Derin Gerçekler
Bana helal mi, haram mı diye sormayın. Dini konuları tartışma konusu yapmaktan Allah'a sığınırım. Ne helal, ne haram anlamak istiyorsanız Kur’ana bakın. Her türlü ahlaksızlık ve çirkinlik haramdır. ''Kur’an da şarap geçiyor, rakı geçmiyor dolayısı ile rakı haram değildir'' diyemezsiniz. Kur’an-ı Kerim alkollü içecekler kataloğu değildir. Dini siyasi reklam ve promosyon malzemesi de değildir.
Siyasi propagadanın dilini, mantığını, ahlakını, dini yönü üzerinde konuşalım istiyordum, birden yolsuzluk, ahlaksızlık iddiaları yeniden patladı. Ramazan sonrasını bekliyordum, Kadir Gecesi öncesi kanalizasyon patladı. “Yayın yasağı” ile baş edemezsiniz. “Kol kırılır yen içinde kalır”sa o kol ya kangren olur ya da çolak kalır. Hukuk yoluyla işin üzerine gidilmesi gerekir. Geciken adalet adalet değildir. Söylenti kargaşanın ikiz kardeşidir. Bu durum “şüyuu vukuundan beter” bir hadisedir. Hukuk yoluyla, adalet yoluyla kamu vicdanını tatmin eden adil bir çözüm bulunmazsa, sıradan bir söylenti, acı bir gerçekten daha tahripkar olabilir.
Bu konuları düşünürken Ebu Zer ile Mervan’ın adamları arasında geçtiği rivayet edilen bir olay geldi aklıma. Toplum mühendisliği ile, Troller ve media üzerinden algı operasyonu ile kitleleri yönetiyorsanız birileri de aynı yöntemle tehlikeli tezgahlar kurgulayabilir. Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olmak da var, bu işin sonunda. Piyasa bunlarla dolu. Son günlerde sosyal media da tartışılanlara bakıyorum da. Hadi kafir kafirliğini yapıyor, İslam düşmanı İslam düşmanlığını yapıyor, İçimizdeki, ''ıslah edici'' rolü oynayan bozguncu birilerine ne oluyor. Kendi de yapmakta olduğu şeyler konusunda başkalarını eleştirirken mangalda kül bırakmayanlar, bir de karşı tarafı eleştirirken dini argümanlar kullanmıyorlar mı? Bakın bu münafıklık alametidir. Böyle yaparak insanları kandırabilirsiniz ama bu sizin günahlarınızı azaltmaz artırır.
OY'unuzu kullanmadan önce OYUN’u görün. OYUN büyük! Şeytan ve dostları her yerdeler. Sonra pişman olursunuz. Sahi Promosyona razı olup oyunu satacak olanlara sormak gerek: Bu promosyon OY’unuzun ederi mi, yoksa sattığınız memleketin sizin gözünüzdeki veya onların gözündeki değeri mi? O zaman bekleyin, başınıza gelecek her belaya müstehaksınız. Ebu Zer, Mervan’ın adamlarına “hayır” dediği günlerde 3 gündür açtı ve o kendine teklif edilen Hz. Ali’yi bırakıp kendilerinin safına geçmesi için teklif edilen keseler dolusu altını reddediyordu. O bedel Ebu Zer'in şerefi ve Hz. Ali’nin kanı ile ölçülemezdi.
''Gel vatandaş gel, emekliye Kurban’da 15.000 lira ikramiye, bir diğeri, öğrenciye bir defaya mahsus bilgisayar ve cep telefonunda vergi muafiyeti. Biri vereceğim diyor, ötekisi almayacağım diyor. İki öğrencisi olana birer telefon ve birer bilgisayar vereceğim diyor'', hangisi karlı hesap edemedim. 2022 sonu emekli sayısı 13.1 milyondu, örgün eğitimde 20 milyon, 2021-2022 eğitim öğretim yılında Türkiye’de üniversite ve meslek yüksek okullarına kayıtlı öğrenci sayısı 7.829.148’dür. yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin toplam sayısı ise 467.811’dir.
