GAZZE: HAMASİSTAN, İRAN'IN ARAP DÜNYASINI İSTİKRARSIZLAŞTIRMA PLATFORMU
VELFECR ÖZEL DOSYA 4
Dr. Ely KARMON
Sadece bir yıl önce bu yazar, İsrail'in aldığı geçici ateşkes kararını, Hamas ve müttefikleri açısından bir stratejik zafer olarak değerlendirmişti: örgüt, Filistinliler tarafından, ulusal kurtuluş hareketinin öncüsü olarak kabul edilebilirdi; uluslar arası alanda meşruiyet kazanabilirdi, uluslar arası toplumun yardımı ile ekonomik ve siyasi kontrolünü kurabilirdi; ve de Mısır sınırından silah kaçırmak suretiyle İsrail karşısında bir silahlı caydırıcı güç olarak yükselebilirdi.
Bir veya iki yıl içerisinde, İsrail'in güney sınırında, İran, Suriye ve Hizbullah ile müttefik olan bir devlet ortaya çıkabilir, Batı Şeria'yı devralabilir ve de Ürdün, Mısır ve İsrail'deki İslami akımın istikrarını etkileyebilirdi.[1]
Bu değerlendirme, en azından askerî stratejik seviyede doğrulandı.
Tarihsel İlişkiler
1980'lerin sonunda, İran ile Hamas arasındaki bağlar zayıftı çünkü İran, çıkarları gereği körfezdeki Şiîleri harekete geçiriyordu. Bu, Sünni bir grup olan Hamas'ı kızdırıyordu. Ayrıca Hamas, İran'ın, Müslüman Kardeşlerin bir uzantısı olan Filistin İslami Cihad örgütüne destek vermesini, kendisinin Filistin arenasındaki varlığına bir tehdit olarak görüyordu.[2]
Körfez Savaşının hemen ardından İran, kendisini 'red kampının' lideri ilan etti. 1991 Ekim ayında, Tahran'da, Filistin Kurtuluş Örgütünün İsrail ile yaptığı müzakerelere karşı olan radikal örgütler Tahran'da toplandı.[3]
Tahran konferansına katılanlar, yeni başlamış olan barış sürecini sabote etmek için her yolu deneme kararı aldılar. Tahran rejimi, Filistin direnişini destekleme kararı aldı ve de İsrail ile müzakerelere karşı olan radikal örgütlerin İran liderliğinde toplanmasını sağlamak üzere bir üst düzey komite kurma kararı aldı.[4]
İran-Hamas ilişkileri, 1992 Ekim ayında, bir grup Hamas yetkilisinin İran'ı ziyaret etmesi ile normale döndü. Bu görüşmede İran, Hamas'a, Tahran'da bir ofis açabileceğini söyledi ve her yıl 30 milyon dolar yardımda bulunabileceğini taahhüt etti. Ayrıca, Hamas aktivistlerinin, İran'da, devrim muhafızları ordusu tarafından ve Lübnan'da, Hizbullah kamplarında eğitilmesini kararlaştırdılar.[5]
1992 Aralık ayında İsrail'in, Hamas ve İslami Cihad örgütlerinden 415 aktivisti güney Lübnan'daki Marj al-Zuhur'a sürmesi, Hizbullah ve İran'ın, bun aktivistleri kolayca eğitmesine imkân sağladı. Ve bu kişiler ülkelerine geri döndüklerinde, yeni bir terör çağını başlattılar (Oslo anlaşmasından hemen sonra Filistin'de ilk defa intihar bombacıları görünmeye başladı.[6]
Barış Sürecinin Sabote Edilmesi
İsrail ile Filistin Kurtuluş Örgütü arasında imzalanan Oslo anlaşması ile, Hamas'ın lider sınıfı, bir ikilemle karşı karşıya kaldı: ideolojiye bağlı kalmak ya da Filistin toplumunda prestij kaybetmemek adına pragmatik tedbirler almak. Bu ikilem, bağımsız Filistin Ulusal Otoritesinin kurulması ve 20 Ocak 1996'da, yasama konseyi için yapılan seçimler ile, daha da çetrefilleşti.[7]
Filistin Otoritesinin resmi konumunu tanımak, kısmen İsrail'i de tanımak anlamına geliyordu ve bu durum, örgütün ideolojisine karşıydı. Hamas, işgalci İsrail'i tanımayı reddetti. Hamas'a göre, Arafat'ın bu anlaşmayı imzalaması ve düşmanı tanıması, Filistin halına bir ihanetti. Terörizm ya da kendi deyimiyle cihad, Hamas'ın, Oslo anlaşmasına verdiği ani tepki oldu.[8]
