Meleklerin Hazreti Adem önünde secde etmelerine vesile olan farklılıktır bilgi. Ona bilmediğini öğreten Rabbi’nin emri ile öğrenmiştir. Böylece eşrefi mahlukat olmuş, ayrıcalıklı konuma oturmuştur. Düşünme kabiliyeti ve bunun sonucunda devreye sokacağı bir iradesi vardır. Külli iradenin yanında cüz’i de kalsa bu onu diğer yaratılmışlardan farklı kılar. Bilgi ne büyük bir güçtür…
Doğru kullanıldığı takdirde güçtür, yanlış kullanıldığı takdirde tuzak. İnsanlığın gidişatına yön çizen, bir yerde kadere mazeret ve araçsallık üreten de odur. Bilgi ile çağ atlanır, çağ açılır, çağ kapanır. Hayat değişir, ölüm değişir. Varlıkları değil ama şekilleri değişir. Bilgi güçtür. İnsanı iyiye, güzele de götürür, zillete, fitneye de. Ama hiç şüphesiz bir güçtür. Bazen ağır bir yük hatta. Benim bildiklerimi bilseydiniz diye başlar söze Peygamber sav, ah bir bilseydik… Ürperten, solduran, durgunlaştıran türden bilgi. O da bilgi. Bilebileceğimizin ötesindeki bilgi, saç ağırtan, omuz çökerten bilgi.
Hızla değişen şu dünyamızda bilgi çağı diyoruz da, hızlı erişilen, çabuk tüketilen bilgiden söz ediyoruz. Paralellik arz eden bir değişimden söz ediyoruz. Sadece bilgi değişmiyor, bilgiye ulaşma yolları da hızla değişiyor. Böyle olunca bilginin mizacı da yapısı da değişiyor adeta. Sınırlı değil, geniş bilgiye erişim an meselesi oluyor. Bu da beraberinde kirliliği getiriyor. Bilgi kirliliği çağımızın enformasyon alanındaki en büyük sorunlarından. Yanlış bilgi doğrulukla yarışırcasına gezegenimizde yer edinebiliyor. Sonuçları da eskiye nazaran vahim oluyor. Yalan ve yanlış bilgi üzerine savaşlar çıkıyor. Savaş açılıyor. 11 Eylül saldırıları sonrası ABD’nin Irak’a karşı başlattığı savaş ve akabinde yürüttüğü teröre karşı küresel savaş tamamiyle “bir yalan” üzerine düşünülmüş, hazırlanmış, aktivasyona sokulmuş, kurgulu bir savaş. ABD Başkanı Bush’un yalanını Colin Powell gibi sözde güvenilir bir siyasetçi vasıtasıyla dünyaya duyurması ve peşinden bütün dünyayı sürükleme çabası da yalan bilginin insanlığı nasıl yeni bir döneme soktuğunun örneğidir.
Bilgi güçtür. Saddam Hüseyin’in Amerika tarafından iddia edildiği gibi nükleer silahları üretiyor olmadığı gerçeği ortaya çıkınca dünyadaki dengeler değişti. ABD yalnızlaştı, kendine karşı oluşturulan cephe hızla genişledi. Obama iktidara gelince de zararın neresinden dönülürse kardır mentalitesi ile dünyada artan anti-Amerikanizmi dağıtmak için kolları sıvadı. ABD’nin neoconlarının hakimiyeti ile oluşturduğu iki yüzlü dış siyasetini yakından tanıma imkanını da bu arada buldu dünya. Bunu nasıl başardı? Yine bilginin getirdiği güç sayesinde. Çünkü bilgi artık bir yerlere sığdırılamaz, konumlandırılamaz oldu. Bilgi ele sığmaz, tutulamaz oldu. Bilgi yayıldı. İstesek de istemesek de, öyle veya böyle, doğru yanlış yayıldı.
Şimdi ABD, istihbarat örgütü CIA’nın başına açtığı problemle uğraşıyor. Edward Snowden Amerika’nın Milli İstihbarat Teşkilatının dünyanın bir çok ülkesinde gerçekleştirdiği izleme, dinleme operasyonlarını açığa vurdu. “Amacım” diyor Snowden “kamunun kendi parası ile leyhte ve kendilerinin aleylerinde neler yapılıyor, onları bilmelerini sağlamaktı” ve ekliyor “şimdi görevim tamamlandı.” Rusya’ya iltica eden Snowden, bilginin ne denli güçlü ve aynı zamanda tehlikeli olabildiğinin de son örneklerinden…
yeniakit