Şimdi Ne Oldu

Abdurrahman Dilipak

Her kafadan bir ses: İktidar çevreleri İsrail’e özür diletildiğini söylüyor, muhalefet, İsrail’e taviz verildiğini ileri sürüyor..

Konu Türkiye ile İsrail hükümetleri arasında imiş gibi gözükse de, konuGazze ve İHH ile ilgili aynı zamanda.. Orada yaşayanların meşru sözcüsü, temsilcisi ne diyor ona bakmak gerek.. Olayın merkezinde Gazze var.Meş’al ne diyor, önce buna bakmak gerek. Gazze’de su yok, elektrik yok, ekmek yok. İlaç yok, su yok..

Öte yandan; Filistin’in kalbi Kudüs. Orada Kudüs Muhafızı Şeyh Raid Salah’a kulak vermek gerek.. Bekâra karı boşamak kolay. Masa başında hüküm vermek de. Mesela Mavi Marmara konusunda önce İHH’yı ve şehid ailelerini dinlemek, onlara kulak vermek gerek..

Ortada bir ittifak söz konusu. Her iki tarafın talepleri söz konusu. O zaman uzlaşmak için her iki tarafın hem taviz vermesi hem de bazı kazanımlar elde etmesi gerek..

Doğru tesbit şudur. Bir ittifakta iki taraf da kazançlı çıkar, iki taraf da taviz verir. Herkesi birbirinin aldığı ile değil, kendi elde ettikleri ile bu anlaşmayı değerlendirecektir.

Her iki hükümet açısında da bu anlaşmada önemli kazanımlar elde edilmiştir. Türkiye burada konuyu sadece kendi çıkarları açısından değil, Filistin, Gazze ve Kudüs politikası açısından değerlendirmiş, bunu yaparken de yerel ve bölgesel aktörlerle konuyu müzakere etmiştir..

Sonuçta ablukanın kaldırılmasında Türkiye’nin bütün beklentileri karşılanmış olmamakla birlikte, AŞDOD üzerinden bir insani yardım koridoru açılmıştır.. Burada İsrail geri adım atmış, ama Türkiye’nin beklentileri tam olarak gerçekleşmemiştir.. Özür dilenmiş, tazminat kabul edilmiş ama bu tanım, miktar ve şekil olarak, saldırıya uğrayan tarafın talepleri dikkate alınmadan sonuçlandırılmıştır..

Gelişmeler; Türkiye tarafından doğru yönde ileri doğru olmuştur, ancak beklentilere tam olarak cevap vermemiştir..

Türkiye açısından kendine özel konular da bu anlaşma farklı anlamlar taşıyor.. Hemen belirtelim ki, Türkiye anlaşmanın garantörüdür. Bu süreç içinde savaştan harap olmuş olan Gazze yeniden inşa edilecektir. Hemen bir hastahane kurularak sağlık hizmeti verilecektir.. Sağlık, beslenme, eğitim, enerji konusundaki eksikliklerin savaş şartları kadar ağır bir trajediye sebep olduğunu görmek gerekiyor.

Türkiye açısından bir diğer konu Gazze açıklarındaki doğalgazın işletilmesi konusu.. Türkiye’nin ABD’ye ihracatında kota ve gümrük engelinin aşılması, ABD’den yapılacak kongrenin onayına tabi ileri teknoloji ve savunma sanayi ile ilgili bazı donanım, component,  Know How ve yazılımların temini ile ilgili yaşanan sorunların aşılması için Türkiye’nin böyle bir kapının açılmasına ihtiyacı vardı.. Savunma sanayiinde ciddi bir tıkanıklık söz konusu idi.. Mesela füze rampalarını Rusya ile yapacaktık, nükleer santrali Ruslarla yapacaktık..

“İsrail’le ilişkileri keselim” diyenler de var. O zaman savaşa hazır olun. Bugün Kudüs’te yaklaşık her gün 3000 kişi Türkiye’den giden ya da orada bulunan Kudüs ziyaretçisi var. Kudüs’ü terk mi ediyoruz.. Eğer diplomatik ilişki kurmayacaksanız, Kudüs’e nasıl gideceksiniz?

Nasıl Türkiye’de tek bir tercih yoksa, İsrail’de de durum farklı değil. Bunu bir zafer olarak niteleyen çevreler de var, İsrail’in “Türkiye’ye boyun eğdiği, teslim olduğu”nu söyleyenler de var..

Gerçek şu ki, her iki tarafın da kazançlı olduğu, her iki tarafın da taviz verdiği konular var. Zaten bir anlaşma ancak böyle olur..

Mesela bu anlaşmayı savunanlar, “İsmet Paşa’nın ilk olarak tanıdığı İsrail, kurulduğu günden bu yana ilk kez Türkiye hükümetinden özür diliyor.” Bu da az bir şey değil. Bunu da görelim..

Bülent Yıldırım, “İsrail’e güvenilmez” diyor. Evet aynen katılıyorum. Bu anlaşmanın ne kadar süreceğini de bilmiyorum. Göreceğiz. Öte yandan,Mavi Marmara Komor bandıralı. Dava orada sürecek. Orada Türkiye’den gidenler var, ama 20’den fazla ülkeden giden insanlar da var.. Bunların üyesi oldukları kuruluşlar var. Bu kuruluşlar ve üyeleri, bu anlamda hukuk mücadelelerini sürdüreceklerdir. 

Kimse bu anlaşmayı güle oynaya imzalamadı.. Herkes kendi tabanına bunu anlatırken de yutkunarak konuşuyor. Türkiye de böyle, İsrail de,Gazze de böyle, İHH da.. Ama zaten bir anlaşmadan söz ediyorsanız bu böyle olur..

Türkiye boynunu bükeceği bir anlaşmaya mecbur bırakılmamış, ancak beklentilerinin tamamına da karşılık bulamamıştır..

Siyasetçi siyaset aklı ile, sivil insanlar da sivil bir akılla düşünecek, herkes farklı önceliklerden yola çıkarak farklı talepler ve eleştiriler ileri sürecektir..

Sonunda alınan bir karar var. Yeni bir durumla karşı karşıyayız. Siyaset rasyonel, determinist, pragmatik bir mantıkla hareket eder. Sivil toplum vicdan ve ahlakı önceleyecektir. Her iki taraf da birbirini anlamak ve birbirini hesaba katmak zorundadır..

Şimdi dünün hesaplaşmasını değil, enerjimizi geleceğin planlamasına harcamalıyız.. Hayat devam ediyor.

Yine hatırlatayım. Bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelende Allah hayır murat etmiş olabilir.. Olan şey kaderdir. Bu işin sonunu takdir edecek olan Allah’tır. Bu süreçte kim ne yapmış ya da yapması gerekirken yapmamışsa, onlar o işten hesaba çekilecektir. Her şeyi gören, duyan, bilen hüküm sahibi bir Allah var ve hüküm O’nundur. O “ol” der ve o şey olur. Allah dilerse iradesinin gerçekleşmesi için kâfirleri bile iradesine vesile kılabilir. “Şöyle olmasaydı böyle olurdu/ya da olmazdı” demek şeytandandır.

Selam ve dua ile..

yeniakit