Sırrı Çağlar isimli “emek-li” bir gazeteci var. Başlık ona ait, kastettiği kişi ise Kemal Kılıçdaroğlu..
Geçenlerde beraberdik. Çok şey anlattı. O çevreleri yakından ve çok iyi bilen bir isim.. “Gökkafes mutabakatı”ndan daha önce sözettim. Can, Enis, hepsi.. Eren Erdem’den Bülent Tezcan’a uzanan bir hikâye var. MİT TIR’larından kaset kumpasına “ince uzun bir” yolun sonundaki isim Kılıçdaroğlu!
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Eren Erdem’in Zaman Gazetesi ziyareti Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatı ile yaptığı ve MİT TIR’ları ile ilgili CHP sözcüsü Bülent Tezcan’dan aldığına ilişkin açıklamaları ile ilgili soruşturma başlatmıştı. Erdem “savcıya konuşurum” diyordu, savcılık soruşturma açınca ortadan kayboldu..
Çağlar bana sordu, ben de ona sordum, seçim nasıl gidiyor. Uzlaştığımız noktalar şunlar, Tarzan zor durumda. Yani Kılıçdaroğlu yani nam-ı diğer “siyasi karikatür”. Evdeki hesapları çarşıya uymadı. Köşeye sıkıştı. Şaibeli işlerin arkasındaki isim diye sorduğunuzda bütün işaretler onu gösteriyor. İpin ucu ele geçmiş durumda. İpin ucunu bırakmaz ve peşine düşerseniz aynı kapıya çıkarsınız.
CHP tarihinin en büyük tiraji komik günlerini yaşıyor. Genel Başkan olmak için kendi partisinin delegesinin bile yarısının oyunu alamayan bir adamı Cumhurbaşkanlığına aday göstermek, siyasi bir mizah konusundan başka bir şey olamaz.
Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce’den kurtulmak istiyordu, tam anlamı ile başına bela etti.
İnce’yi yakından tanıyanlar, İnce’nin içince nasıl bir kişilik değişikliğine uğradığını anlatıyorlar da, ben o halini bilmem ama, bana bir arkadaş bir fotoğraf gönderdi. Sahnede Arapça yazılmış bir “Elif” tablosu hediye ediyorlar, ama baktım elif ters duruyor. İşe bakın ki, o hattı kim yazdı ise ters yazmış. Çünkü elifin üzerinde sarmaşık gül çizilmiş, elif ters duruyor. Yazan bilmiyor, alan bilmiyor, çerçeveleyen bilmiyor, bu resmi alan bilmiyor, sahnede İnce’ye veriyorlar, veren adam bilmiyor. İnce de alıyor, alan da bilmiyor. Çevrede o kadar insan var, hiçbiri farkında değil. Kızan da bilmiyor, PR yaptığını sanan da. Kızan “Arapça hat” veriliyor, laiklik elden gidiyor diye kızıyordur, PR yapan ise dindar kesimden oy almayı umuyor olsa gerek. CHP bu! Bir iş yapayım derken onu da yüzüne gözüne bulaştırıyor. “İnce ince Yasemince” bir durum yani. “Çakma müselman” rolünü bile doğru düzgün oynayamıyorlar sonunda. Bu durum aslında yürüyen merdivene ters binmekten çok daha vahim bir durum!
CHP dökülüyor. Taban küs. Heyecan yok. CHP tabanının bile İnce’ye oy vereceği şüpheli. Kendi partisini yönetmesi için İnce’ye oy vermeyenlerin, ülkeyi yönetmesi için oy vermesi, yürüyen merdivene tabanı ters bindirmek anlamına gelir. Bir bakıma “Bisiklet bile süremez” diyorsun, sonra da uçak sürdürmek istiyorsun. İnce bazen “kalın” laflar ediyor. Havaya girip “Apolet sökmek”ten söz ederken kantarın topuzunu kaçırıyor. “Keskin sirke küpüne zarar veriyor” tabi.
CHP’lilerin aklı karışık. Manzaraya baksanıza, bir yandan Temel Reisle kol kola gireceksin, öte yandan Demirtaş’ın avukatlığını üsleneceksin. Iskarta bir MHP havasındaki İyi Parti ile kanka olacaksın. BÇG’yi satıp FETÖ’yle ittifak kuracaksın, kim sana inanır ki!
