"Siz de biraz şöyle örtüverin" diyenler bugünleri miras bıraktılar"

Vakit gazetesinde yayımlanan Merve Kavakçı'nın "Namaz" adlı makalesi:

Namaz

"Okulda namaz"a düşman olan batıcılara Batı'dan bir ders. Yeri geldi bahsetmek farz oldu: İki sene önce kızlarım Fatıma ve Meryem'in okuduğu lisede (ki bu bir devlet okulu) cemaatle namaz kılmaları aniden yasaklandı.

Yasaklandı derken, kastettiğim, sağlık sebebiyle bir süre izinli olan müdürün yerine vekalet eden müdür yardımcısının 150 kadar Müslüman öğrencisi olan okulda "Artık burada namaz kılamazsınız" demiş olması.

Halbuki bu okulda okuyan Müslüman öğrenciler yıllardır yemek molasında öğlen namazını onlara tahsis edilen boş bir odada kılıyorlarmış. Fatıma bana durumu bildirdiğinde "Belki cemaatle kılmanıza karşı çıkıyorlardır" dedim. Fatıma'nın cevabı "anne, zaten öğlen arası çok kısıtlı bir süre, hepimiz hemen hemen aynı zamanda orada bulunuyoruz, erkek arkadaşlardan biri imam oluyor, cemaatle kılıyoruz" oldu. "Kızım ayrı ayrı kılsanız da mı bir şey diyecekler?" diye sorduğumda "Ne münasebet, biz cemaatle kılıyor, 27 kat daha fazla sevap alıyoruz (Hadis-i Şerif'le sabit olması sebebiyle), ister toplu, ister kişisel ibadetimize karışmaya hakları yok!" cevabını aldım kızımdan. (Anne olarak duyduğum gururu tahmin edebiliyorsunuzdur...) "Haklısın kızım."

Fatıma konuyu hemen Adalet Bakanlığı'na bildirdi -ABD'de okullardaki diskriminasyon konusuna bakanlık bakar.- Bu arada dini özgürlükler konusunda çalışan bir avukatlık bürosuyla irtibata geçti. Okulda Müslüman öğrenciler arasında başlattığı kampanya sonucunda avukat-müvekkil grupları oluşturuldu. Bu arada olay basının gözünden kaçmadı. Fatıma televizyon ve gazete röportajlarıyla kamuoyunu bilgilendirdi. Adalet Bakanlığı ve avukatların yazdığı resmi uyarı yazısıyla okul "geri adım" attı, konunun yanlış anlaşıldığını söyleyip özür dilemek zorunda kaldı. Müdür Bey iyileşip okula döndüğünde, Fatıma'yı Müslüman öğrencilere bakan liason'u olarak atadı, kişisel olarak Müslüman öğrencilerden özür dilemeyi de ihmal etmedi. Anlaşılan, yasağı uygulamaya koyan "kafatasçı-beyaz" müdür yardımcısı, bir "deneme" yapmak istemiş, "tutturabilirse" devamını getirecekmiş... Ama olmadı!

Danimarka'ya mı gitsek ne!

"Deneme"den söz ettim. Denemeler, işte böyle karşı koyulursa "deneme" olarak kalır, aklın yolu kazanır. Yoksa, denemeden, teamüle ve de kanuna, çoğu kez de "yazılmaz", "görünmez" ama "uyulmazsa kıyamet kopar" "insan yapıtı din kuralı" haline gelir! Örnek mi? Türkiye'deki başörtüsü yasağı. 1945'de CHP Kadın Kolları, İnönü'nün çarşafı yasaklama denemeleri yanında, kadınlar çarşaftan çıksın diye "manto ve başörtüsü" dağıtma kampanyaları düzenlediklerinde (bkn. Cihan Aktaş, Tanzimattan Günümüze Kılık Kıyafet ve İktidar 1) kim, 60 sene sonra, değil kadının başındaki ufacık örtüsü ve üstündeki ceketi, yanında dolaştığı adam bile birilerinin gözüne "batacak" diye öngörebilirdi? Zaman içinde "ne var canım?" diye omuz silkenler, "Siz de biraz şöyle örtüverin, böyle ediverin" diye akıl verenler bugünleri miras bıraktılar...

Rasmussen, ülkesinde İslâmofobiklerin başörtüsünü yasaklama talebine cevap vermiş: "Müslüman kadınları rahat bırakın!" Ülkemde dünya gözüyle biz de görür müyüz böyle bir duruşu?..

Hata

Nazlı Ilıcak'ın aday gösterilmemesi yanlış. Siyaset ve etik açısından. Nazlı Ilıcak bir köprü vazifesi görüyordu. Köprülerin atılmasını değil, kurulup güçlendirilmesini esas aldığı bir dönemde AKP'nin bu tavrı anlaşılamaz. İş baş açıklığıyla bitmiyor çünkü. Tercih edilenlerin hepsi bir araya gelse ne siyasi zekâ ve ne de siyasi tecrübe itibariyle bir Ilıcak etmez çünkü.

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Trump, DSÖ'den önce Gazze ve UCM'ye saldırdı
Acar Medya Nifak Çetesini İfşa Etti (VİDEO)
Abdurrahman Dilipak: Trump, DSÖ'den önce Gazze ve UCM'ye saldırdı
Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine