Kılavuzu karga olanın burnu pislikten çıkmaz. AB kapısına 3 çeyrek asırdır, “İçeride malaklarını emziren Domuzu emmek için ağılının kapısında bekleyen koyun” gibi bekleme 12 Eylül 1963 tarihinde imzaladığımız Gümrük Birliği anlaşmasından bu yana bekliyoruz.
Amerikan zırhlısı Missouri'nin 5 Nisan 1946'da İstanbul'a gelişi ile Ankara’da Amerika rüzgarları esmeye başladı. Aslında daha Cumhuriyetin ilk yıllarında Amerika hayranlığı başlamıştı.
Roosevelt, İnönü ve Churchill 4-6 Aralık 1943’de 2. Kahire konferansının ardından yüzünü batıya dönmüştü. 2 yıl sonra da Zaten Misssouri gelmişti. DP 7 Ocak 1946'da kuruldu ve 14 Mayıs 1950’de tek başına iktidar oldu. “Batıya kalkan tren” 1963’de Askeri bir darbenin ardından yola çıktı.
1963’den buna, en önemli sıçrama noktası 2010 yılındaki AK Parti döneminde yaşandı. İstanbul sözleşmesi bu açıdan bir milattı aslında.
Bu anlaşma 11 Mayıs 2011’de imzalandı ve 1 Ağustos 2014’de yürürlüğe gitti. Batıdan esen rüzgârla yelkenlerimiz şişirilse de tam 10 yıl sonra irtifa kaybetmeye başladık.
AK Parti önümüzdeki haftalarda, teşkilatlar, milletvekilleri ve yerel yöneticilerle seçimi neden ve nasıl kaybettiklerini konuşacaklar. Ben bugünden bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyorum:
Siz HABAT’ı Beştepe’de ağırladığınız gün (Aralık 2021) kaybettiniz. Adam yerine koyduğunuz yamyam işadamları AGARTHA ve EPSTEİN çetesi ile kol kola girdiğini girdiği halde sesinizi çıkartmadığınız gün kaybettiniz. AGARTHA 2021 kapımızı çaldı. Müzik maskeli Fuhuş ve Uyuşturucu baronları artık ülkemizde de SANAT’IN ROTASInı çizmeye başladılar ve Ülkemiz de artık RİO’ya rakip olacak şekilde Karnavallarla tanışıyor. O zaman kaybettiniz. Biz EPSTEİN skandalı ile bu konuyu konuşmaya başladık. BOP’un DAHLAN/KUSHNER projesi ile eşleştirildiğinde sesinizi çıkartmadığınız gün kaybettiniz.
Hatırlatalım; Şubat 2019’u hatırlayın. Gazeteler “Kushner Beştepe'de Yüzyılın Anlaşmasına Destek Aradı” diye duyurmuştu haberi. Bugün Gazze’de yaşananların başlangıcı o gün “Yüzyılın anlaşması” planı idi. İsrail Cumhurbaşkanı bunun için gelmişti, Netenyahu bunun. İçin gelecekti, Erdoğan bunun için gidecekti “İsrail”(!?)’e. OLTAYA TAKILAN YEM hazırdı. Ve HABAT bu süreçte, NUHİ YASALAR, HAZARA ve KARAİM projesi kapsamında Türkiye üzerinden bölgenin yeniden dizayn edilmesi için yüz milyarlarca dolar getirecekti. Ve biz bu ZOKA’yı yuttuk. Bugün bize “Oltayı yutan balık yem istemez” diyorlar. Birileri yedikçe yedi, Obez oldu. Yedikleri midelerine oturdu, hazmedemiyorlar. Bunun sıkıntısı yaşanıyor. Suudi Arabistan’da da benzer bir durum yaşanmıştı. Mr. Selman Bu arada, yerli oligarklarını otel odasında topladı ve banka hesaplarını boşaltmadan da bırakmadı. Mc Kinsey’i (Ekim 2018) aslında bu süreçte hükümete danışmanlık yapacaktı. O gün buna evet dediğinizde kaybettiniz. Ve zaten 27 Temmuz 2020’de, benim “AKP’nin Papatyaları” yazımı bahane ederek, beni susturmak için dava açtığınız gün kaybettiniz. Kadrolarınız, iş dünyası ile ilişkileriniz, o gün buna göre dizayn edildi.
