Bugün ben susacağım, silikozis hastası kot işçileri konuşacak... Haklarını arayan işçi kardeşlerimizin kamuoyu ve Başbakan Erdoğan'a seslenişi:
Yıllardır mücadele ediyoruz.
Ciğerlerimizi kaybettik,
Nefeslerimizi kaybettik,
Gençliğimizi kaybettik,
Hayatlarımızı kaybettik,
Hiç değilse ardımızda kalanlar haklarını kaybetmesin diye, mücadele ediyoruz.
Küçük, izbe, insanlık dışı atölyelerde kot ağarttık.
Birileri moda yarattı, başka birileri o modaya uydu.
Ve aslında, birileri milyonlarca dolar para kazandı.
Tek kaybeden biz olduk: Kotlar ağardı, ama hayatlarımız karardı.
Yoksulduk, işsizdik, çaresizdik, o atölyelerin ölüm makinesi olduğundan habersizdik.
Ama çok sonra öğrendik ki, habersiz olan bir tek bizmişiz.
Kendimizi sigortalı sanıyorduk. Meğer o da değilmişiz.
Adına "kayıt dışı" deniyormuş. Onu da çok sonra öğrendik.
Bizi kayıt dışı çalıştıranlar zengin oldu, buna göz yumanlar terfi etti, biz ise hâlâ kayıt dışıyız. Çalışırken giremediğimiz kayıtlara, "ölüm raporlarımızla" girebiliyoruz ancak.
Neyin cezasını çekiyoruz biz?
O şartlarda çalışmayı; bu ölümcül hastalığa yakalanmayı; ciğerlerimizi, nefesimizi kaybetmeyi biz mi tercih ettik?
"Ciğerlerimizin yarısı yok, bizi malulen emekli edin", diyoruz devlete. Bu hakkımızdan yararlandırılmayarak bir kez daha mı cezalandırılacağız?
Peki, biz hak ettik diyelim bütün bu cezaları... Biz ölüp gittikten sonra, güvencesiz, bir başına kalacak ailelerimizin ne günahı var? Onlar ne yaparak hak ettiler bu cezayı?
Yıllardır mücadele ediyoruz.
Kimi gözlerini yumdu mücadelemize, çığlığımıza kulaklarını tıkadı.
Kimi, gönül gözüyle baktı, can kulağıyla dinledi.
Sağlık Bakanlığı kot kumlamayı yasakladı.
Ardından biz silikozis hastalarına ücretsiz sağlık hizmeti verdi.
Sağlık Bakanlığına, daha önce teşekkür etmiştik, bir kez daha tekrarlıyoruz teşekkürümüzü.
Şimdi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmekte olan Torba Yasa Tasarısının bir maddesini bize ayıran Hükümetimize de teşekkür edeceğimiz günü dört gözle bekliyoruz:
Bu tasarıya silikozis hastalarının girmesi hepimize umut verdi.
Ancak bu maddenin bizleri özürlü kapsamına alması, hem teknik olarak, hem hukuksal olarak, hem de insanî olarak yanlıştır.
Biz özürlü değiliz. Devletin denetim görevini yapmaması nedeniyle yıllarca açık kalan, hem kayıt dışı, hem yasa dışı çalışan atölyelerde hastalandık biz.
Bu hukuksuzluğun hiçbir sorumlusu, hiçbir faili cezalandırılmazken, bizim dört kez cezalandırılmamız hakka, adalete sığmaz.
Biz, tıpkı sigortasız olduğu halde iş kazası geçirdiğinde malulen emekli edilen işçiler gibi, malulen emekli olma hakkımızı istiyoruz.
Bu tasarı, bize 100-300 lira özürlü aylığı bağlıyor. Üstelik bu maaş, kişinin ölümüyle birlikte kesiliyor. Bu sosyal güvenlik şemsiyesi değildir. Bunu kabul etmiyoruz.
Biz, AİLELERİMİZ, EŞLERİMİZ VE ÇOCUKLARIMIZLA BİRLİKTE SOSYAL GÜVENLİK KAPSAMINA GİRMEK İSTİYORUZ!
ÇÜNKÜ BİZ ÖLDÜKTEN SONRA AİLELERİMİZİN SİGORTASI OLSUN, İSTİYORUZ.
Bu maddenin düzeltilmesini talep etmek üzere bir haftadır Ankara'dayız.
Bize tasarının yılsonuna kadar yasalaşacağını söylemişlerdi, biz de oksijen tüplerimizi, yorganlarımızı, döşeklerimizi alıp geldik.
Bir haftadır, iktidar ve muhalefet partilerinin temsilcileriyle görüşüyoruz. Nefesimiz yettiğince bu yanlışı ve taleplerimizi anlatıyoruz.
Sayın Başbakanımıza sesleniyoruz:
Bu çığlığı duyun!
KOT KUMLAMA İŞÇİLERİ DAYANIŞMA KOMİTESİ
yenişafak