Hamas tarafından 1994 Nisan ayında İsrail'e yönelik gerçekleştirilen saldırılar, Kahire anlaşmasına tekaddüm eden müzakerelere rastladı. 1995 Temmuz ve Ağustos ayında devam eden saldırılar, bölgelerdeki seçim tartışmalarına rast geldi. 1996 Şubat ve Mart aylarında Kudüs'te (Hamas) ve Tel Aviv'de (İslami Cihad) yapılan üç intihar saldırısının, 25 Ocak'ta İzzeddin el-Kassam'ın idarecisi, "mühendis" Yihya Ayyash'ın öldürülmesinin bir intikamı olduğu söylendi.[9]
Hamas militanları, İsraillilere daha fazla zarar vermek ve ölümleri arttırmak amacıyla intihar saldırılarına başladılar. Ve bu intihar saldırıları, Hamas'a, halk desteği sağladığı için, tek bir Müslüman âlim bile, intihar saldırılarını kınamadı.[10]
İslamcı aktvistlerin gerçekleştirdiği saldırılar, İsrail ile Filistin arasındaki siyasi süreçte çok etkili oldu. Bu saldırıların bir sonucu olarak İsrailliler, Filistinlilerin samimiyetinden ve de anlaşmaya muhalif olanları kontrol ederek, bu çatışmaya bir son verebilme kudretinden şüphe duymaya başladılar.
1994'teki bir rapora göre İran, hamas ve İslami Cihad'a her yıl 3 milyon dolar veriyordu. Ayrıca, iki örgütten bin kadar Filistinli intihar bombacısının ailesine, aylık düzenli maaş bağlanmıştı.[11]
1990'ların ikinci yarısında Hamas, terörü azaltmaya zorlandı ve bunun sonucunda 1999 Aralık ayında Ürdün'den kovuldu. 1993-2000 yılları arasında Hamas'ın gördüğü halk desteği de çok kısıtlıydı. Bu yüzden Hamas, 1996 Filistin seçimlerine katılmadı.[12]
İkinci Filistin İntifadası
1987-1992 yılları arasında Filistin Kurtuluş Örgütü ve Hamas tarafından yürütülen ve sıradan bir halk ayaklanması olarak cereyan eden birinci intifadanın aksine, 2000 Eylül ayında "el-Aksa intifada" diye bilinen ikinci intifada ise, İsrail'e yönelik bir şiddet kampanyasıydı ve bu hareket, sadece Filistinlileri değil, tüm dünya Müslümanlarını harekete geçirmeye çalışıyordu.
Yaser Arafat, Camp David zirvesinden, istediği anlaşmanın çıkmayacağını anladığında (Gazze ve Batı Şeria'nın tamamında kurulacak ve başkenti eski Kudüs şehri olacak bir Filistin devletinin kurulması ve Filistinli mültecilere, geri dönüş hakkı verilmesi) şiddete başvurdu.
2000 Ekim'inde başlayan şiddet ile birlikte, Filistin otoritesi, daha önce tutuklanan tüm Hamas ve İslami Cihad militanlarını serbest bıraktı ve bunların, İsrail'e yönelik eylemleri, mahkemelerde sorgulanmadı. Bu kişiler, intihar saldırıları ile, intifadanın şiddetini daha da arttırdılar.
İntifadanın patlak vermesinde beri İran, siyasi propaganda ve maddi-manevi yardım konularında Hamas'a sağladığı destek ile kilit bir konumdaydı.
Hamas liderliği, Ürdün'ü kaybettikten sonra, Tahran, Hamas için büyük önem taşımaya başladı. İran liderlerinden büyük saygı ve itibar gören Hamas'ın, İran medyasını da kullanmasına izin verildi. Ayrıca İran, genel anlamda da İslami alanda büyük öneme sahiptir ve İslam konferansı da dâhil olmak üzere tüm İslami forumlarda Hamas'ın hedeflerine hizmet etmeye çalıştı.
Şurası ilginçtir ki İran meclis başkanı, Hamas'tan gelen misafirlerine, tüm siyasi sektörlerin, muhafazakâr ve reformistlerin, Filistinlilere ve Hamas'a verilen destekte birleştiklerini ve bu meseleyi ideolojik ve ulusal açıdan en öncelikli mesele olarak gördüklerini söyledi.
Gazze'den Çekilme
Yaser Arafat'ın ölümünün ardından 2005 Ocak ayında Mahmut Abbas'ın devlet başkanı olarak seçilmesinden sonra İsrail, Gazze Şeridinden çekilmeye başladı. 38 yıllık askeri işgalin ardından, Sharon hükümeti, askerlere ve bölgedeki sakinlere çekilmelerini emretti.
