Şeytan bize “Yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat” vaad ediyor. Zamanı durdurmak ve mekanı dönüştürmek istiyorlar. İnsanı kopyaladıklarında ölümsüzlüğü de yakalamış olacaklar akıllarınca. Tanrı’yı kıyamete zorlamak yerine, “Tanrıdan bilgiyi çalarak” Tanrılaşmak istiyorlar.
Anlayacağınız siber mitolojik bir çağa giriyoruz. Yeryüzü Tanrıları, şimdi uzayı ele geçirmek için kolları sıvamış gibi sanki. Yeni düzenin Tanrıları, kalbimizden ve beynimizden geçenleri okuyarak, bizi ödüllendirmek, uyarmak ve cezalandırmak istiyorlar.
“Digital farkındalık ve siber vatan” etiketli sanal tanıtım kartlarında bize verilen mesaj şöyle:“İnternete bağlı olunan her yerde siber vatandaşlara her sektörde hizmet sağlayan irili ufaklı teknoloji şirketleri ve sosyal medya platformlarıyla olan ikili ilişkilere sızanlar, bireysel, toplumsal, milli güvenliğimizi tehdit etmektedirler.” İmaj olarak etikette telefon kullanılmış. Evet, o telefonu üreten, o telefona taktığınız sim kartı üretenler, işletim sistemi ya da telefonunuza indirdiğiniz app.’leri üretenler, telefon üzerinden girdiğiniz arama motorları ve sosyal media ağları, telefonun ya da sistemin güvenlik yazılımı yazanlar, bu telefonların networkunu sağlayan altyapıyı kontrol eden herkes, o telefon kullanıcısının telefon üzerinden yaptığı haberleşme dışında, ortam dinlemesi de yapabilir. Bunların bütününü kontrol etmeden bu tür suiistimallerden kurtulamazsınız. Evet, devlet de, özel ve tüzel kişilikler de bu tehditle yüz yüzedir. Devletler de kurdukları kontrol mekanizmaları üzerinden, istihbarat için ya da hedef seçtiği kişileri doğrudan ya da dolaylı olarak dinlerler. Onun için siber ortamda gerçek bir güvenlik, kişiler için mümkün değildir.
“Ortak değer ve anlayışın korunduğu, hava deniz ve karadaki egemenlik alanlarımıza ilave olarak çizilecek yepyeni bir dijital Türkiye, siber vatan profiline ihtiyacımız bulunmaktadır” da etiketin imajı Türkiye çepeçevre kuşatan alçak irtifa uyduları ve 5G rölelerini hatırlatan kuşatılmışlığı anlatıyor. Evet “Dünyanın en fazla sosyal medya kullanıcısı ve dijital oyuncusu bulunan ülkelerinden birisiyiz. Siber vatanın ve siber vatandaşlarımızın çıkarları ve güvenliğini korumalıyız” da nasıl? Etiketteki imaj birilerinin avucunda tuttuğu ağlarla örülü bir dünya. Adeta Starlink kuşatması sözkonusu gibi. Gayeniz “vatandaşlarımızın fikir özgürlüğü, demokrasi, hukuksallık bağlamında güvenliğini sağlayarak, Dijital Türkiye hedefine ulaşmada önümüzdeki engelleri kaldırmak” olabilir de, demokrasi bu işi neresinde? Mesela seçim sistemi ve referandumlar için “E-demokrasi”den söz edebilirsiniz de, “Dijital demokrasi” şu hali ile Milli iradeyi, Global iradenin karşısında nasıl güçlü kılacak ya da “U Borusu” misali onların baskısına daha da açık hale mi geleceğiz. Etiketin imajı da ilginç; Türkiye digital öbekte bir parça.