Ha, bu arada biz yazıp çiziyoruz da AGARTHA’cılar yollarına devam ediyorlar. 2024 “Gates of Agartha” şenliği bu sene 7 Haziran mübarek Cuma günü başlıyor, 8 Haziran Cumartesi günü de tamamlanıyormuş. Tam da “Global Reset Asamblesi” öncesinde sanki bir kutlama gibi bir şey. Artık Yerli ve Milli Karnavalcı EPSTEİN CEMAATI, dağılan dini cemaatlere inat, sadece Nevşehir’de değil, Adana’da, Çeşme’de, İstanbul’da her yerdeler. Gazze’de katliam sürerken Kültür Bakanlığının desteklediği Adana’daki “portakal çiçeği karnavalı”na 1,5 milyon insan durduk yerde katılmadı.
Sinan Ateş cinayeti, siyaseti de adaleti de, derin yapıları, karanlık ilişkileri hepsinin ortaya dökülmesine sebeb oldu. Cin şişeden çıktı. Bu iç kurcalandıkça metastaz yapar. Şuyuu vukuundan beter bir hal alır. Sosyal Mediada savcılık iddianamesinden daha fazla, ayrıntılı, ne, nerede, ne zaman, nasıl, niçin ve kim tarafından yapıldı her sorunun cevabı var. Savcı müdde-i umumidir, bütün iddia ve delilleri efradına cami, ağyarına mani bir şekilde ele almak zorundadır. Kendi nasıl bu bilgi, belge ve iddialardan habersiz olabilir. Hadi atladı/atlatıldı, sosyal mediadaki bu iddialar nasıl görmezden gelinir. Yarın yeni belgeler, ses kayıtları, görüntüler servis edilir. Hele yargıda ve bürokraside bu sebeble görevden almalar olursa, bunun meşru bir gerekçesi olmadan konu şuyuu vukuundan beter bir hadise halini alır. Doğrudan ailesinin beyanları var.. Birilerini kurtaralım derken, ülke bir felakete sürükleniyor, farkında mısınız, bu işi yapanlar da bu ülkede ve bu ülke zarar görürse, herkes bundan zarar görür. İktidar da, muhalefette, STK lar da, yasama, yürütme, yargı herkes zarar görür. Adaletin yara alması, çay fiyatlarından, otoyol ücretlerinden daha önceliklidir. Kaldı ki, Rizelilerin çay fiyatına isyanı, Ecevit dönümündeki yazar kasa olayını hatırlattı bana! Gidişat iyi değil. Sinan Ateş, bardağı taşıran bir damla oldu sanki..
İşin aslı şu: Sinan Ateş olayı domino etkisi ile MHP'nin üzerine devrildi.. MHP’de AK Partinin üzerine devrildi. AK Parti seçim depreminden sonra mevcut rejimin üzerine devrildi. Ateş devrilirken arkasından ocak içinde bir boşluk doğurdu. Bu yapıların derin ilişkileri, ekonomik ilişkileri bundan ciddi şekilde etkilendi. Bu olay Ayhan Bora çarpanı ile birleşince fay hatlarında kırılmalar yaşanmaya başladı. İç ve dış bağlantılar üzerinden belli mihraklar da devreye girince bugün panik başladı. Herkes ekonomik, politik ve toplum hayatında bundan sonra olacakları merak ediyor. İçişleri Bakanı FETÖ'nün üzerine gitmekten söz ediyor. FETÖ içeride. Hırsız içerde ise, anahtar kilit tutmaz. 15 Temmuz’da sizin devşirdiğinizi zannettikleriniz sakın sizi devşirmiş olmasın. Ya da siz güçlü iken sizin yanınıza gelenler, siz CHP'nin gerisine düşünce rotalarını başka yöne çevirmiş olmasınlar. KÜLTÜR ROTA'sı da zaten başka yöne dönmedi mi? Görünen o ki, EKONOMİ ve SİYASET'in rotası da ROTASYONa sokuluyor gibi sanki.
Bakın siyaset inanılırlığını, ciddiyetini kaybetti. CHP'li belediyeler Suya %50 zam, HPV Aşısı Bedava; AK Parti Köprü ve otoyol ücretlerine % 50 zam, enflasyon Hedefi %38. Al birini vur ötekine, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. 7.6.2022’de yazdığım bir makaleden bazı bölümleri bugün. Yeniden aktarmak istiyorum. Uyarılar dikkate alınmıyor. Sadece günah keçileri aranıyor. Asıl suçlular, kendilerinden aşağıdakileri suçluyorlar. Bu da aslında bir güven krizine sebeb oluyor.