Hamas, bu çekilmeyi, kendi başarısıymış gibi sundu ve Filistinlilerin kazanmış olduğu bu zaferin, siyasi alana da taşınabileceğini söyleyerek seçimlere girme kararı aldı.[14]
2006 Ocak ayında yapılan seçimlerin, bölgedeki olumsuz dinamikleri istikrara kavuşturacağı ve İsraillilerle Filistinlileri tekrar müzakere masasına oturtması bekleniyordu. Fakat Hamas, oyların %44'ünü, Filistin Yasama Konseyindeki sandalyelerin ise %56'sını kazandı.
Hamas'ın bu seçim zaferinin hemen ardından Orta Doğu dörtlüsü (ABD, AB, Rusya, BM), Hamas'ın uluslar arası alanda tanınmasının ve finansal destek verilmesinin, 3 şarta bağlı olduğunu söyledi: İsrail'in tanınması, önceki anlaşmaların kabul edilmesi ve şiddetten vazgeçilmesi.[15] Hamas, bu üç şartı da reddetti.
Hamas ve El-Fetih arasındaki çatışmaların artması sonucu Suudi Arabistan, iki tedbir aldı: bir iç savaşa dönüşebilecek ve de Mısır ile Ürdün'e sıçrayabilecek olan çatışmayı durdurmak. 8 Şubat 2007'de, Suudi liderler, bu iki örgütün liderlerini Mekke'de bir araya getirdi ve bir barış anlaşması imzalayarak, ortak bir hükümet kurulmasını istediler. Fakat Mekke anlaşması, sadece Filistin'in birliğine odaklanmıştı ve barış sürecini es geçmişti çünkü Suudiler için en önemli konu, Filistin Otoritesinin, İran etkisine yenik düşmesini önlemekti.
Kendisine, uluslar arası meşruiyet ve finansal destek kazandırabileceği halde, ideolojik ve stratejik hedeflerinden taviz vermeyen Hamas liderleri için Mekke anlaşması, kısmî bir başarıdır.
Hamas-İran Stratejik Ortaklığı
Hizbullah'ın, Lübnan'daki 18 yıllık mücadelesi, Tahran'ın, Batı Şeria ve Gazze Şeridinde yeniden yaratmak istediği şeyin bir modelini sundu: başka bir Lübnan.
Hamas'ın seçimlerdeki başarısı, İran'ın bölgedeki etkisini arttırması için bir altın fırsat olarak görüldü. 2006 Nisan ayında, Tahran'da 3 günlük bir konferans düzenlendi. Bu konferansa, 600'e yakın Filistinli lider ve Müslüman ülkelerdeki destekçileri katıldı. Hamas genel sekreteri Halit Meşal, İsrail'i asla tanımayacaklarını deklare etti.
Konferansın son gününde İran, ABD ve AB'nin finansal yardımı dondurması üzerine Hamas'a 50 milyon dolarlık taahhüt etti.[17]
Bu desteğin bedeli, İsraile yönelik şiddet kampanyalarının arttırılması idi. İran cumhurbaşkanı Ahmedinejad, Hizbullah ve birçok Filistinli örgütün, ABD öncülüğündeki batıya karşı küresel cihadın önemli unsurları olduğunu söyledi: "Filistin, İslam ile Küstahlık arasındaki savaşın son sahnesinin merkezidir."[18]
Filistin başbakanı İsmail Haniyeh, İranlılara ve Filistinlilere, İsrail'i tanımaları konusunda gördükleri baskıya boyun eğmemelerini ve mücadeleye devam etmelerini söyledi. "burada, İran içerisinde ve tüm Müslüman-Arap dünyasında bir stratejik derinliğe sahibiz."[19] 2006 yılında İran, Filistin otoritesine, 120 milyon dolar gönderdi.[20]
2006 Nisan ayında Hojatoleslam Ali-Akbar Mohtashemipur, Filistin intifadasına destek konferansı katılımcılarına, bir Filistin devletinin yaratılmasının, İran'ın güvenliğine katkıda bulunacağını söyledi.
Halit Meşal ise 2005 Aralık ayında şöyle söyledi: "Eğer İsrail İran'a saldırırsa, Hamas, Filistin içerisinde, İsrail'e yönelik operasyonlarını genişletecek ve arttıracaktır."[21]
İran, Hamas'ın Askerî Gücünü Arttırıyor
2006 Filistin seçimleri sonrasında İran, Hamas liderliğindeki Filistin hükümetinin güvenlik güçlerine yardım edeceği sözünü verdi.