Cep telefonu deyip geçmeyin, 5.000 liradan 45.000 liraya kadar fiyat var. Dizüstü bilgisayar 15.000 liradan 25.000 liraya kadar. Tabi KDV ÖTV var mı ona bakmak gerek de, bir evde iki emekli varsa, iki kurban kesme zorunluğu var mı? Kesmese de olur bu. Bu bayram harçlığı mı yani. Yoksa hane başına mı verecekler. İnternette 2. El telefon ve bilgisayar satışlarında patlama olacak demektir. Ya da fındığa, fıstığa, çay’a verilecek taban fiyatına oyunuzu satmayın, kiralamayın, rehin vermeyin. Oy anam oy! Biz ne konuşur hale geldik ya hu! “Zafer inananlarındır ve zafer yakındır” değil mi? Kim, kime diyor bunu bakmak gerek.Sahi hangi zafer o, ayette sözü edilen. Genelev açılışından kurban kesen politikacısını da gördük, bunun karşı mahalleden başka versiyonları da yok değil.
Eee, ne yani kurban kesmeyen kurban ikramiyesi alamayacak mı? İki emekli varsa aynı evde, iki kurban ikramiyesi mi? Siz önce şuna karar verin. Adam geçinemediği karısını tek talakla boşasa. Bu ihtilafta haksız taraf kadın olsa, kadın kendine kocasının psikolojik baskı yaptığını söylese, sizin adalet dediğiniz mekanizma nasıl bir karar verecek. O sözleşmeyi imzalayanda, o yasayı teklif eden de, o yasaya oy verende neye sebebiyet verdiler farkındalar mı?
Kimsenin Habat’tan, İstanbul sözleşmesinden, Lanzarote’den, Uluslararası sistemden, 5G’den, TransHumanizm’den söz ettiği yok. Meta üzerinden bir açık artırma yarışı var. Bu utanç verici bir durum.. Çok mu kandırıyorsunuz, kimden ne satın alıyorsunuz. Oy uğruna bunlar yapmaya değer mi? Bir promosyon uğruna siyasi tercihte bulunmanın bir anlamı var mı? Gerçekten bu vaadlere göre mi siyasi tercihte bulunacak insanlar. Bir ülkeyi yönetmek isteyenler yurttaşından oy için böyle pazarlık yapacaklar. Ayıptır ya hu. Bu yapanı da muhatabını da aşağılayan bir durum... Ama işte böyle, siyaset borsasında durum. Dün de böyle yapılıyordu. CHP de, DP de, AP’de böyle yaptı. Ayakkabının tekini seçimden önce, tekini seçimden sonra, tabi sandıktan kimin çıkacağına göre. Ya da köyün girişine iş makinasını getirip park ediyorlar, sandıktan çıkacak sonuca göre, yol mu yapılacak, köprü mi, köye su mu gelecek, okul mu yapılacak, bu milletin oyunu böyle aldılar.
Tek parti döneminin utancı zaten kıyas kabul etmez. Adaylar tek adam tarafından belirleniyor. Oy kullanacak olanlar parti üyesi olmak zorunda. Tek liste ile seçime gidiliyor da, sandığın üzerinde parti bayrağı var. Başında jandarma bekliyor, sandık kurulu parti temsilcilerinden oluşuyor. AÇIK OY-GİZLİ TASNİF. Sandığı alıp partiye götürüyorlar. Sonuç ilan edilirken oy pusulaları yakılıyor. Yani itiraz da yok. Bugün de her partinin genel başkanı TEK ADAM rolünü üslenmiş durumda sanki.
''2 sene geri ödemesiz sıfır faizli 48 ay vadeli 150.000 lira evlilik kredisi Aylık 10 Gb internet ücretsiz...'' Yok mu artıran. Babanızın kesesinden mi veriyorsunuz. Parayı nereden bulacaksınız? Basar veririz. Bu şekilde yapılan siyasetle belki günü kurtarırsınız ama gelecek inşa edilebilir mi?
İstanbul seçmeninde bazı isimlere tepki çok fazla. Seçmeni ikna etmek kolay olmayacak.
