Siyonistlere Göre İslami Direniş Hattı

Siyonist rejim askeri istihbarat uzmanı Ely Karmon tarafından 2006 yılında hazırlanan özel bir rapora göre "bölgesel İslami direniş ekseni"...

Herlziya İstihbarat Merkezi tarafından yayınlanan "The Axis of Destabilization of the Middle East" raporda, İran-Suriye- Hizbullah ve Filistin eksenli bölgesel İslami direnişe karşı takınılması gereken tavır ele alınıyor.

Raporu sunuyoruz:

ORTADOĞU'YU İSTİKRARSIZLAŞTIRMA EKSENİ

Ely KARMON

19/07/2006

VELFECR ÖZEL DOSYA 2

11 Eylül saldırılarından hemen sonra Dışişleri Bakan yardımcısı Richard Armitage, Hizbullah'ı terörizmin A-takımı olarak tanımladı ve şöyle söyledi: "Eğer Hizbullah A-takımı ise, İran, takımın sahibi, Suriye ise bu takımın koçudur." 

El Kaide ile ilgili, dünyanın en kötü terörist örgütü tanımlaması doğru gibi görünüyor: 3 eski müttefik -sonrasında bunlara Hamas da katıldı- Orta Doğu'da, büyük bir savaşı provoke etme konusunda tehditlerde savuruyorlar, eninde sonunda İran ve Suriye'yi de içine alacak olan bir savaş"  

25 yıllık tarihi boyunca Hizbullah, güçlü liderlerin rehberliğinde bir ideolojik hareket olduğunu, stratejik hedeflere dair net bir vizyonu olduğunu ve terörizm ve gerilla savaşına dair yeterli tecrübeye sahip olduğunu gösterdi. Hasan Nasrallah'ın rehberliğindeki örgütün liderlik tabakası, örgütün talepleri ve terörist metotlarının haklılığına inanmış durumdalar. İslam dünyasının son yıllarda elde ettiği zaferler de, Hizbullah'ın metot ve taleplerindeki haklılığa olan inancı arttırdı. Özelde, 2000 Mayıs'ında İsrail'in güney Lübnan'dan çekilmesi, bu örgütün, düşmanlarına karşı son zaferi de kazanacağına yönelik güveni arttırdı. 

Bir yıl önce bu yazar, İtalyan Limes gazetesinde yayınlanan bir makalesinde, eğer Hizbullah'ı silahsızlandırmak amacıyla baskı yapılırsa, örgütün stratejisinin İsrail-Filistin müzakere sürecini ve Gazze'den çekilme sürecini, İsrail'de terör saldırıları düzenleyerek ya da Lübnan'da bir iç istikrarsızlığı körükleyerek sabote etmek olabileceğini yazmıştı. Ayrıca, yazara göre, eğer İran'ın nükleer programı ile ilgili kriz artarsa ve de ABD-AB-İran arasındaki müzakereler başarısız olursa, örgüt, İsrail'in, Lübnan ile kuzey sınırında bölgesel bir krizi provoke etmek için kullanılabilir.  

Aslında, geçen aylarda gördüğümüz, hayati siyasi ve stratejik faktörlerin uyumu, bölgeyi, büyük bir krize sürüklüyor. 

Hamas lideri, ve üçlü müttefik ekseni, Filistinli terör örgütünün, 2006 seçimlerinde gücünü kaybedeceğinden, Hamas'ın ideolojik doktrinini değiştirmesi yolunda baskı göreceğinden, İsrail'i tanıyacağından ve "esirler belgesini" kabul ederek Oslo Anlaşmasını tanıyacağından korkuyorlardı.

Hamas'ın, İsrail askerini kaçırarak, İsrail topraklarında yaptığı operasyonun, örgüt ile Tahran arasındaki bir işbirliği olarak bilinmesi de önemlidir.  

Aynı zamanda, İran'ın nükleer programı, Bush'un, İran' a yönelik önerileri ve İran'ın, 15 Temmuz'daki G-8 toplantısına yaklaşırken, nükleer projesini durdurduğunu kabul edip etmediğini açıkça söylemesi doğrultusunda yapılan baskının ardından noktasına ulaştı. 

Bu yüzden, G8 toplantısından kısa bir süre önce, müttefiki Hamas, İsrail güçleri Gazze'ye girdikten sonra ve Filistin otoritesi üzerindeki kontrolünü tehdit etmeye başladıktan sonra zor bir duruma düşmüşken 12 Temmuz'da Hizbullah'ın savaşa müdahale etmesi, bir tesadüf değildir. 