Hamas'ın bir askeri yetkilisi, The Sunday Times of London'a verdiği bir röportajda, 2005 yılında İsrail Gazze'den çekildikten sonra yüzlerce Hams militanının, devrim muhafızları tarafından eğitilmek üzere İran'a gönderildiğini söyledi.[22]
Rapor, İsrail'in iç güvenlik ajansının başkanı Yuval Diskin tarafından yapılan değerlendirmeyi doğruladı. Diskin, Hamas'ın, onlarca askerini Gazze Şeridinden İran'a, eğitilmek üzere gönderildiğini ve bu durumun, İsrail açısından önemli bir tehlike olduğunu söylemişti.[23]
2006 yılında, Aralık ayındaki ateşkese rağmen İsrail ile Filistin arasındaki şiddet önemli derecede arttı. Ayrıca, Filistin içindeki şiddet de bir iç savaşa dönüşme tehlikesi ile karşı karşıyaydı (El-Fetih ile Hamas arasındaki ortak bir ulusal hükümet kurma çabalarına rağmen).[24] Anlaşmadan sonra bile, Hamas güçleri, İran'dan daha gelişmiş silahlar ve askerî eğitim almayı sürdürdüler.[25]
2007 Haziran ayında Hamas, nihayet bir askeri darbe ile Gazze'yi ele geçirdi. El-Fetih silahlı güçleri, iyi planlanmış ve idare edilmiş operasyon karşısında çöktü. Bu darbe ve ona eşlik eden korkunç şiddet, Hamas'ın siyaseti ve uzun-vadeli hedefleri hakkında çok şey gösteriyor.[26]
Hamas, Hizbullah örneğinden yola çıkarak bir ordu ve güvenlik gücü inşa etmeye başladı: bir hiyerarşi, rollerin net bir şekilde dağılımı, bir eğitim sistemi vs.[27]
İran Müdahalesinin Tehditleri
İran lideri Ali Hamaney, "kendisine karşı savaşılması gereken bir kâfir" olarak adlandırdığı İsrail'e yönelik eylem için bir buyruk çıkardı. Çünkü "Filistinli Müslümanlara zulmediliyordu" ve "İslam toprakları yağma ediliyordu." Hamaney, "Tüm Filistinli savaşçılar ve tüm inananlar, Gazze'deki savunmasız insanlara yardım etmeliler. Ve bu yolda kim hayatını kaybederse, o şehittir," dedi.
20 Aralık 2008'de, öğrenciler tarafından, "Muhammed'in ordusu" adı altında bir ordu kurulması çağrısında bulunuldu. Bu örgütün internet sitesine, İran haber ajansı Fars'a göre 20.000 öğrenci başvurarak, gerekiyorsa gazze'ye gitmek istediklerini söylediler. Ayrıca bazı üst düzey İranlı yetkililer de bu İranlı savaşçılar hareketine katılmak istediklerini açıkladılar.[28]
İranlı öğrenci örgütleri, Tahran'daki Mısır ofisi yöneticisine 48-saatlik bir ültimatom verdi. Buna göre Mısır, ya İsrail'i kınayarak Gazze'ye yardım girmesi için sınırlarını açacak ya da Tahran'daki temsilcilerini 1 Ocak 2009 itibarı ile geri çekeceklerdi. Öğrenci örgütleri, Mısır temsilciliklerine el koymayı düşündüklerini ve Hüsnü mübarek'in sonunun, Saddam Hüseyin'in sonuna benzeyebileceğini söylediler.
Benzer bir ültimatom, İran'daki Ürdün temsilciliklerine de verildi. 31 Aralık'ta, Ürdün temsilciliğine yangın bombaları atıldı.
Kültür ve İslami rehberlik Bakanlığından Muhammed Parvizi, IRNA'ya şunları söyledi: Eski başkan Rafsanjani'ye yakın olan bir gazete, Siyonist rejimin gazze'deki suçlarını hafiflettiği, Filistinlileri destekleyen bazı grupları terör örgütü diye nitelediği ve hastanelerde yatan Filistinlilerin bombalamalara ve sivillerin ölümüne sebep olduklarını söylediği için kapatıldı.[29]
Bölgesel düzeyde, İran Milli Güvenlik Konseyi sekreteri Saeed Jalili, 3 Ocak'ta, Şam'da beşar esad ile görüştü. Bu görüşmede "İsrail'in, Filistin halkına uyguladığı kıyımın durdurulması ve Gazze şeridine uygulanan ablukanın kaldırılması için İslam dünyasının alabileceği pratik tedbirler" tartışıldı. Jalili, Gazze'deki olaylarla ilgili olarak kendi ülkesinin, Suriye ile koordinasyon ve işbirliği içerisinde hareket etme konusundaki istekliliğini, ifade etti.[30]
Saed Jalili, Şam'da, Halit Meşal ve İslami cihad lideri Ramazan Abdullah shallah ile de görüştü. Sonrasında Jalili ve eşlik eden temsilciler, Lübnan'ın yolunu tuttu.[31]
Hizbullah Tehdidi
İran'ın, Hizbullah ile olan yakın işbirliği, Gazze çatışmasına müdahalesindeki en önemli araçtır.
