Bugün Batının ontolojik üstünlük iddiası üzerine birkaç söz edelim. Gündemde bir konu. Gündem dışı olamayan bir konu. Öyle ki modası geçmeyen bir konu. Öyle ki her zaman geçerli bir konu. Öyle ki değişmeyen bir konu. Batının üstünlük kompleksi, batılı olmanın bir ön şartı. Dünyayı kendi penceresinden görmenin dışında hiçbir şeyi kabul etmeyen, o pencereyi de kendi istediği zamanda aralayıp açıklığını değiştiren bu nedenle de aslında kendine bile sadık olmayan, kendine sadık kalamayan, istikrarsız bir batı. Kural tanımayan bir batı. Kuralları istediğince büken bir zihin.
Uluslararası medyada bir röportaj... FETÖ operasyonları batının pek bir gündeminde. Bir konu olsun ki Türkiye’nin iç işlerine karışacak, Türkiye’yi gündeme oturtacak batı medyası işbaşında. Yok hayır...Türkiye’deki insanların kara kaşına kara gözüne hayran oldukları için değil, maksat Türkiye’yi sorgular konumu bulmak olsun da ne olursa olsun. Gezi’den beri durdurulamayan bir Türkiye karşısında durulmayan bir Türkiye alakası. Bu Erdoğan da fazla olmaya başladı nakaratını bir türlü ağzından düşürmeyen bir batı. Bu bağlamda röportaj FETÖ operasyonlarına geliyor, sunucu FETÖ avukatı kesiliveriyor. Zaten kavram crack down-pürge yani ezme ve sistemden atma tahayyülü üzerinden yürüyor. Bildikleri, anladıkları bu olduğundan mı? Hayır. Anladıkları ile ilgilenmiyorlardı. Anlamak istemiyorlardı zaten. Anlayacakları yoktu zaten. Onlar istediklerini empoze edeceklerdi. Bundandır ki ezme diyecekler, sistem dışına itme diyeceklerdi. Görmek istedikleri buydu çünkü. FETÖ babalarının oğlu olmuş, düşmanımın düşmanı dostumdur deyivermişlerdi. O zeliller de küfür ehlini dost edinmiş müslüman kılıklılar yani münafıklar sırtlarını bu yeni avukatlarına dayamış Müslümana ateş püskürüyorlardı. Ezme dedikleri de kendi kitaplarındaki “lustration” dedikleri temizleme süreciydi. Bu terimi onlar Almanya’nın, Polonya’nın Nazilerden temizlenmesi, Çek Cumhuriyetinde ve Ukrayna’da komünistlerden temizlenmesi için kullanmışlardı. Ama nasıl ki Holocaust Musevilere özgü, dolayısıyle özgün kalsın isteniyordu, temizleme anlamına gelen lustration da batıya özgü kalmalıydı. Bu anlamda Nazileri temizlemek meşru; beyni Naziler gibi yıkanmış, robotlaştırılmış öyle ki, kendi insanının üstüne tank sürüp beynini parçalayan, üstüne bomba atıp kafasını kopartan hain FETÖ’cülere müsamaha edilmeliydi. 249 şehidin hesabını vermek konusunda çıt çıkarmayan batılılar, FETÖ’cülerin keyifleri keyif hapishane tecrübesine pek bir itinayla eğiliyorlardı.
Neredeydi bu batı başı örtülü kadınlar sürüm sürüm süründürülürken!.. FETO teferruat deyip, kadınlarına hooop başlarını açtırıverirken, neredeydiler!.. İkiyüzlü şarlatanlar neredeydi...Başını açmamakta ısrar edeni köktendinci ilan eden FETÖ’cülerin ağzından ne çıkıyorsa batı da aynı şekilde farklı dillerde telaffuz ediyordu. Küfür ehli tek milletti çünkü. Adı üstünde küfür...
Ses tonuyla, seçtiği kelimelerin keskinliği itibariyle FETO avukatı kesilen ekran sunucusu, işten çıkartmalardaki rakamları sıralayıp, aklınca hükümet kanadından temsilci milletvekilini alt etmeye çalışıyordu. Gelen cevap beklemediği bir soru ile suratında tokat niteliğinde patladı: What would be a good number for you? Yani; siz hangi rakamı uygun bulurdunuz veya sizin için uygun rakam hangisi olabilir şeklindeki müstehzi ifade Oryantalistin maskesini düşürüvermişti.
Teşekkürler Ravza Kavakçı!
yeniakit