Seçimler bitti, tartışması ve değerlendirmesi daha çoook zaman alacağa benziyor. Üstelik, 9 ay sonra Mahallî Seçimler var.
‘Benim siyasetle işim olmaz!’ diyenler bile, mevcut siyasî tabloyla ve ortaya çıkan sonuçlarla ister istemez ilgileniyorlar. Bir toplumun içinde yaşayıp da toplumunu yönetilişi üzerine ilgi duymayan olmaz. Çünkü, ülke yönetimiyle ilgili o oluşumlar, ‘Benim siyasetle işim yok..’ diyenlerin hayatlarını da derinden etkiliyor. Kaldı ki, siyasete ilgisiz kaldıklarını söyleyenler de biliyorlar ki, ‘siyasetle ilgilenmiyor gözükmek’ de bir başka siyaset şeklidir.
***
Ana Muhalefet Lideri, ‘bu seçimlerde duvarın bir kısmını yıktıklarını söyleyip, Mahallî Seçimler’de ise tamamını yıkacakları’nın umudunu veriyor, taraftarlarına.. Ama canını sıkan gelişmeler oluyor. Çünkü taraftarlarına, ‘Bakınız, ben Cumhurbaşkanı bile belirliyorum..’ havası vererek, ‘Gel buraya Muharrem!’ diye çağırıp meydana sürdüğü eski rakibi, o ‘Gel!’ çağrısına riayet edip gelmişti; ama, işte şimdi gitmiyor!
Problem de buradan başlıyor. Gerçi, CHP Sözcüsü, ‘Bir karışıklık ve kaos çıkmaz..’ diyor, ama bunu derken bile, korkularını da dile getiriyor. M. İnce, Genel Başkanı’nın o lûtufkârlığı karşısında ilk günlerde, ‘Onun karşısına aday olarak çıkmam’ demişti ve bu sözüne sâdık kaldığını da gösteriyor. (Deniz Baykal’ın istifa etmek zorunda kaldığı bir çirkinlikten sonra, Kılıçdaroğlu da ‘aday olmayacağını’ açıkça dile getirip, iki gün sonra Genel Başkan oluvermemiş miydi? Şimdi M. İnce de aynı taktikleri kullanıyor ve ‘adayım’demiyor.) Ama, söyledikleri, yenilir-yutulur cinsten değil.. Çünkü, ‘Ben Genel Başkan olayım, sen Onursal Başkan olarak, Meclis Grubu’nun başında bulun, ben ne de olsa milletvekili de değilim’ diyor açıkça..
M. İnce’ye bunları söyleten de, seçimlerde tek başına aldığı oy’un, bütün CHP’ye verilen 11 milyon oydan 4,5 milyon daha fazla olması!.
Kendi halk kesiminden bu kadar destek görmesi üzerine M. İnce niye ince-ince hesaplar yapmasın? ‘Kurultay çağrısı yapmam’ diyor ve sözünde de duruyor şeklen; ama ‘değişim isteğine direnilirse, örgüt gerekeni yapar!’ diyerek bir yerlere de işmar ediyor. 2. Kemal ve adamları da görüyorlar bu tuzağı ve bu sözlerden ne anlaşılması gerekiyorsa, onu anlıyorlar ve ‘Mahallî seçimlere hazırlanırken, parti içi iktidar kavgasına girmenin enerjiyi başka yerlerde harcamak olacağı’ndan hayıflanıyorlar.
***
Nasıl bir fikrî, ideolojik ve sosyolojik temele oturacağı kestirilemeyen ve oturması da uzak gözüken Akşener Partisi’nin 2002’lerdeki Genç Parti gibi bir katalizör vazifesi görmekten öte bir fonksiyonun olması çok zor gözüküyor. ‘CHP-İP-SP İttifakı’ olmasaydı, saf dışı olacaktı. Şimdi o ‘İttifak’ da yok.. Esasen, Akşener’in aldığı oy yüzdesi ile, C. Uzan’ın o zamanki oy yüzdesinin aynı olması, ülkedeki yüzen ve gezen oylar yüzdesine de işaret oluyor.
***
Etnik kimliklere dayanmak açısından, birbirinin tam zıddı olan MHP ve HDP’ye gelince..
MHP’nin AK Parti ile işbirliği yapması, içinde bazı ‘acaba’ları taşısa bile, ülke bütünlüğüne hizmet açısından olumlu bir durumdur.
Bundan rahatsız olan çevrelerin başında ise, HDP sempatizanları geliyor. Ama bu çevreler, AK Parti’nin kendilerine yıllarca ‘defne dalı’ uzatırken; MHP’nin AK Partiye ne ağır suçlamalar yaptıklarını unutuyorlar. Ki, MHP birçok söylemlerini yumuşatmıştır. HDP, sadece ‘etnik kimlik siyaseti’ni sürdürdüğü ve ülke tamamının partisi özelliğini kazanmadığı müddetçe, kendisine karşı bir tepkinin oluşacağını artık anlamalıdır.
***
AK Parti üzerine değerlendirmelere de yarın değinelim, inşaallah..
stargazete