İsrail'in Hamas'a karşı yürüttüğü askeri harekâta bir karşılık olarak Hizbullah, Yahudi devletini suçlayarak büyük toplantılar organize etti. Nasrallah, Hamas'ı desteklemeyen batı-yanlısı Mısır rejimine karşı genel bir halk isyanı çağrısında bulunmaya kadar vardırdı işi.[32]
Hamas'ın Gazze'yi Kontrol Etmesinin Bölgesel Anlamları
Mısır Dışişleri bakanı Ahmed Gheit, Nasrallah'ın tehditlerine yanıt verdi: "Onlar, Mısır'a savaş ilan ediyorlar" ve "onlar" sözüyle kastettiği İran, Suriye, Hizbullah ve Hamas'tır.
Gazze'nin ele geçirilmesinden önce Hüsnü Mübarek, Hamas'ın büyüyen gücüyle ilgili endişelerini dile getirmiş ve Hamas'ın, İsrail ile asla bir barış anlaşması imzalamayacağını söylemişti. Mübarek, Gazze Şeridinin geleceği ile ilgili olarak Mısır'ın zarar da olduğunu belirtti. Ayrıca Mübarek, Mısır'ın, hiçbir zaman Hamas'ı iktidarda görmeyi istemediğini (Müslüman kardeşler ile olan yakın bağlarından dolayı) ifade etti.[33]
Bir buçuk yıl önce, Ürdün başbakanı, Hamas'ı, Suriye'den silah kaçırmakla suçladı (bir operasyonları Ürdün istihbaratı tarafından fark edildi). Sonuç olarak, Ürdün, ülke içinde saldırılar gerçekleştirmeyi planlayan örgüt üyelerini tutukladı.[34]
Mısır ve Ürdün, Hamas'ın, Filistin Otoritesini kontrol etmesinin, sadece Filistinlileri ve İsrail ile olan çatışmayı radikalleştirmekle kalmaz, ayrıca kendi ülkelerindeki İslami kesim için tehlikeli bir örnek oluşturur. Aynı zamanda bu iki ülke, Hamas'a aşırı muhalefetin Batı Şeria ve Gazze'de istikrarsızlık yaratabileceğini düşünüyor, dolayısıyla demokratik yollarla seçilmiş bir Filistin hükümetine muhalif gibi de görünmek istemiyorlar.
Arap ülkeleri, İsrail ile Hamas arasında artan çatışmalara gösterdikleri tepkiler konusunda ayrışıyorlar. 1 Ocak 2009'daki Arap ligi toplantısında, Ilımlı Araplar, bu krizden ötürü Filistinlilerin bölünmüşlüğünü kınadı ve bazı radikal ülkeler ise İsrail'e karşı, Filistin'in toplu olarak savunmaya geçmesini destekledi. Suudi Arabistan dışişleri bakanının sözleri ise en çarpıcı yorumlar arasındaydı. Prens Suud el-Faysal, Filistinlileri, Mahmud Abbas'ın arkasında, bir ve beraber olarak kalamadıkları için eleştiriyordu aslında Hamas'a yönelik açıkça bir kınamadır.[35]
Mısır devlet başkanı Hüsnü Mübarek de benzer eleştirilerde bulundu. Mısır parlamentosu dışişleri komitesi başkanı, "Mısır, kendi sınırlarında bir İslam devletinin varlığına tolerans göstermeyecek," dedi.
Devlet kontrolündeki Mısır medyası ise, altı aylık ateşkesi yenilemeyi reddetmekle ve bugünkü şiddetin ana sebebi olmakla suçladı.
