SİBEL ERASLAN



xBir akşam yemeği niçin bu kadar önemli olur diye soranlara eski bir cevap gibi duruyor Vinci"nin "Son Akşam Yemeği" tablosu. Peygamber İsa ve havarilerinin o uzun masa etrafında son kez yiyecekleri akşam nevaleleri arasında, içlerinden ne düşündüklerini tam olarak bilemiyoruz hâlâ"

Ama bildiğimiz kadarıyla İsa, arkadaşları arasından birinin kendisine vefasızlık edeceğini ve ilk horozlar ötmeye başladığında Vali"ye jurnalleneceğinden haberdardı. Kader ve infaz gerçekleşecekti çaresiz"
-
Can Paker"in evinde gerçekleşen yemekte –katılanları basın aracılığıyla öğrendim, ayrıntı bilmiyorum- yıllardır tanıdığımız Taha Bey dışında çoğu eski solcu olmakla birlikte 12 Eylül sonrasının liberal düşüncesini üretmekte emeği geçmiş yazarlar yer aldı. Masadakilerden arkadaşımız Mustafa Karaalioğlu ise, çıktığı "toplumsal sınıf" (Paker"den ödünç aldım bu ifadeyi) itibariyle Tayyip Erdoğan"a en yakın isimdir. Niçin sınıftan söz ediyorum? Zira yemeğe ev sahipliği yapan Can Paker"in Türkiye ve Gelecek bağlamında çizdiği sınıfsal tablo söylemi, ister istemez bu akşam yemeği resmini, sınıflar üzerinden okutmaya yöneltiyor beni"
Can Paker"e göre toplumun yüzde 85'ini orta sınıf ve altı oluşturuyor. "Nasıl daha iyi yaşarım, nasıl zengin olurum" sorusuna verilen yüzde 65'lik cevap ise "daha iyi eğitim ve daha çok çalışmak" şeklinde" Can Paker"in başkanlığını yürüttüğü TESEV, aktüel sosyal araştırmaları aralıksız yürüten bir kuruluş, bu bakımdan söylediği rakamları önemsiyorum. Ve fakat SOROS bağlantısı dolayısıyla TESEV"e yönelik ciddi kaygıyı da zikretmeden geçemeyiz. Türkiye dışında çoğu kez antidemokratik elatmacı yöntemleriyle tanınıyor SOROS, ciddi anlamda liberal ve sol cenahtan eleştiriler alıyor Türkiye dışında... Ama Türkiye"de durum tam tersine işliyor, bizde liberaller SOROS"un eşliğinde konuşabilirken, tedirginlik daha çok İslâmcı, Halkçı Sol ve Milliyetçi cepheden geliyor. Yani SOROS dışarıda merkezkaç kuvvetlerin ilgi alanıyken, Türkiye"de tam tersine kendisini merkez olarak ikame eden gücün ilgi alanında"
Can Paker"in Murat Birsel röprotajında zikrettiği "sınıflı toplum" tablosuna da itiraz gelecektir. "Elit" ve "Anadolu Orta Sınıfı" şeklinde kabataslak ayırdığı kategorinin Türkiye"de sözkonusu edilmesi çok kolay değil, hatta "Türkiye"de sınıflı bir toplum var mı" şeklindeki en naif soru bile TESEV"in kafalarda belirlemek istediği şablonlu yapıyı yatıracak güçte. Sadece yemek masasına bakınca bile ortada değil mi bunun cevabı? Can Paker"in sınıflı kategorizasyonunu hadi kabul edelim diyelim, Başbakan ve Karaalioğlu hangi sınıftan sayılacaktır? %30"luk elitin içinde mi, %70"lik orta sınıfın içinde mi? Bu naif soruyu niçin soruyoruz? Zira; ilkin Özal sonrası ortaya çıkan yeni ekonomik-müteşebbis gücün ve devamında 1994 sonrası kendini hissettiren politik atılımların, 2000'lerden sonrasındaysa sivil toplum ve medya gücü şeklinde kendini hızla organize eden "yerli değerlerden evrensele" söylemini gözardı etmemizi getirecektir Paker"e ait bu kolaycı sınıfsal söylem" Özal sonrası merhalelerini kısaca yazdığımız bu hareket Paker"in zaviyesinden bakıldığında asla elit değildir! Peki elit kimdir, niçin elittir ve gücü nedir?
Elit; masa sahibi olmak demektir. Ekonomik, sosyal, sivil ve siyasal gücü elinizde bulundursanız bile asla çalışarak kazanabileceğiniz bir şey değildir bu masa" Siz oraya ancak davet edilebilirsiniz veya sahip olduğunuz güç sizi o masaya davet ettirebilir, ama netice değişmez, masa orada kibarca durur ve siz de kibarca gelen, icabet eden olursunuz"
Tayyip Erdoğan"ın kişisel özgüveninden ve başarılı kariyerinden kaynaklanan atakla, "elitler masasında" hiç de gocunmadan yer aldığını düşünüyorum. Hatta onun bu özgüvenli ve rahat duruşuyla Türkiye için zaten metazori ve hayali olan o masayı ciddi bir şaşkınlığa garkettiğini de"
Paker"in önemli bir tesbiti var; "Anadolu Orta Sınıfı" dediği %70"lik kesimin ancak %10"u şeriat istiyormuş geri kalan kitle ise çocukları daha iyi okusun, otomobil sahibi olsun istiyormuş" Paker"in "Kitle" olarak sözünü ettiği yüzdeyle ilgili itirazım var; sadece %60"lık bir kesim değil bugün herkes istiyor, iyi bir eğitim, iyi bir eş ve iyi bir otomobili. Belki de hepimiz ayn şeyi istediğimiz için "kitle"leşiyoruz. Bilmiyorum. Ama bildiğim; trajikomik bu değerler skalası aynı zamanda demokrasinin de teminatı halini alıyor. Yani iyi eğitim, iyi iş ve iyi araba talebi, aynı zamanda Tayyip Erdoğan ve Mustafa Karaalioğlu"nu o masada sinik bir davetli olmak yerine baş köşede ağırlanan "yeni ve merkez"deki davetli haline getiriyor"
Paker"in "akşam yemeği masası" üzerinden içki içme ve batılılaşma çerçevesinde yaptığı aforizmaları da oldukça duygusal bulduğumu söylemeliyim" Batılılaşma deyince çıtayı içki içmeye indiren bu mantaliteye göre Konya, ülkemizdeki en batıcı kentlerimiz arasında başı çekiyor öyleyse. Sadece bu ayrıntı bile TESEV"in genelci istatistiklerini tepetaklak etmeye yetiyor kanımca"
Vinci"nin akşam yemeğine geri dönecek olursak; efsaneye göre İsa Peygamber"in bir türlü işe yaramayan uyarıları eşliğinde sabaha karşı gerçekleşir infaz" Fakat hiç hesap edilmeyen başka bir şey olur; İsa"yı çarmıha geren aynı Roma, pek kısa bir süre içinde Hıristiyanlaşır.
Paker"in akşam yemeği sonrasında bakalım beklenen infaz durdurulabilecek mi? Ben kapatmanın gerçekleşmeyeceğini düşünüyorum. İnfaz olsun veya olmasın tıpkı efsanedeki gibi bundan sonrasındaki Tayyip Erdoğan"ın çok daha büyüyeceğinin üzerinde duruyorum. Dindarlıktan falan değil, daha çok eğitim ve daha fazla arabadan dolayı bu böyle olacak diyorum. Dikkat! Masalarınız sallanıyor beyler!

vakit