Artık lider ya da yöneticilerinize, din ve devlet büyüklerinize “Raina” demekten vazgeçip, “Unzurna” deseniz, onları İlah ve Rab edinmekten vazgeçseniz. “İman edenlerdenseniz” Kitap böyle diyor.. ”Ava giden politikacı avlanır”, halkı dönüştürmek isterken kendisi de dönüşür. Servet ve iktidarın böyle büyülü bir gücü var. Bacon der ki, “Bu fırtınalar en çok bütün güçlerin dengede olduğu zamanlarda azar. (…) Fırtına kopmadan önce nasıl birtakım uluyan rüzgârlar çıkar, deniz için için köpürürse devlette de öyle olur.” Ankara’yı dinleyin bu sesi duyacaksınız.
Bacon’un (1561-1626) “Ayaklanmalar ve toplumsal kargaşalar üzerine” isimli denemesindeki uyarıları her politikacı okumalı: “Devlete kara çalan sorumsuz konuşmaların sık sık ve uluorta yapılması, bir yandan devlete zararı dokunacak yalan-yanlış söylentilerin ağızdan ağıza dolaşarak büyük bir ilgi görmesi kopacak bir fırtınanın ilk işaretleridir.” (…) Devletin dört ana direği olan Din, Adalet, Yönetim, Hazine’den biri sarsılacak ya da güçsüz düşecek olursa insanların işi artık çok zordur. Ayaklanmanın sebepleri ve körükleyici etkilerine gelince, dinde reform girişimleri, yeni vergiler, yasada ve törede değişiklik, tanınan imtiyazların geri alınması, toplumda genel bir baskı, değersiz insanların ve yabancıların yükselmesi, açlık, ordudan çıkarılan askerler, umut kırıklığına uğramış partililer, küskün bir toplumu ortak bir gaye etrafında toplayıp birleştiren bütün buna benzer şeyler..” Söylentileri duymazlıktan gelmek ya da susturmaya çalışmak aynı kapıya çıkar. Evet “söylenti” şüyu bulursa vukuundan daha beter bir sonuç doğurur. Ki artık sosyal media’da her söylenti anında kolayca şüyu bulur.
Olması gereken, sorulara anlaşılabilir, doğru, efradına cami, ağyarına mani cevaplar vermek, yanlış giden işlerin sorumlularını cezalandırıp, yerlerine ehliyet ve liyakat sahibi insanları getirmektir. Bilenlere danışmak, işi ehline vermek, ahlaklı, namuslu, şeref ve haysiyet, edeb sahibi, söz verdiğinde sözünde duran, bilgili, dürüst, tevazu sahibi, cesur insanlarla birlikte olmak en önemli kurallardandır. Makyavel toplumun bütünün temsil etmesi ve onlara adil davranması gereken yöneticilerin bir partiye ya da ideolojiye bağlanıp yan tutmaları halinde, devletin, dengesizlikten batan bir gemiye dönüşeceğini söyler. Yöneticiler ikbal derdine düşer, kendini ailesini ve yakın çevresini korumaya başladı mı, çevresindeki herkes de kendi can derdine düşer.
Bu gibi durumlarda herkes birbirini suçlar. Alt-üst karışır, herkes bir günah keçisi arar. Uzlaşmazlıklar kavgaya dönüşür, bölünmeler olur. Çünkü artık “gemisini kurtaran kaptan”dır. Bu tartışmalar uluorta sürdürülünce de, insanlar kime inanıp güveneceğini şaşırır. Uysal başlılar bile kendilerine sorulan sorulara cevap bulamayıp, homurdanmaya başladıklarında, dertlerini anlatacak kimse bulamayıp, dışlandıklarında ve susturulmaya çalışıldığında unutmamak gerekir ki, aldatılmış duygusu, o insanları bile çileden çıkarıp, öfkeli birer muhalife dönüştürebilir. Benden söylemesi. Birileri hoşlanmasa bile, ben söylemeye devam edeceğim. Dostlar bazen acı söyler. Bu acı sözler ilaç gibidir, dalkavukların övgüsünden iyidir. Selâm ve dua ile.