Kahire'deki Al-Ahram Siyasi ve stratejik Çalışmalar Merkezi yöneticisi Abdel Moneim Said, Filistinliler arasındaki bölünmeler ve Hamas tarafında kontrol edilen bir Gazze karşısında Mısır hükümeti, "zor tercihler yapmak zorunda" ve Gazze'deki duruma realistik bir perspektiften bakmayı deniyor. Dolayısıyla Mısır, Filistinlilerin insani ihtiyaçlarını sağlamaya çalışıyor fakat radikal bir grubun durumu kontrol etmesine, Filistin meselesine egemen olmasına ya da Mısır'ın iç politikasını etkilemesine izin vermiyor.[36] Daily News Egypt'in editörü Rania Al-Malky'e göre, Mısır hükümeti, Hamas'ın düşmesini istediğini açıkça belirtti. Çünkü Mısır hükümeti, "içerideki durumdan korkuyor" ve "kendi sınırında başarılı bir İslami ya da Müslüman Kardeşler deneyimi yaşamak istemiyor."
Suudiler ve Körfez Arapları, Gazze'ye bakıp, yüksek sesle İsrail'i eleştiriyor. Ama aslında her Gazze'ye batkılarında İran eksenini görüyorlar. Gerçek çatışma İran-Suriye ile Mısır-Suudi Arabistan arasında. İslamcılar, bölgeyi, Arap milliyetçilerinin elinden almak istiyorlar.[37]
Hamas, Körfez'deki eski kaleleri tarafından bile eleştirildi. 2008 Ekim ayında, Musa Ebu Marzuk, Katar'daki Al-Raya gazetesine verdiği bir röportajda Birleşik Arap Emirliklerinin, Tunb adaları ve Ebu Musa adası üzerinde hâkimiyet kurma isteğinden şaşkınlıkla bahsetti. Ebu Marzuk'un konuşması, Hamas'a karşı kızgınlığı arttırdı. BAE'deki bir günlük gazete olan El-İttihad'da bir köşe yazarı olan Muhammed el-Sawafi, ebu Marzuk'un konuşmasından şunu çıkardı: Hamas'ın, Filistin topraklarındaki hak iddiaları, tartışmaya açılabilir ve Hamas ile İran'ın gündemleri dînî değil, siyasidir.[38]
Sonuç
Gazze'deki mevcut çatışmayı, genel bölgesel şartlar içerisinde anlamamız gerekir.
İsrail sadece Hamas ile değil, İran, Suriye, Hizbullah ve Hamas'tan oluşan bir koalisyon ile savaşıyor (bu koalisyon, geçen 20 yıl boyunca orta doğu'daki istikrarsızlıktan sorumludur).[39]
Bu, bir istikrasızlaştırma eksenidir. Ve bu eksenin lideri, Tahran rejimidir. Her ne kadar Ahmedinejad, amaçlarının İsrail'i haritadan silmek olduğunu söylese de İran'ın asıl amacı, orta doğuda bir egemen güç olmak ve "yenilmez bir küresel güç olmaktır". gelişmiş teknolojiyi elde eder etmez" -2006 Ekim ayında Ahmedinejad'ın belirttiği gibi.
Maalesef, 2006 yılındaki İsrail'in İkinci Lübnan Savaşının tatmin edici olmayan sonuçları ve uluslar arası toplumun 1701. Maddeyi uygulama konusundaki güçsüzlüğünden dolayı Hizbullah, İran ve Suriye'nin desteği ile yeniden silahlandı ve şuanda, 30.000-40.000 arası füzeye sahip olduğu tahmin ediliyor -2006 yılında sahip olduğu füze sayısının iki katı. Bu füzelerin birçoğu, İsrail'in ana nüfus merkezlerini vurabilir.
Hamas, İran için çok önemlidir çünkü koalisyonun tek Sünni unsurudur. Hamas, Müslüman Kardeşlerin bir üyesidir ve Filistin davasının temsilcisidir. Bu yüzden Araplar ve tüm dünyadaki Müslümanlardan sevgi ve saygı görür.
Gazze Şeridinde kök salmış ve zafere ulamış bir Hamas, Batı Şeria'daki ılımlı liderlik için bir tehdittir ve Ürdün ile Mısır'daki ılımlı rejimlerin istikrarı ve hatta yaşamını etkiler. Bu sebepten ötürü de, İran'ın, egemenlik hayallerine hizmet eder.
Bu yüzden, İsrail'in, Hamas ile yürüttüğü bugünkü savaşı mutlaka kazanması lazım. Böylelikle, İran koalisyonunu durdurmak için ilk adım atılmış olur.
------
Notlar:
[1] Ely Karmon, "Hudna, çözüm değidir" Haaretz, 2 Ocak, 2008.
