Önce selam.. İsmail Kılıçarslan’a açık mektubumdur..
Sıkılma be kardeşim.. Sabredelim, direnelim..
Haklısın aslında. Ama nerelerden geldiğimizi biliyorsunuz.. Ne günler gördük.. “Hani Oksford vardı da okumadık mı!”
Haklısın aslında, Hz. İbrahim, Hz. Yusuf, Hz. Musa ahlakı kimden öğrenmişti..
Felfeden haberimiz yok.. Dindar nesil dediklerimizin, çoğunun kafası kirada.. Hoca efendi dediklerinin de, bunların peşine takıldıklarının çapı belli.
Dün bir dilim ekmeğe, başımızı sokacak dört duvara ihtiyacımız vardı. Eşekten inip Anadol’a binmek çağ atlamak gibi idi..
Bizim aydınımız olmaz, münevverimiz olur da, hani nerede onlar.. Bizim burjuvamız olmaz, havasımız olur, kim onlar. Bizim müsteşrikimiz olmaz, müstağriblerimiz olur. Çevrenizde görebiliyor musunuz bunlardan..
Para kazanmayı öğrendik biraz da, harcamayı hiç mi hiç bilmiyoruz..
Konsept evlere taşınan sonradan görme zenginlerimizin hali ortada. Oh ne “Ala”! Batılılara ne kadar çok özeniyorlar.. Keler deliğinden girseler girecekler.. Aşağılık kompleksi ile başörtüsünün de içini boşalttılar.. İbadetler ruhsuz bir şekile bürünüyor sanki.. Duvarlarına astıkları hat levhaları kutsal birer ikona..
Meğer bunlar onlara ne kadar özeniyor ve nasıl bir aşağılık kompleksi duyuyorlarmış o beyaz Türklere karşı..
Elektrik, su, kanalizasyon işlerini başardık. İhale açarak, kepçeyle yapılacak işleri yapıyoruz. Ama ya ötesi! Şehrin sesi, rengi, ruhu ne oldu? İnsanlarımızın ruh mimarisi ne oldu.. Sahib u mimari hangi mimari, Mimar Sinan bunun neresinde, Farabi, İbni Haldun neresinde bu şehrin.. Dede Efendi’nin sesini duyuyor musunuz.. Çektiğiniz kliplerin arka fonuna yükleyecek, kendi medeniyetimizden damıttığımız bir enstrümental bir müziğimiz bile yok..
IŞİD geliyor işte.. yapmaya değil, yıkmaya, bizden giden 1.300 genç, nerede yetişti bunlar.. Hangi mekteplerden, hangi dergahlardan gittiler oraya. Hani adalet, hani barış, hani özgürlük?.. Ahlâk-ı alâî ne halde. Edeb aliler neredeler?
Hani poetika ile politika arasında bir bağ kuracaktık? Hani etikle estetik arasında bir köprü inşa edecektik? Hani bilgi ile hikmet dengesini koruyacaktık, hani adalet terazisini elimizden bırakmayacaktık?.. Hani mütrefinlerden olmayacaktık?..
Bunlar tek başına iktidarın sorunu değil elbette.
İşadamlarımızın hali pek de iç açıcı değil. Onlar para kazanma peşindeler. Kendileri yeni bir medeniyetinin ihya ve inşasından sorumlu; onu finansa edecek biri olarak görmüyorlar.. Fetih ahlakına ve şuuruna sahip değiller büyük ölçüde..
STK’larımız ne durumda? Ya iktidarın arka bahçesi ya da kafasını efendilerine kiraya vermiş sürülerden ibaret büyük bir kısmı..
Adil olalım, güzel şeyler olmuyor değil ama, yeterli değil.. Kimse liderini, örgütünü, şeyhini, kendini eşleştirmeye yanaşmıyor..
Kadınlar, gençler ne durumda.. Evlilik yaşı büyüyor, çocuk yapmıyorlar ve hemen boşanıyorlar.. Sadakat duyguları zayıf. Devam eden evliliklerde ise mutluluk katsayısı çok düşük. Kimi dini kullanarak, kimi modaya uyarak evlilik yerine birlikte yaşamı seçiyor..
Gençler kariyer peşinde. İyi para alacağı bir işleri olsun, şef olsunlar ve heyecan duyacakları şeyler yapsınlar. Çile istemiyorlar. Haz duymak istiyorlar.. Ve tabii “haz böcekleri”ne dönüyorlar..
Aslında Erdoğan da, Davudoğlu da işin farkında. Şimdi artık mücahidler mahkemelik olmuyorlar. “Dava” diyince “adliye”yi hatırlıyorlar, mahkeme-i kübrayı değil! Bizim kutsal bir “davamız” vardı, onun için “davalık “olurduk oysa!
Herkes her şeyi Ankara’dan bekliyor. Üniversiteler nerede, gençlik nerede, işadamlarımız, STK’lar nerede! Onlar da iktidardan pay kapma yarışında sanki.. Kendi derin ve paralel yapılarımızın oluşmaması için dikkatli olmamız gerek. Yoksa gün gelir, bu “hacı”lar mafyalaşıverir, nasıl olduğunu kendileri de anlamaz, bu işin! Şeytan bizi Allah’la da aldatmayı deneyecektir.. Hz. İbrahim, Hz. Hacer ve Hz. İsmail’den vazgeçmeyen Şeytan bizden de vazgeçmeyecektir.. Bizim cahilliğimiz, günahlarımız, ihtiraslarımız, kıskançlıklarımız onun sermayesidir..
Evet, Medine-i Fâzıla’ya ulaşmak için değişmesi gereken biziz biz! Her topluluk layık olduğu üzere idare olunacaktır zira.. Erdemliler şehrinin sokaklarında erdemli insanlar dolaşır ve onlar “içlerinden biri”ni, memleket meselelerini tedvire memur ederler.. Her şey “salt akıl”dan ibaret değildir. Akılsız olmaz da, aklı putlaştırmayacaksınız.. Kitap yüklü eşek de olmayacaksınız, Bel’am da.. Unutmayalım ki, Ebu Cehil denen adam, zamanının ilim, sanat, siyaset ve ticaretini en iyi bilenlerden biri idi..
Evet AK Parti, “Yeni Türkiye” tüccarlarının rant hesaplarına kurban edilmemeli.. Yeni Türkiye dürüst, bilgili ve cesur insanların öncülüğünde, adalet, özgürlük ve barış temelinde, inanç sahiplerinin ittihadı, mazlum ve ilkeli insanların ittifakı, değer üreten herkesin nimet ve külfet dengesine dayalı itilafı ile, bütün bir toplumun inanç, tarih, kültür ve geleneğini özümsemiş kadroların, ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel bir diriliş hamlesi ile topyekun ayağa kalkması ile gerçekleşecek, Onun için ise bilgi, istikamet ve eylem yanında çile ve cehd gerekli.. Allah servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirir çevirir.. Sanırım bundan sonra servet ve iktidarla imtihan olacağız.. Selâm ve dua ile..
yeniakit