Abdüllatif Şener, AK Parti'nin 29 Mart'tan başarıyla çıksa bile parçalanacağını iddia etti. Şener, "oyların toplanacağı bir yeri gösterdiğiniz zaman zaten insanlar oraya gelir" diyerek parçalanmanın kendi partisinin kurulmasıyla olacağı imasında bulundu.
Şener, "Ak Parti, 2009'un sonuna zaten çıkamaz. Erimiş olacak, parçalanacak oyu da kalmayacak. Yerel seçimlerde alacağı oy hiç önemli değil. İktidar partisine oy vermiş olan bütün seçmenler yerel seçimlerin arkasından hızla desteğini çekecektir. Oyların toplanacağı bir yeri gösterdiğiniz zaman zaten insanlar oraya gelir" dedi.
Bu görüşlerini Turkishtime Dergisi'nin Şubat sayısında yayınlanan röportajında açıklayan ve kendi web sitesi "yeniolusumhareketi.com"da da yayınlayan Şener'e yöneltilen bazı sorular ve onun cevapları şöyle;
AK PARTİ IMF İLE İÇİÇE
Sizin de görevde olduğunuz ilk dönemden beri AKP iktidarları hep IMF politikalarının güdümünde olmakla eleştirildi?
Objektif olarak söylemek gerekirse, Ak Parti iktidara geldiği günden bugüne kadar hep IMF ile birlikte olmuştur. Bu son stand-by'ın sona erişinden bugüne kadar geçen süreyi de IMF'siz bir süre olarak görmemek lazım. Çünkü yeni bir IMF pazarlığıyla geçiyor bu süre. Dolayısıyla devralınan bir stand-by anlaşması vardı. O tarihten sonra yeni bir stand-by anlaşması yapıldı. Şimdi 3. bir stand-by anlaşması 2009 için gündemde. Hep IMF'li bir süreci yaşamış olacak Ak Parti. Dolayısıyla buna bir isim vermek gerekirse, tam olarak "küresel ekonomiye teslim olmak" diye tanımlanabilir bu dönem. Şimdi dikkat ederseniz AKP hükümetinin, Ak Parti hükümetinin (gülüyor)...
Genelde parti mensupları Ak Parti, muhalifler AKP diyorlar.
Ben de Ak Parti demekten yanayım. Çünkü parti tüzüğünde kısaltılmış ismin Ak Parti olduğu ifade ediliyor. Resmi metne uyarak Ak Parti diyeceğim. Ayrılmış olmak üslubumu değiştirmesin. 2002'nin Kasım'ında hükümete geldiğimizde var olan IMF anlaşmasının süresi dolmak üzereyken bana da değişik yerlerde "IMF'den kurtuluyor musunuz?" şeklinde sorular gelmişti. Ben de yaptığım her konuşmada basının sorduğu her soruya istikrarlı bir şekilde "IMF'li yılların artık bittiği" cevabını verdim. "Bir ülke IMF ile birlikte ekonomi politikalarını oluşturuyorsa, bu o ülke ekonomisinin sağlıksız bir yapıda olduğunu gösterir. Türkiye ekonomisi artık sağlıklı bir yapıya kavuşmuştur. IMF'ye ihtiyacı yoktur ve bu stand-by'ın süresi dolduğunda IMF'yle ilişkiler de bitecektir" şeklinde açıklamalar yaptım. Sonra maalesef benim de bilgim dışında, nerde şekillendi, nasıl şekillendi hiç bilemiyorum. Başbakan bir gün "IMF'yle yolumuza devam ediyoruz" diye bir açıklama yaptı. Biz de artık aykırı laflar edemez olduk. Böylelikle yeni bir stand-by anlaşması yapılmış oldu.
Nisan ayında partinizi kuruyorsunuz. Kadronuzu belirlemeye başladınız?
Yerel seçimler gündemden çıkacak ve partimizi kuracağız. Bununla ilgili çalışmaları sürdürüyoruz. Görüşmeler de yapıyoruz. Önümüzdeki dönem, ekonominin hep gündemde olacağı bir dönem... Onun için partinin kuruluşunda da ekonomi ağırlıklı bir kadro oluşturmayı planlıyorum. İktisadi konularda kamuoyunun bildiği, liyakatine, birikimine inandığı isimler bu parti çatısı altında olacak. Ama olanların ötesinde hangi düşünceye hangi eğilime sahip olursa olsun, bu ülkedeki bütün düşünen insanlar bizim kadromuzdur.
Açıklayabileceğiniz isimler var mı?
Şu anda sıralamak istemiyorum. Henüz erken olur.
AKP'den ayrıldığınızda, bir parti kurarsanız AKP'nin oylarını bölebileceğiniz konuşulmuştu.
Bu bakış açısı, dünün bakış açısıdır. Biz tabi böyle bakmadık. "Yarının bakış açısı nedir?" derseniz... Ak Parti, 2009'un sonuna zaten çıkamaz. Erimiş olacak, parçalanacak oyu da kalmayacak. Yerel seçimlerde alacağı oy hiç önemli değil. İktidar partisine oy vermiş olan bütün seçmenler yerel seçimlerin arkasından hızla desteğini çekecektir. Oyların toplanacağı bir yeri gösterdiğiniz zaman zaten insanlar oraya gelir.
CHP'nin seçmen kitlesine yönelik de bir açılım getirecek mi yeni parti?
Şu partinin, bu partinin oyuna, seçmen kitlesine etkisinin ne olacağı gibi bir yaklaşıma girmek istemiyorum. Türkiye'de yeni bir parti arayışı var. Bu parti arayışına cevap verecek bir oluşum gerçekleştirdiğinizde, bu oluşum güçlü olarak siyasette var olur. Ben bunu kurmaya çalışıyorum. Ama "Bu parti neresinde olacak siyasetin?" derseniz, bir merkez partisi olacaktır. Hiç merkez sağ, merkez sol diye de tanımlamayacağım. Bu sağ-sol kavramları her zaman tartışılmıştır. Bugün itibariyle anlamını da yitirmiştir. İnsanları yanıltmaya gerek yok.
Sizi yoğun bir dönem bekliyor diyebilir miyiz?
Milletvekilliğini bıraktığım günden beri yoğunluğum azalmış sayılmaz. İki tane kitap çıkardım, iki uluslararası bildiri basıldı, iki makale çıkardık, 30'un üzerinde konferans verdim. Televizyonlarda, zaman zaman gazete ve dergilerde söyleşiler yaptım. Bu tempo en az siyasetteki kadar yoğun bir tempoydu.