[2] Frisch, Hillel, "İran-Hamas ittifakı: Tehdit ve Çılgınlık," Begin-Sadat Stratejik Çalışmalar Merkezi Perspectives Paper No. 28, Mayıs 2, 2007, p. 1.
[3] Rekhess, Elie, "Terör AğıIran, the İslami Cihad and Hamas," Justice (Tel Aviv), Mayıs 1995, p. 4.
[4] Karmon, Ely, "Karşı-terör politikası: Tahran neden terörizmi başlatır ve bitirir?" Middle East Quarterly, Vol., V, No. 4, Aralık 1998.
[5] Kurz, Anat & Tal, Nahman, "Hamas: Ulusal mücadele içerisinde radikal islam," 76. Jaffee Center for Strategic Center Memorandum, No. 48, Temmuz 1997.
[6] Frisch, "The Iran-Hamas ittifakı: Tehdit ve Çılgınlık"
[7] Kurz & Tal, "Hamas: Ulusal mücadelede radikal islam."
[8] Ibid.
[9] Ibid.
[10] Oslo anlaşmasından önce ilk intihar saldırısı, 16 Nisan 1993'te meydana geldi"
[11] 10 Aralık 2000 tarihli bir istihbarat raporuna göre, Filistin otoritesi genel istihbarat şefi Amin Al-Hindi, İran'dan, Hamas'a ve Filistin otoritesine karşı olan diğer gruplara aktarılan para yardımlarını kaydediyor. Barsky, Yehudit, "Hamas'ın yeni lideri. Halit Meşal'in bir profili" AJC Trörizm Serisi, Amerikan Yahudi Komitesi, Haziran 2004, p. 6.
[12] Frisch, "The Iran-Hamas ittifakı: Tehdit ve Çılgınlık" s. 2
[13] Ely Karmon, Hamas ve El-Aksa İntifadası, (2001 Ağustos ayındaki bir konferansın sunumu).
[14] Milton-Edwards, Beverley, "İktidar için hazır: Hamas, Yönetim ve çatışma," Civil Wars, Vol.7, No.4 (Winter 2005), pp.311329.
[15] The Quartet, ABD, AB, Rusya ve BM'yi içeren, İsrail-Filistin çatışmasındaki barış sürecine arabuluculuk etmek üzere, İspanyol Başbakanı tarafından 2002 yılında kurulmuştur.
[16] Kostiner, Joseph, "Suudi bölgesel stratejisi. Arabuluculuğun gücü," Tel Aviv Notları, Moshe Dayan Orta Doğu ve Afrika çalışmaları merkezi, Tel Aviv Üniversitesi, Mart 25, 2007, at http://www.dayan.org/Saudi_Regional_Strategy.pdf.
[17] Karmon, Ely, "Filistin, İslami aktörlerin oyun alanı," Filistin-İsrail çapraz ateşi, bitterlemons-international.org, May 1, 2006, Ed. 17, at http://www.bitterlemons.org/previous/ bl010506ed17.html#isr2.
[18] IRNA, Haziran 20, 2006.
[19] "Hamas, İran'dan gelecek yardımın yolda olduğunu söylüyor" The Jerusalem Post, Ekim 12, 2006.
[20] "Palestinian PM in Tehran nods to Iranian support," Reuters, Aralık 8, 2006.
[21] "Hamas, İsrail'in, İranı'ı vurması halinde saldırılara başlayacağını belirtiyor," Haaretz, Aralık 15, 2005.
[22] Ruth Margalit, "Rapor: Hamas lideri, yüzlerce militanın, İran ve Suriye'de eğitildiğini söylüyor" Haaretz, Mart 9, 2008.
[23] Richard Boudreaux, "Israil istihbarat şefi: Iran Hamas2ı eğitiyor," Los Angeles Times, Mart 6, 2007.
[24] Ibid.
[25] "ABD.: İran'ın yardımıyla Hamas güçleri, El-Fetih'ten daha hızlı büyüyor," Reuters, Mart 21, 2007.
[26] Yaghi, Mohammad and Fishman ,Ben, "Hamas'ın darbesi ve El-Fetih'i bekleyen zorluklar," PolicyWatch, The Washington Institute for Near East Policy, No. 1248 , Haziran 19, 2007.
[27] Ronny Sofer, "'İstihbarat kaynağı, Gazze'de Hamas ordusunun kurulduğunu söylüyor," YnetNews, Temmuz 10, 2007.
[28] Hamaney buyuruyor: Israil kafirdir; Iranlı şehadet sevdalıları, Hamaney'in emirlerini bekliyor; Iranlı öğrenci örgütleri, Mısır ve Ürdün temsilciliklerine el koymakla tehdit ediyor, MEMRI Special Dispatch, No. 2169, Aralık 31, 2009.