Evet “Pos cihazlarımız, ATM’lerimiz, sosyal medya hesap ve kimliklerimiz kişisel veri güvenliğimiz ile stratejik kurum ve kuruluşlarımız sürekli tehdid altındadır.” Bunları sistem üreticisi olmayan kriminal kişi, grub ve örgütlere karşı koruyabiliriz. Bir siber terör ve siber savaş için de hazırlıklı olmalıyız tamam da, kurulu düzen açısından sistemin patronlarına karşı bir gücümüz yok. Sinekler bu ağa takılabilir, ama eşek arıları için bu sistem bir bariyer oluşturmaz.
“Kamu, özel, sivil toplum sektöründe bulunan stratejik kişi ve kurumlarına sürekli saldırılar yapıldığına, sosyal medyada yurtdışından ve içinden dezenformasyon operasyonları düzenlendiğine dair siber vatana yönelik ciddi tehditler söz konusudur.” Hatta Türkiye siber alemde en fazla saldırıya muhatap olan bir ülkedir. Bu alanda, belki İntranetler oluşturarak, HW ve SW’leri milli olan sistemlerle bu tehdidi hem altyapı, hem de kullanıcıların farkındalıklarını artırarak daha az riskli hale getirebiliriz. “Medya platformlarının, kullanıcı sayılarına atfen en kalabalık nüfusu olan devletler sıralamasında yer buldukları, buna göre dünyanın en kalabalık devletinin facebook olduğu belirtilmektedir”.. Tek başına facebook bu alanda birçok ülkeden daha güçlü, daha belirleyici konumdadır. “Dijital dönüşüm altyapısı” başlığı altında, bilgisayar teknolojilerine kolay erişim, akıllı telefonların yaygınlaşması, ülkelerin internet altyapılarına yatırımlarını artırması, küresel çapta bir dijital kültürün oluşmasından söz ediliyor ama, bu alanda her yanlış adım, işi daha içinden çıkılmaz hale getirerek riski artırabilir.
“Siber vatan digital Türkiye’de, siber egemenlik ve devlet otoritesi, Siber güvenlik, Milli ve yerli teknoloji hamlesi, etik, demokrasi ve fikir özgürlüğü, veri güvenliği, özel hayat ve mahremiyet, algoritmik regülasyon ve hukuki regülasyon, digital dönüşüm, yapay zeka dijital diplomasi”den söz ediyoruz da, bunlar işin aslını bilmeyenler için ilk duyduklarında kulağa hoş gelen şeyler olabilir. Mesela “siber güvenlik”, “veri güvenliği” farklı farklı şeyler mi? Bu alemde her bilgi bir veri değil mi. Özel hayat ve mahremiyet de bu anlamda bir siber güvenlik sorunu değil mi? “Siber vatan digital Türkiye’de, siber egemenlik” içinde değil mi? “Digital diplomasi ve “devlet otoritesi”..
Mesela ben bu sistemin demokrasiyi güçlendireceğinden emin değilim. Fikir özgürlüğünün karşısında neye inanacağını bilmeyen insanların çaresizliği, sorunun nasıl çözüleceği belli değil. Sanal Cemaatler ve “bilgi guruları”, “bilgi aristokrasisi” sorununa “hukuki regülasyon” içinde nasıl bir çözüm bulacaksınız. Hangi hukukla, “Norm hukuk”la mı? “Performans Pass” sizi etken bir kişilikten edilgen bir biyolojik robota dönüştürüyor. Size sormayacaklar. Çünkü siz sormadan onlar sizin ne düşündüğünüzü biliyor. Olumsuz düşünüyorsanız uyarıyor, söz dinlemezseniz tecrit ediyor. Evinizin kapısını bile açamayabilirsiniz. Özgürlük alanınız etrafınıza örülen labirentlerle sınırlıdır. Oyunlarda bir üst seviyeye çıkmanız için kendinizi isbatlamanız, belli putların önünde boyun eğmeniz gerekiyor. Bu anlamda çocuklarımız oyunlarla eğitiliyorlar. Yoksa cezalandırılırsınız. İntihara yönlendirilebilirsiniz. Digital dünya, zalimlerin elinde çok acımasız olacak, bunu görelim ve planlarımızı ona göre yapalım.
Selâm ve dua ile.