Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin gerçek sahibinden söz ediyorum. Bunun MHP lideri Bahçeli olduğunda sanırım hiç kimsenin şüphesi yoktur.
İstanbul seçimlerinde Ak Parti’nin kaybı analiz edilirken bunda Cumhurbaşkanı’nın “Parti lideri” olarak meydanlara çıkmasının da payı olduğu gündeme geldi.
Sonuçlar bir yandan “Cumhurbaşkanı da kaybedenler arasında” yargısına yol açarken diğer yandan da “Partili Cumhurbaşkanı toplumun adalet duygusunu yaralıyor” değerlendirmesini getirdi.
Konu kaçınılmaz olarak Ak Parti’nin gündemine girdi. İstanbul’da seçim kaybının en çok Ak Parti’yi yaralamasından daha tabii ne olabilir. 25 yıl sonra kaybediyorsunuz İstanbul’u, 11 seçimdir kazandıktan sonra ilk kaybı yaşıyorsunuz ve MHP ile ittifaka rağmen 9 puan gibi bir farkla yeniliyorsunuz.
Yenilgi MHP’nin hanesine de yazılıyor ama onunkisi biraz “komşudaki cenaze”ye ilgi mesabesinde. Asıl ağıt yakacak olan belli ki Ak Parti. Nitekim Grup başkanı Naci Bostancı başı çekti, başkan vekillerinden biri olan Ömer Turan peşinden geldi ve “Sistem gözden geçirilebilir” dediler. Gerekçeleri de son derece masumdu. “Yeni sistemin üzerinden bir yıl geçmişti, bu süre içinde uygulamalarda aksaklıklar olması normaldi, öyleyse kimi düzenlemelere gidilebilirdi. Bu konuda çalışılacaktı.”
Bu kadar masum bir çıkışa bile tahammül etmedi Bahçeli. Hemen ayar verdi. Ona göre “Bunlar kamuoyu önünde konuşulacak şeyler miydi!” Ona göre “Sistem tartışmaları bitmişti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni yozlaştırma çalışmaları ülkemize ihanetti.”
Bu kadar kesin ve keskin bir sahipleniş, eminim Ak Parti zeminlerinde bile yadırgatıcı bulunmuştur.
***
Bahçeli’nin hangi vazgeçilmez gerekçeye dayanarak sistemi kutsadığını anlamaya çalıştığımızda dişe dokunur bir şey bulmak mümkün olmuyor.
Ortada MHP bakımından şu sonuçlar var:
- En başta Bahçeli Ak Parti ile kurduğu ilişki sayesinde İyi Parti ayrışması sırasında MHP’deki etkisini korudu.
- Yaşanan süreç içinde MHP bir kayıp yaşamıyor.
- MHP iktidar ortağı gibi bir statüyü kullanıyor.
- Bahçeli, İyi Parti’nin tabandan kopuş sağlamasının önünü bu yolla alabiliyor.
- Bürokraside etkinliğe sahip olabiliyor.
Ak Parti bakımından durum şu:
- Evet, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, doğum öncesinde de doğum sürecinde de MHP’nin AK Parti’ye verdiği desteğin ürünüdür. Ak Parti, MHP’nin verdiği destekle mutlak bir iktidar kullanıyor, denebilir.
- Sistemin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olağanüstü yetkiler verdiği de bir gerçektir. Bu bakımdan eğer amaç “mutlak iktidar” ise Cumhurbaşkanı’nın belki ancak Mustafa Kemal’in kullandığı iktidara benzer bir güç sahibi olduğu doğrudur. Bu da MHP sayesindedir.
- Ancak bir yılın sonunda İstanbul gibi bir sembol şehirde dramatik bir yenilgi gerçekleşmiştir. 31 Mart öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan nerede ise bütün varlığı ile meydandadır. 23 Haziran’da ise son düzlükte meydana inmiştir. 31 Mart’ta da yenilgi vardır, 23 Haziran’da da. Seçim yerel seçimdir ama Cumhurbaşkanı’nın meydana inmesiyle genel seçim havasına girilmiş, kayıp da Ak Parti yanında Cumhurbaşkanı’nın kaybı sayılmıştır.
- Kaybın sebepleri sıralandığında ilk sıraya ne konur, bunu Ak Partililer de araştırıyor, siyaset analizcileri de yazıp duruyor. Bunlardan en azından birisi “Cumhurbaşkanı’nın parti hüviyetle meydanlara çıkması” değil midir? Ak Partililer Cumhurbaşkanının her yaptığını güzel görseler bile, onların çocuklarının “Bu işte bir adaletsizlik var, bir yanlışlık var” dediklerini artık hem Ak Partili babalar, hem de cümle alem biliyor.
***
“Partili Cumhurbaşkanı” ile sisteme giren sadece seçim propagandası değil hiç kuşkusuz, sistem içinde pek çok alanın siyasileşmesi olgusu da sistem problemi olarak kayıtlara geçiyor.
Yani işin özeti şu ki: Bir yıllık uygulama sonucunda Ak Parti’nin İstanbul Adayı, deyim yerinde ise “Deve dişi” gibi bir aday, bütün medya abanışına rağmen 9 puan farkla kaybetti.
Daha önemlisi, İstanbul sonucunun seçmen tabanında çok daha ciddi bir “kaynama”nın sonucu olduğu değerlendirmesi. Yani bugün bu sonuç var, tedbir alınmazsa “tsunami”si de gelebilir.
Bence sorulması gereken soru şu:
-Bahçeli’yi AK Parti’nin yüreğini yakan bu sonuçlar hangi boyutta ilgilendiriyor?
-Ak Parti’ye bedel ödettiği açık olan “partili cumhurbaşkanı” statüsü Bahçeli tarafından hangi memleket gerçeğinin ürünü olarak görülüyor ki böylesine savunuluyor?
-Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi üzerinden “Ak Parti’ye format atma” gibi bir “Akıl” mı Bahçeli’yi bu role soyunduruyor?
Ben de anlamaya çalışıyorum bana göre Ak Parti de anlamaya çalışmalı.