Ş.Urfa’nın Suruç ilçesinde, AK Parti’lilerin seçim propagandası için gittikleri bir mahallede, PKK unsurlarının ‘Biz burada size propaganda yaptırmayız..’ şeklindeki engellemeleriyle başlayan ve silahlı çatışma sonunda, birisi AK parti m.vekili’nin kardeşi olmak üzere 4 kişinin ölümü ve bir çok kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan gerilim bir daha gösterdi ki, bazı yörelerde PKK kendisinden başka bir kimseyi istememekte..
Bu konuda, Halfetî halkına PKK unsurlarınca ve sosyal medya aracılığıyla da yapılan şu çağrı düşündürücüdür:
‘Halfeti’de bu çeteler kapı kapı geziyor ve terör örgütü AKP’nin bildirisini dağıtıyorlar. Bunlara kapıları açmayın ve selam bile vermeyin.. Bu şahıslar artık bizim için meşru hedeflerdir ve kesinlikle cezalandırılacaklardır. Aynı zamanda bu kişilere destek veren herkesden de hesap sorulacaktır. Halkımız tedbirlerini almalı..’
***
Evet, bu bildiri bile, nasıl bir cinayet şebekesiyle karşı karşıya bulunulduğunu anlatmaya yeter.. 1930’lardaki kemalist yöntemleri aynen tekrarlayan bir zorbalık.. Bir kanlı terör örgütü kendisini ‘devlet’ yerine koymuş, kanunlar içinde siyaset yapan bir partiyi ‘terör örgütü’ olarak niteliyor.
Yani, ‘Ya, devlet başa; ya da kuzgun leşe..’ noktasındayız..
***
Gelelim dünkü yazıda kısaca değindiğimiz Ömer Muhtar konusuna..
Demiştik ki: ‘Bugün, emperial güçlere karşı sergilediği ve her müslümana iftihar duygusu veren, ve 20 yılı aşkın bir yiğitçe bir direnişi sonunda, İtalyanlar tarafından (16 Haziran 1931 günü)katledilen büyük mücahid-âlim Ömer Muhtar’ın öldürülüşünün 87. yılı..’
***
Evet, bu büyük mücahid-âlimi biraz daha tanıyalım.
Onu, çoğumuz ne yazık ki, mücadelesinin filme alınmasından sonra öğrendik..
Muammer Gaddafî’nin 2011 yılında, çok fecî şekilde öldürülmesiyle sona eren 42 yıllık hükûmeti sırasında yaptırdığı en olumlu işlerden birisi de Ömer Muhtar’ın mesajının bütün insanlığın idrakine aktaran bir film hazırlatmasıdır.
Hatırlanacağı üzere, Ömer Muhtar’ı da, ‘Çağrı’ filminde Hz. Hamza rolünü oynamış olan ünlü aktör Anthony Quinn canlandırmıştı ve denilebilir ki, Ömer Muhtar’dan kalan gerçek fotoğraflardaki Ömer Muhtar da neredeyse birebir filme aktarılabilmişti.
***
Merhûm şehîd Ömer Muhtar konusunda bu vesileyle gözönüne alınması gereken bir diğer nokta da, onun bir sufî hareketinin mensubu olduğu gerçeğidir.
Hemen her inanç hareketi konusunda, ona katılmayanlarca yapılan eleştirilerde olduğu gibi, tasavvuf ya da sufî hareketlerine de bir takım ağır suçlama yapılırken, gerekçe olarak da bu cereyanların aqıdevî sapmaları ve de bağlılarını uyuşturduğu ileri sürülmektedir.
Ama, bu genellemenin, en azından istisnalarının olduğu görülmektedir. Meselâ, Ömer Muhtar da, tıpkı 1850’lerdeki bir Şeyh Şâmil gibi, tıpkı 1880’lerdeki bir Mehdi-y’i Sûdanîgibi, bir sufî hareketi mensubudur ve çevresini de derinden etkilemiştir.
***
Merhûm şehîd Ömer Muhtar’ın İtalyanlarca yargılanıp idâm cezası verilerek güya kanunîlik adına öldürülmesi onun bir özgürlük savaşçısı ve cihad eri olduğu gerçeğini asla gizleyemiyor.
Nitekim, İtalyan mahkemesindeki yargıcın, ‘İtalya Devletine karşı savaştın mı? İnsanları da bu teşvik ettin mi?’ sorularına, ‘Evet, 20 yıldan fazla..’ diye cevap vermesi ve ‘Yaptıklarından dolayı pişman mısın?’ sorusuna karşı, ‘Hayır!.’ ve ‘Diğer savaşçıları silah bırakmaya davet eden bir bildiri yazman halinde idâm edilmeyecek ve sürgüne gönderileceksin..’ önerisine ise, ‘Asla!.. Biz öldürülsek de kazanırız, kalsak da..’ diye karşılık vermesi, Hakk olduğuna inanılan bir mücadeleye atılan herkesin yolunu aydınlatan bir soylu tavırdır.
Bu büyük mücahid- âlimi rahmetle anıyoruz.
stargazete