Zaten seçimde tatil başlamış olacak. Birçok CHP’li dönüp oy bile kullanmayacak göreceksiniz. Ne onlar, CHP’nin kazanamayacağı yerlerde SP’ye ne de HDP’ye oy verirler. SP ve HDP’liler de CHP’ye oy vermezler.
İyi Parti dökülüyor. O ilk günlerdeki havası yok artık. Merkez de taşra da çöküyor. Sırtlarında FETÖ kamburu ile gidecek bir yerleri yok. İyi Parti ne sağcı, ne solcu, ne dindar, ne liberal, ne de milliyetçi bir hareket. İyi Parti, MHP, CHP ve HDP’deki cemaat oylarını alacak, o kadar. Biraz da AK Partiden gider.. Ama gelinen noktada İyi Parti sempatizanların değil, sadece kripto ve medyumların oyunu alacak. Başlangıçta bir rüzgâr yakaladılar, ama gelinen noktada FETÖ’cüler ve diğer partilerde kendilerine yer bulamayan gayrimemnunlardan başka kimse kalmadı. Aday olamayan MHP’liler bile oy vermeyecekler Akşener’e.
HDP deseniz, ne Kürtçü kaldı çevresinde ne solcu, ne dini hassasiyeti olan birileri, ne de liberal birileri.. Selahaddin’in çocuklarını Neo Haçlı ordusuna asker yapmaya kalkarsanız, azıcık dini hassasiyeti olan size oy verir mi? Kürtçü geçiniyorlardı, emperyalizmin paralı askerleri oldular. Taşeron bir örgüte dönüştüler. Karargâhında Amerikan bayrağı dalgalanan solcu bir örgüt mü olur. Tek Parti diktatörlüğünden demokrasi damıtabilir misiniz? Tekeden süt çıkar mı?!
DP ve diğer sol partilerin zaten varlığı ile yokluğu belli değil. DP “Varlığım CHP varlığına feda olsun” demiş oluyor, millet ittifakına hariçten destek vererek, tıpkı ANAP ve DYP gibi. Onlar da ruhunu kaybetmiş, içi boşalmış, siyaseti cesetler.. CHP ölü, mevta ve fosillerle kendini avutmaya çalışıyor sanki!
SP’nin geldiği noktayı anlamak için gazetesinin tirajına bakın. Geçen seçimde % 02 oy almıştı. Bugün seçim şartlarında eski tirajının yarısına bile sahip değil.
Temel reis ne iyi etti de CHP ile ittifak kurdu.. Hadi dışarıdan destek verse belki daha tahripkâr olurdu. Ama artık olan oldu. Geri dönüşü de yok..
İlginç bu arada Yeni Asyacılar da Meral Akşenerci oldu! Harika! Bunlar MNP - MSP zamanında da bize oy vermemiş “Nurlu Süleyman” dedikleri “Morisson Süleyman”ın peşine takılmışlardı..
Her ne kadar bunlar sinir bozucu şeyler olsa da, bazı gerçeklerin anlaşılması için iyi oluyor, iyi!
Geriye kim kaldı. Ha, Temmuz’da Fatih Erbakan yeni bir parti kuruyormuş.. Vakfı, “Parti kuran vakıf” olacak. Hep Partililer vakıf kuracak değil ya! SP’nin oylarının yarısı da bu partiye gitse geriye ne kalır bilmem. Tabi her ikisi de iktidar için mücadele edecektir ve baraj sorunları olmayacaktır!? “Önce inanmak gerek” diye başlayacaklar ve “Olmayacak duaya amin” diyeceklerdir. Nurtopu gibi bir partimiz daha olacak sonuçta. Tutturamazlarsa, en azından bir parti ile ittifak yapmak için pazarlık yapmak açısından kurumsal kimlikleri olacaktır!
Sonuçta “Milli Görüş, Adil Düzen ve Erbakan” markalı 3. parti de kurulmuş olacaktır. Her ne kadar “Erdoğan “Milli Görüş gömleğini çıkarttım” dese de nereden geldi, nereye gitti belli değil mi!
Selam ve dua ile..