Müşerref Pervin Tuba Durgut İstanbul 1. Bölge, Rümeysa Kadak İstanbul 3. Bölge, Özlem Zengin İstanbul 3. Bölge, Lütfiye Selma Cam Ankara 2. Bölge, Ayşe Böhürler Kayseri, Derya Yanık Osmaniye 1. sırada. AK Parti İstanbul 3. bölge listesinde 2. sırada "6284 kırmızı çizgimiz" diyen Özlem Zengin ile "6284 aileye darbe vuruyor" diyen HÜDA PAR lideri Zekeriya Yapıcıoğlu yer aldı. Bir paylşımında "Keşke din tasfiye olsaydı"diyen Derya Yanık Milletvekili adayı yapıldı. “Madem öyle. Oy için bir kere daha düşüneceğim ben de” diyenler çoğaldı. Kadıoğlu’nu herkes bilmez belki ama bu konuda Yanık ve Zengin daha çok tanınıyor... Bülent Arınç ne diyordu: "Başörtülü polisin başörtülü kadına zulmettiği Türkiye'de ben kime ne anlatacağım" (…) “28 Şubat bin yıl sürecek diyenler Bin yıl sürecek dediler on yılda bitirdik diyenlerin eliyle sürdürüyorlar 28 Şubat'ı”. 28 Şubat’ın Kemalist isimlerinden, Cumhuriyet mitinglerinde konuşan Hulki Cevizoğlu da aday. Bülent Arınç ve Melih Gökçek'in oğulları da listede. Daha bir çok isim saymak mümkün. “Cihangir” yani “Cihan imparatoru” mahlasını kullanan Sultan 3. Mustafa (1757-1774) devri saltanatında şöyle yazmış:
Yıkılubdur şu cihân sanma ki bizde düzele, / Devleti çerh-i denî virdi kamu mübtezele / Şimdi ebvâb-ı sa'âdetde gezen hep hazele, / İşimiz kaldı hemân merhamet-i Lem-yezel’e. Bugünkü Türkçeyle: “Yıkılıp gider şu dünya, sanma ki bizde düzelir. / Çünkü bu alçak dünya devleti artık tamamen ucuz şahsiyetlere verdi. / Şimdi devletin saadet kapılarında dolaşanlar (bürokrat ve iş takip edenler) hep adi, aşağılık kimseler oldu. / Ve işimiz yalnızca Allah’ın merhametine kaldı. Peki söyler misiniz, Lale devrinden (21 Tem 1718 - 28 Eyl 1730) hemen sonra, o günden bu güne değişen ne var!
Bazı kişileri kim, niçin aday gösterir. Kendileri böyle bir görevi neden, nasıl, niçin kabul eder. Şimdi hemen hemen bütün partilerde aday krizi yaşanıyor. Bunlar “kendileri himmete muhtaç bir dede, nerde ki gayrıya himmet ede”. Yani “İşimiz kaldı hemân merhamet-i Lem-yezel’e” tabi eğer Allah’ın merhameti için kötüleri uzaklaştırmak ve kötülerden uzaklaşmakla mümkün.
Evet evet, Muhafazakarı muhafazakarlığın, sağı sağın, solu solun, dindarlar, ahlakın, dinin, liberaller liberalizmin Türkü, kürdü, diğerleriyle Milliyetçiler milliyetçiliğin suyunu çıkarttılar. Hani derler ya “akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğin” diye. Hemen hepsi savundukları değerleri servet ve iktidara ulaşmak için adeta basamak yaptılar.
Trollerin başı çektiği, reklam ajanslarının ürettikleri sloganlar ve millete vaat olarak, kamuoyu şirketlerinin toplumsal korku ve beklentilerine ilişkin tespitleri üzerinden oluşturdukları slogan, afiş ve kitapçıklarla toplum mühendisliğine soyundular ve hepsi algı operasyonu yapıyor. Aslında siyaset kan kaybediyor bu şekilde. Siyasiler bindikleri dalı kesiyorlar. Yazık... Eee ne diyelim, kendi düşen ağlamaz. İşin en ürküntü veren yanı, hemen hepsi, birbirine karşı ve halka karşı aslan kesilirken, arka planda uluslararası sistem karşısında suskun bir kediye dönüşüyorlar.
''İnni küntü minezzalimiyn!''
İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım! Bizi affet!.
Selam ve dua ile.