Bize yaptıran Allah’tır, bize yaptıran Allah’tır, bize yaptıran Allah’tır!!!”
Nereye koymalı bu ifadeyi?
Nass’ın neresine düşer bu söz?
Fıkh’ın meselesi mi, Kelam’ın mı, Felsefe’nin mi?
Hocalarımız fetva vermeli bu işe?
Hallac’ı Mansur’un dramatik sonunu hazırlayan “Ene’l Hak – Ben Hakk’ım” ile bir alakası var mı mesela?
Vahdet-i vücut’tan mı yola çıktı bunu söyleyen panteizmden mi?
Siyaset mi var bu sözde, keskin inanç mı?
Pazarlama tekniği neresine düşer bu sözün?
Böyle bir sözü başka hangi bakan söyler, hangi Ak Parti milletvekili ya da iktidara destek veren hangi insan?
“Onların Dolar’ı varsa bizim de Allah’ımız var” sözünü söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan söyler mi bu sözü misal?
“Allah ahirette bize Tayyip Erdoğan’ı destekleyip desteklemediğimizi soracak” diyenlerle yukardaki söz karşılaştırıldığında hangisi daha yamandır?
İçişleri Bakanı Soylu eylemleri – söylemleri ile her gün biraz daha şaşırtıyor. Hitap ettiği kitleyi coşturmuş ki sözlerine alkışlar ve haykırışlar eşlik ediyor.
Bizim dini muhitlerde “Allahçılar” diye bir tabir vardır. Kimi vaizler konuşmalarının etkili olması ve şöhretlerinin yayılması için eski parayla 2.5 liraya adam tutar, bu adamlar konuşma sırasında mesela Vaiz’in heyecan dozunun arttığı bir zamanda “Allaaaah” diye bağırırlarmış. Zaman içinde vaizin şöhreti artar “Adam bir konuşmada on kere Allah dedirtiyor” gibi sözler dolaşmaya başlarmış.
Ben işin siyaset alanına yansıması yanında cemaati heyecana getirmesi bakımından bu tür uyanıklık hamlelerini yine de sevimli bulur, güler geçerim. Ne de olsa her işin bir piyasası var!
Ama nasıl diyeyim bilmiyorum “Allah ile siyaset” nasıl bir şey? Acayip cümleler kurulur böyle bir atmosferde. Bu tür konulara daha mizahi – belki daha sorgulayıcı – belki daha inançsız boyutta bakanlar dünyasında ne cümleler kurulduğunu düşünüyor, bu tür siyaset hamlelerini Allah’ın hukukuna saygı ile bağdaştıramıyorum. Bu kadarı olmamalı, diyorum. Bu “Allah’ın hukuku”n’a dokunur, diyorum.
Yahu, insansın sonuçta. Hele siyasetçisin. Günün gününü tutmaz. Bin türlü halin olur ve bunlar, siyasetçi kimliği bakımından mazur da görülebilir. Ama yaptığın işe “Allah’ı kefil tutarsan”, Allah’ı sorumlu hale de getirirsin. Bilmiyorum Soylu’yu dinleyenler içinde bir kişi, birkaç kişi, “Ne diyor bu yahu?” diye aklından geçirmiş midir? Yoksa yutuyor muyuz her ne konursa önümüze?
Aziz Babuşçu Bey’in medyadaki Ak Parti taraftarlarının sergiledikleri görüntüye karşı tükenen “sabrı” bu işte nereye kadar varlığını korur? Şamil Tayyar’ın, Aydın Ünal’ın diyeceği bir şey olmalı bu manzara karşısında değil mi? Benim bildiğim Numan Kurtulmuş’un bir diyeceği olmalı. Ne bileyim, Tayyip Erdoğan’ın bir diyeceği olmalı.
Yoksa “Süleyman Soylu gelecekte Ak Parti liderliğinin taşlarını döşüyor” yaklaşımıyla “Ne olur ne olmaz” mantığıyla itinalı hareket etmek mi gerekiyor?
O GECEKİ SİHİRLİ DOKUNUŞ!
“Tayyip Erdoğan konuşmaya başladı, daha birkaç cümle söylemedi ki vatandaşlar birbirini ezercesine harekete geçtiler, dolar bozdurmak için internet sitelerini çökerttiler ve sabaha ulaşıldığında dolar 11-12 lira seviyesine indi.”
Bir iki kelime farklı da olsa, Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin ışıldayan gözler eşliğinde her tv programında dilinden dökülen büyülenmiş sözler bunlar.
Evet evet, mucizevi bir durumdan söz ediyor Bakan bey. 15 Temmuz gecesindeki durumla bağlantı kuran da var bir hayli.
Bu durumda ekonominin Tayyip Bey’in sihirli dokunuşları ile yönetildiğine inanmamız istendiğini anlıyoruz. Ancak Bakan Beyi ekrana çıkaranlar sormasa da, sorular peş peşe akıyor:
Mesela insanlar bu sihirli dokunuşun neden böyle Dolar 18 liraya çıkasıya kadar geciktiğini, neden Dolar 8 liralardayken devreye girmediğini, bu sihirli dokunuşun şimdi 18 Liradan 12 liraya gelince neden durduğunu, daha aşağılara inmemesinin de sihirli dokunuşla alakalı olup olmadığını, sihirli dokunuşun enflasyonu da neden biraz aşağı indirivermediğini…. sihirli dokunuşun neden zenginleri daha zengin, fukarayı da daha fakir hale getirecek bir formüle dönüştüğünü, neden en çok üç – beş kuruşunu dövize yatıran garibanları “çarptığını” sorarlar.
Bir sihirli dokunuş işsizlere gelsin mesela, üniversiteyi bitirip hala babadan harçlık almak zorunda kalan, iş beğenmediği gerekçesiyle en tepeden “nankör” diye suçlanan ev gençlerine gelsin…