Sırf ‘vefâ borcu’ndan dolayı destek veriliyorsa...

Selâhaddin Çakırgil

Sınırsız sevgi ve nefretin yanlışlığı ve bir takım problemler getireceği açık bir konudur.

Günlük hayatta ve hele de siyasî zeminlerde sevgi ve nefretin nasıl derinleştiği ve sosyal gruplaşmalara ve husûmetlere bile vardığı ve hattâ bazen, nesiller boyu devam eden kopma ve düşmanlıklara bile vesile olduğu da bilinen bir gerçektir.

Günümüzde ve ülkemizde de benzer durumlar yaşanıyor. Siyasî polemik yazılarına bakıyorum.. Herkes birbirine ağır töhmetlerde bulunuyor. Yanlış yapmaz lider tipleri bile oluşturuluyor, körü körüne bir inatlaşmayla..

Ama en fazla yapılan sataşmalar daha çok Hükûmet’in, iktidarın yanında olanlara yapılıyor. O durumda olanların da bu gibi saldırıları baştan göze almaları gerekir. Çünkü açıktır ki, iktidar gücünün yanında yer almak daha kolay ve avantajlı olabilir. Ancak bu böyledir diye, herkes illâ da Hükûmet’e muhalif olarak mı kalmalıdır?

Ki, iktidara yakın olmanın imtiyaz ve nimetleriyle hareket eden siyasî figürler ya da medya kuruluş veya kişileri varsa; muhalefet safında da aynı nimet veya imtiyazlarla beslenmiş kişi veya kuruluşların olmaları da mümkün değil midir ya da öyle olmuyorlar mı? Kaldı ki, bu gibi yanar-döner tipler her devirde daima vardırlar ve kovulmak veya ezilmek istendiklerinde at sinekleri gibidirler, kolayca kovulamazlar da, ezilemezler de.. 

Ama taraf veya karşı olan herkese hemen, şu veya bu odağın kiralık adamı gözüyle bakılması ne kadar doğru olur. İnsanın, kendi beyninin ve kalbinin eğilimlerine göre hür olarak hareket etmesi veya tercihte bulunması mümkün değil midir? Bu o gibi suçlamalar yapanların kendileri, bir vefâ duygusuyla ve birilerine yaranmak için mi belirliyorlar ki taraflarını da, herkesi de öyle mi sanıyorlar?

Bu gibi ithamlara bu satırların sahibi de maruz kalmaktadır bazen... ‘Tayyip Bey’e vefâ borcumun olduğundan dolayı ona taraftar olduğum’ şeklindeki iddia ve ithamlar en hafifi.. Bazıları, bu zanlarını münasebetsizlik derecesine bile vardırabiliyorlar.. Herkes kendi içinde taşıdığı değer ölçülerine bakar başkalarına ve dünyaya..

***

Ama düşündüm de, benim şahsen Tayyip Bey’e bir vefâ borcum olmadığını; sahi, nasıl söyleyebilirim?

Bizim neslimizin hayal olarak gördüğü nice idealleri, bugün 70 yaşını aşmış bir kimse olarak ve hiçbir maddî karşılık beklemeden ama ömrümün son ânına kadar hayata geçirilmesini hayal ve ümit ettiğim temel inanç değerlerimi, milletin irade ve isteğine uygun olarak fiiliyata adım adım geçiren bir Tayyip Erdoğan’a elbette şükran ve vefa duygusu taşıyorum.

Başkalarını böcek hükmünde görenlerin ‘insan’lığı?!

Londra’da geçen hafta meydana gelen bir terör saldırısında, otomobilini yol kenarındaki sivil insanların üzerine süren bir, 4 kişiyi katletti. Benzer yöntemle 2017- Noel günlerinde de Berlin’de ve geçen sene de Fransa’nın Nice şehrinde onlarca insan, aynı şekilde katledilmişti. 

Bırakalım inancımız açısından, vasatî bir insanlık anlayışı açısından bile böylesine bir yöntemin, asla kabul edilemezliği ortadadır. Ama bu saldırganların, Müslüman ismi taşıması dolayısıyla hepimizin üzerine bir şeyler sıçrıyor. Bu saldırganların İslam’a olan ilgi ve bilgilerinin derecesi de, ayrı bir konu.. Ama emperyalist dünyanın medya kuruluşları günlerdir bu vesileyle Müslümanlar aleyhinde sözbirliği halinde yayın yapmaktalar..

Bu saldırganların, o toplumlar tarafından dışlandıkları için, bir kıstırılmışlık haliyle canavarlaşmış olmaları ihtimali de ayrıca düşünülmelidir.

***

Ama, bırakalım müslüman coğraflarında sadece şu son 25 yıl içinde emperyalist güçlerce katledilen milyonlarca sivil insanı; sadece geçen hafta Musul’da Amerikan bombardımanı sırasında 400'den fazla sivil insanın hayatını kaybetmesi bile, kimseyi ürpertmedi.  Amerika ise bir yanlışlık olduğunu kabullenmekle yetindi.

Ne de olsa, kitleler halinde öldürülenler Müslüman ve böcek hükmünde bile sayılmıyorlar.. Onun için, tabiî hayatı ve çevreyi korumak derdinde olanların ilgisini bile çekmiyorlar..

stargazete