[29] Iran gazetesi, Gazze ile ilgi makaleden dolayı kapatıldı, Reuters, Aralık 31, 2008.
[30] Xinhua, Ocak 4, 2009.
[31] Tehran Times, Ocak 4, 2009.
[32] David Schenker, "Hizbullah, İran'ı savunacak Filistinlileri değil," PolicyWatch, Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü, No. 1444, Aralık 30, 2008.
[33] Barak Ravid, "Mübarek: Hamas asla İsrail ile barış anlaşması imzalamayacak," Haaretz, Mayıs17, 2007.
[34] Ma'an News, Nisan 21, 2006.
[35] Steven Erlanger, "Arap Ligi Toplantısında Derin Bölünmeler," `NYT), Ocak 1 2009.
[36] Steven Erlanger, "Mısır, Gazze ile ilgili olarak hem içerden hem de Arap dünyasında baskı görüyor" NYT, Ocak 3, 2009.
[37] Barry Rubin, Gazze Savaşı: Bunu anlamak bu kadar zor mu? http://pajamasmedia.com/blog/the-gaza-war-is-it-really-so-hard-to-understand/ Aralık 31, 2008
[38] UAE Köşeyazarı: Hamas'ın Filistin'deki iddaları, tartışılmalıdır, MEMRI Special Dispatch, No. 2166, Aralık 30, 2008.
[39] See Ely Karmon, "IranSuriye-HizbullahHamas: Doğaya karşı bir koalisyon. Neden İşliyor?" Proteus Monograph Series, Volume 1, Issue 5, May 2008, Center for Strategic Leadership, U.S. Army War College, Carlisle Barracks, PA., USA, at http://www.carlisle.army.mil/proteus/docs/karmon-iran-syria-hizbollah.pdf.
DR. ELY KARMON KİMDİR
Dr. Ely Karmon, Interdisciplinary Center'da (Herzliya, İsrail) Politika ve Strateji Enstitüsünde bir asistan araştırma görevlisi ve yine aynı kurumdaki Uluslar arası karşı-terör enstitüsünde bir üstdüzey araştırma görevlisidir. Interdisciplinary Center'da, İsrail harb okulunda ve Galillee Okulunun Milli Güvenlik Seminerinde 'Modern Çağlarda Terörizm ve Gerilla' üzerine ders verdi. Dr. Karmon'un araştırma alanı, uluslar arası terörizm, kitle imha silahları ve terörizm, siyasi şiddet ve aşırılık ve terörizm ve tahribin Orta Doğu ve dünyadaki stratejik etkisi konularını içeriyor. Uluslar arası terör üzerine geniş kapsamlı yazılar yazdı ve birçok uluslar arası konferansa katıldı.
Dr. Karmon, İsrail Savunma Bakanlığında danışman olarak görev yaptı; bunun yanında İsrail Atlantik Forum'unun da bir üyesidir. Ayrıca, NATO'nun, terörizm ve Akdeniz diyalogu üzerine yaptığı çalışmalara da katıldı. İtalya'daki BM Uluslar arası Suç ve Adalet araştırmaları enstitüsünde, Olağanüstü Durumlarda Güvenlik Tedbirleri üzerine Uluslar arası Daimi Gözlemevinin de bir üyesidir.
ABD'deki Amerikan Harp Okulunun, Stratejik Liderlik merkezindeki Proteus İdare Grubunda da asistandır. İtalya'daki CeAS'ın Bilim Kurulunun bir üyesidir. İsrail Hükümet Sekreterliğinin Anti-semitizm Denetleme Forumunda danışman olarak hizmet verdi. Washington Orta Doğu Politikası Enstitüsünde 2002 yılında ziyaretçi asistan olarak çalışırken Tüm cephelerde Savaşmak? Hizbullah, Terörle Savaş ve Irak Savaşı isimli politik yazıları yayınlandı.
Dr. Karmon, Kudüs'teki Hebrew Üniversitesinde İngiliz ve Fransız kültürü üzerine lisans eğitimi, Institut d'Etudes Politiques'de Uluslar arası İlişkiler eğitimi ve Paris'teki Ecole de Langues Orientales'de Bantu dilleri eğitimi aldı. Haifa üniversitesinde doktorasını tamamladı. "Terör Grupları arasındaki Koalisyonlar: Devrimciler, Milliyetçiler ve İslamcılar" isimli kitabı 2005 Mayıs'ında Brill Academic Publishers tarafından basıldı.