Geçen ay içerisinde CMK'daki kanuni değişiklik sonrası, kanun gereği yapılan tahliyeler çokça tartışılmıştır. İfade özgürlüğü sınırını bazen aşan ifadeler muhataplarının dışında günümüz itibariyle bazı insanlarımız aleyhine linç kampanyasına evrilmek istenmiştir.
Bu ay içerisinde İstanbul, Adana, Osmaniye, Mersin, Gaziantep illerinde dini hassasiyetleri öne çıkan basın yayın kuruluşlarından Doğru Haber gazetesi ile aralarında Mustazaf-Der'in de bulunduğu STK' merkez ve yöneticilerine baskınlar düzenlenmektedir. Kitleleri provake edici kişi beyanları ile organize baskınlar zulüm oluşturmuştur.
Dünya görüşüne, dinine, ırkına ve diğer farklılıklarına bakılmaksızın adil davranmak başta devlet makamları ve herkesimin uyması gereken en temel görev ve sorumluluktur. Türkiye'de sivil toplum örgütü olarak faaliyet gösterme hakkı herkes için eşit ve önyargılardan uzak olarak sağlanmalıdır.
STK'ların kendi dünya görüşlerine göre çalışmaları meşru haklarıdır. Bu tür faaliyetler ulusal ve uluslar arası hukuka göre suçlama konusu yapılamaz. Uluslar arası hukukta: "çoğunluk tarafından benimsenen veya desteklenen fikirler değil, küçük bir grup veya tek bir kişi tarafından dile getirilen çoğunluğun görüşlerini sarsıcı, şoke edici fikirler koruma altına alınmıştır" denilmektedir.
Baskı, cebir ve şiddeti yöntem olarak kullanmayan basın yayın kuruluşları temsilcileri, yazarlar ile STK temsilcilerine silahlı örgüt elemanı muamelesi yapılması haksızlıktır.
STK'ların ifade ve örgütlenme özgürlüğü çerçevesinde yaptıkları basın açıklamaları, seminer, miting, sokak gösterileri ve diğer görüş beyan etme uygulamaları örgüt üyesi olmanın gerekçeleri arasında gösterilmesi kim olursa olsun kabul edilemez.
Cebir, şiddet veya baskı yöntemlerini şuan itibariyle kullanan ve bu şekilde zulüm işleyen kişilere elbette ki ölçülülük ve orantılılık ilkeleri dikkate alınarak adli yaptırımlar yapılabilir.
Ancak burada fikirlerine katılmadığımız veya tasvip etmediğimiz kişilerin geçmişleri gerekçe gösterilerek, suçların şahsiliği ve günümüzde, masumluk karinesine aykırı olarak baskı, sindirme veya provake etme sonucunu doğuracak şafak baskınları, tacizler zulüm içerir.
Sonuç olarak;
- Meşru hak ve özgürlükler, kimin tarafından istenip, uygulandığına bakılmadan herkese eşit olarak verilmelidir.
- Zulüm içeren fiilleri uygulamadıkları sürece, tüm aykırı görüş ve grupların ifade ve örgütlenme özgürlüğünün ihlal edilmemesi gerekir.
- Haksız gözaltı ve tutuklamalarla gazete ve STK temsilcilerine karşı oluşturulan mağduriyetlerinin giderilmesi ile serbest bırakılmaları gerekmektedir.
- Baskı ve sindirme politikalarına son verilerek barış içinde herkesin bir arada yaşamasına katkı sunulmalıdır.
MAZLUMDER Genel Başkan Yardımcısı
Av. Nesip Yıldırım