Hizbullah'ın, İsrailli esirlerle ilgili olarak Hamas'ı askeri açıdan desteklemesi çok önemliydi. Hizbullah'ın bakış açısına göre, Nasrallah ve Fadlallah tarafından defalarca belirtildiği gibi, örgüt, Filistin meselesine "ya düşer, ya kazanır." Filistin cephesinde orta seviye bir zafer ya da İsraille imzalanacak bir barış anlaşması, örgütün, Lübnan'ın islamileştirilmesi ve radikalleştirilmesi ile ilgili umutlarını yıkabilir. 

Üzerindeki batı baskısının son aylarda azaldığı hissiyle ve 1559. Maddeye rağmen Hizbullah'ın, silah bırakmak bir yana, Suriye'nin Lübnan'dan çekilmesi ve 2005 mayısında, örgütün meclise girmesinden sonra daha da güçlenmesinden ötürü, Hizbullah, İsrail'e yönelik saldırı kararında daha ısrarlı hale geldi.  

Bu durumda Suriye kilit bir rol üstleniyor. Suriye –İran değil- Hizbullah'ın, kuzeyden İsrail'e yönelik operasyonlarında en önemli destek kaynağı olmuştur. Suriye'nin yardımı olmadan Hizbullah, şuanki durumuna gelemezdi. İran'ınkinin yanı sıra, Suriye'nin de ağır silah konusunda Hizbullah'a yaptığı yardımlar, örgütü, Suriye ordusunun bir stratejik partneri ve operasyonel kolu haline getirdi. 

Suriye Başkanı Esad, üzerindeki batı ve ABD baskısı konusunda, geçen aylarda daha rahat görünüyordu: BM araştırma komisyonunun Hariri suikastı ile ilgili Suriye'ye karşı gösterdiği saldırgan tavır yumuşadı; ABD, Fransız ve İsrailli kuruluşlar, Suriye'de esad rejimi yıkılırsa, Müslüman Kardeşlerin iktidara gelebileceğini ve kendilerinin, zayıf bir Esad'ı tercih ettiklerini söylüyorlar. 

Bu durum, Beşar Esad'ın, Halit Meşal'e, Hamas'ın saldırgan stratejisini Şam'dan yönetmesi konusunda verdiği desteğin sebebini açıklıyor. Bu ayrıca, Hizbullah'ın maceracı tavrına verilen sürekli desteği de açıklıyor. Suriye'ye göre, Hizbullah'ın askeri saldırıları, Lübnan'daki güçsüzlük ve İsrail'in, Lübnan topraklarının kalbine yaptığı müdahale, Suriye hükümetinin, 'sadece Suriye hükümeti Lübnan'da istikrarı garanti edebilir' argümanını da destekler. 

Bir Arap gazetesinin söylediğine göre Haziran ortalarında, İran ile Suriye arasında bir anlaşma imzalandı. Anlaşmaya göre İran, Suriye'nin Rusya, Çin ve Ukrayna ile olan askeri anlaşmalarını finansal açıdan destekleyecek, Suriye ordusuna gerekli ekipmanı sağlayacak ve Suriye deniz birliklerine tatbikat imkânı sağlayacaktı. Suriye Savunma Bakanı, iki ülkenin, Amerikan tehdidine mukabele yollarını analiz ettiğini ve İsrail tehdidine karşı bir ortak cephe kurduklarını söyledi. Çünkü İran, Suriye'nin güvenliğini kendi güvenliği sayıyordu. 14 Temmuz'da Ahmedinejad, Suriye'ye yönelik herhangi bir tehdidin İran'a yapılmış sayılacağını ve gereken karşılığın verileceğini açıkladı. 

Geriye dönüp baktığımızda, İsrail'in, barış sürecini garanti edebilecek taraflar olmadan tek taraflı olarak güney Lübnan ve Gazze'den çekilmesi, önemli bir stratejik hatadır. Ve bu çekilmeler, istikrarsızlaştırma ekseni tarafından, İsrail'in askeri, siyasi ve psikolojik çöküşü olarak görülmüştür. Ayrıca Hizbullah, yıllardır İsrail karşısında bir caydırıcı güç oldu ve İsrail, bu örgütün İsrail topraklarında devam eden saldırılarına karşılık vermedi. Ve de bu örgüt ile Suriye'nin, Filistin terörist eylemlerine verdiği desteğin önü kesilmedi. İsrail'in şimdiki liderleri Olmert ve Peretz, zengin askeri altyapıya sahip eski İsrailli liderlerle kıyaslandığında, büyük ihtimalle "topal ördekler" olarak algılanıyor. 

Bu yüzden, şöyle bir değerlendirme yapılabilir. Hamas, Hizbullah ve Suriye gibi İran tarafından desteklenen unsurların İsrail sınırındaki etkilerinin artması, Orta Doğu'da bir savaş çıkarmak yoluyla uluslar arası toplumun dikkatini, İran'ın nükleer projesinden başka bir yere çekmek amacını gütmektedir. Ayrıca bu, diğer üç aktörün de çıkarlarına hizmet eder. 

