD'deki lobi ile birlikte ABD'nin de bu yardım teşkilatını terör örgütü ilan etmesi talebi. ABD bu talebi kabul ederse bu ülkeyi, Anadolu insanlarını terör örgütü üyesi ilan etmiş olacak. O zaman çok şey değişecek. İsrail perspektifinin ABD'yi nerelere sürüklediği bir kez daha göreceğiz. Yıllardır terörle mücadele diye dünyayı seferber edenlerin "büyük dava"da, kararları böyle aldığı bir kez daha ortaya serilecek.
yenişafak