Spesifik olarak, İran tarafından geçen altı yıl boyunca hazırlanan Hizbullah'ın bu müdahalesi ile İran, ABD ve batıyı, eğer İran'a karşı ağır yaptırımlar uygulanır ya da İran'ın nükleer tesisleri batı güçleri tarafından vurulursa, neler olabileceğine dair uyarıyor.  

Sonuç

Kimilerine göre Suriye'yi de içine alacak büyük bir savaşa neden olabilecek şuanki kriz, İran'ın, Müslüman dünyasındaki kendi istikrasızlaştırma rolünü yerine getirebilmek için bir nükleer şemsiye oluşturmayı başardığı takdirde Orta Doğu'nun nasıl bir şekil alabileceğine dair fikir veriyor. 

Uluslar arası topluma, üç stratejik hedef rehberlik etmelidir: 

1. Ne pahasına olursa olsun İran'ın nükleer projesinin durdurulması

2. Suriye'nin bölgedeki olumsuz etkisini kırmak ve Suriye rejimi üzerine maksimum baskı uygulamak. (Bu, Filistin ve Lübnan bölgelerindeki istikrarsızlığı arttırma konusundaki rolünden ötürü, kilit bir hamledir).  

3. Hizbullah ve Hamas'ın kendi bölgelerinde başarılı olmalarına izin vermemek (eğer başarılı olurlarsa bu, bölgedeki ılımlı güçlerin başarısız olduğuna ve tüm dünyadaki radikal İslamcı akımların iflasına işaret eder.)

--------

Daha fazla bilgi için bakınız:  "The Middle East Crisis – Local, Regional, and Global; Conventional and Nuclear", Memri, July, 21, 2006 

DR. ELY KARMON KİMDİR

Dr. Ely Karmon, Interdisciplinary Center'da (Herzliya, İsrail) Politika ve Strateji Enstitüsünde bir asistan araştırma görevlisi ve yine aynı kurumdaki Uluslar arası karşı-terör enstitüsünde bir üstdüzey araştırma görevlisidir. Interdisciplinary Center'da, İsrail harb okulunda ve Galillee Okulunun Milli Güvenlik Seminerinde 'Modern Çağlarda Terörizm ve Gerilla' üzerine ders verdi. Dr. Karmon'un araştırma alanı, uluslar arası terörizm, kitle imha silahları ve terörizm, siyasi şiddet ve aşırılık ve terörizm ve tahribin Orta Doğu ve dünyadaki stratejik etkisi konularını içeriyor. Uluslar arası terör üzerine geniş kapsamlı yazılar yazdı ve birçok uluslar arası konferansa katıldı.

Dr. Karmon, İsrail Savunma Bakanlığında danışman olarak görev yaptı; bunun yanında İsrail Atlantik Forum'unun da bir üyesidir. Ayrıca, NATO'nun, terörizm ve Akdeniz diyalogu üzerine yaptığı çalışmalara da katıldı. İtalya'daki BM Uluslar arası Suç ve Adalet araştırmaları enstitüsünde, Olağanüstü Durumlarda Güvenlik Tedbirleri üzerine Uluslar arası Daimi Gözlemevinin de bir üyesidir. ABD'deki Amerikan Harp Okulunun, Stratejik Liderlik merkezindeki Proteus İdare Grubunda da asistandır. İtalya'daki CeAS'ın Bilim Kurulunun bir üyesidir. İsrail Hükümet Sekreterliğinin Anti-semitizm Denetleme Forumunda danışman olarak hizmet verdi. Washington Orta Doğu Politikası Enstitüsünde 2002 yılında ziyaretçi asistan olarak çalışırken Tüm cephelerde Savaşmak? Hizbullah, Terörle Savaş ve Irak Savaşı isimli politik yazıları yayınlandı. 

 

Dr. Karmon, Kudüs'teki Hebrew Üniversitesinde İngiliz ve Fransız kültürü üzerine lisans eğitimi, Institut d'Etudes Politiques'de Uluslar arası İlişkiler eğitimi ve Paris'teki Ecole de Langues Orientales'de Bantu dilleri eğitimi aldı. Haifa üniversitesinde doktorasını tamamladı. "Terör Grupları arasındaki Koalisyonlar: Devrimciler, Milliyetçiler ve İslamcılar" isimli kitabı 2005 Mayıs'ında Brill Academic Publishers tarafından basıldı.  

Ortadoğu Haberleri

Netanyahu: Elon Musk İsrail'in Dostudur!
Savaş Batı Şeria'ya Sıçradı! Filistin Direnişinden Yeni Operasyon!
Yemen direnişinden Riyad'a: 'Aramco menzilimizde'
İşgalci Siyonistler Batı Şeria'ya Saldırıyor!
Ensarullah, rehin aldıkları gemi mürettebatını serbest bıraktı