Sol diyoruz da, ne solu, CHP “sol” filan değil, ama “Siyasi Marka” olarak olarak adlarına tescil edilmiş.
Bakıyorum, CHP’nin kuruluş tarihi 9 Eylül 1923.. Yani 96 yaşında.. Ancak bu partinin üye sayısı 2015 yılında 92 yaşına gelene kadar 1 milyon seviyesinde. 7 Haziran 2015 seçimlerinde bu rakama 200 bin yeni üye eklendi. Halen de üye sayısı 1.2 milyona demir atmış halde duruyor..
CHP grup başkanvekili iken; Genel BaşkanıDeniz Baykal’ın 10 Mayıs 2010 tarihindeki istifasının ardından Kılıçdaroğlu, parti olağan kurultayında aday olmayacağını belirtse de daha sonra 17 Mayıs 2010 tarihinde CHP Grup Başkanvekilliği’nden istifa ederek, kurultayda aday olacağını açıklasa da 22 Mayıs 2010 tarihinde yapılan 33. Olağan CHP Kurultayı’nda, 1249 delegeden 1200’ünün imzasını ve tek aday olarak girdiği kurultayda geçerli 1189 oyun tamamını alarak CHP’nin 7. genel başkanı oldu.
5-6 Eylül 2014 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilen CHP 18. Olağanüstü Kurultayı’nda, kendisine rakip olan eski grup başkan vekili ve Yalova milletvekili Muharrem İnce’yle yarıştı. Kılıçdaroğlu 740 oyla tekrar genel başkan seçilirken, İnce 415 oy aldı.
Peki 7 Haziran 2015’de ne oldu?. CHP’yi yakından tanıyan gazeteci Sırrı Çağlar’a sordum.. Çağlar, Erdoğan belediye başkanıyken Habertürk’te onunla ilk Tv röportajını yapan gazetecilerden biri. Alevi kökenli, AK Parti’yi de yakından tanıyan bir isim. Ama şimdilerde “yeni”ler “eski”leri unuttukları için, özel kalemlerde bile, ciddi bir toplumsal hafıza kaybı yaşandığı için “kimsiniz, nerede çalışıyorsunuz, niye aradınız” gibi sorgulamadan geçiriliyorlar. Onun için de tecrübe aktarımı olmuyor.
Çağlar, “Bu sorunun cevabı, Battal İlgezdi-Gürsel Tekin- Oğuz Kaan Salıcı muhteşem 3’lüsünde gizli” dedi..
CHP yakın çevresine göre “CHP’de parti içi demokrasi yok”. Artık zaten bütün partiler “ön seçim”i bıraktı, merkez yoklaması ile aday belirliyor. Sonuçta eski yöntemde de yeni yöntemde de delege ağaları yoksa, Merkez Ağaları listeleri ahbab çavuş ilişkileri ile belirliyordu. Temayül, kamuoyu yoklama, merkez yoklama, hepsi kitabına uyduruluyor bir şekilde. CHP’nin yeni üye kaydı sırasında üye olanların önemli bölümü de İstanbul 1. Bölge’dendi. Bu başarının(!) sonucu olarak da oluşan delegeler, siyaset ağalarının ya da “oligarklar”ın, ya da “Türk Sovyeti”nin, namı diğer “Politbüro”nun istekleri doğrultusunda belirlenmişti. Milletvekili aday sıralaması da buna göre oluşmuştu.. 1- Gamze Akkuş İlgezdi, 2- Gürsel Tekin, 3- Tekin’in yol arkadaşı Barış Yarkadaş.. Yarkadaş “Gerçek Gündem” isimli, CHP tabanına mesaj veren internet sitesinin de sahibi.. 4- Oğuz Kaan Salıcı. CHP’nin entel-sol tabanı bu “popülist” takıma karşı. Bu sıralama, Şafak Pavey’in bugün artık bir siyasi karikatür ve mizah malzemesi olan genel başkan tarafından İstanbul 1. Bölge 1. sıradan (Kontenjan) aday gösterilince, bu listedekiler 1’er basamak aşağıya kaydı. Gamze Akkuş İlgezdi adı, birtakım örgüt, sermaye, çıkar ilişkileri ile anılmaya başlayınca Ataşehir belediye başkanı olan eşi de tartışma gündemine oturdu.
Buz Rezidans skandalı kısa sürede Zeynep Kılıçdaroğlu’na uzandı. Ekonomi ve Politika hep birlikte anılır ama, Politikacı ve kirli çıkar ilişkilerinin birlikte anılmasının elbette kabul edilebilir bir yanı yok.
Kılıçdaroğlu kendisini SSK’nın başına oturtan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eski Bakanı Mehmet Moğultay’ın oğlu Ulaş Moğultay’ı CHP Kontenjanından İş Bankası Yönetim Kurulu Üyeliğine oturtarak vefasını gösteren “Vefalı bir politikacı”. Yanında çalıştığı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eski Bakanı Ziya Halis’in damadı Oğuz Kaan Salıcı’yı da CHP İstanbul İl Başkanlığı’na getirmişti.. Bu Ziya Halis ve yakın çevresini bir araştırayım dedim, Ziya Halis’in yeğeni, PKK Hakkari Bölge Sorumlusu Yücel Halis çıktı. 2011 yılında bir hava saldırısında öldürülmüş. Yani Kılıçdaroğlu’nun HDP’lilerle ilişkisi yeni olmasa gerek buna göre. Çağlar’a sordum. O da bir soruyla cevap verdi: “Peki, Oğuz Kaan Salıcı, CHP ile HDP arasındaki ÖRTÜLÜ ilişkileri, Kılıçdaroğlu adına kayınpeder Ziya Halis üzerinden sürdürüyor olabilir mi?. Damat Salıcı’nın CHP’de öne çıkmasının nedenlerinden biri de bu mudur?”
Kılıçdaroğlu’nu HDP ile ilişkilendirirken, sol, sosyalist, Alevi geleneği ile ilişkilendirilirken, son zamanlarda çokça dile getirilen bir ilişki daha var: “Kemal Kılıçdaroğlu’nun Nazimiyeli olan ailesi Horasan’dan göçerek Anadolu’ya yerleşen Tunceli aşiretlerinden Kureyşan aşiretine mensuptur.
Kemal Kılıçdaroğlu ayrıca soyunun, Oğuzların Bozok kolunun Beğdili boyundan olduğunu ve Ehli Beyt’e kadar uzanan Seyyid soyuna uzandığını belirtmiştir.” Yani hem Laikçi, hem Ehlibeyt! Hem de Kemalist.
Gürsel Tekin, Kılıçdaroğlu tarafından kenara itildi ama bu iş bitmedi. Gürsel Ağa’nın ilçe ilçe gezinerek, asistanı Barış Yarkadaş’ın mediasından sesini duyurmaya çalışıyor. Tekin delege gücünü kaybetse de, CHP içindeki güç dengesinde bir yere oturma çabasında. Bundan sonrası için kimse bir öngörüde bulunmak istemese de, genel kanaat Kılıçdaroğlu’nun miadının doldurduğu yönünde ve CHP’de kimse “yenilecek at”a oynamak istemiyor.
Gürsel, İstanbul İlçe Belediyelerine tek bir aday dahi yerleştiremedi. Tekin giderse Yarkadaş da beraber geldiler, birlikte giderler yorumuna sebeb oluyor. 31 Mart’ta CHP sandıktan yenilgi ile çıkarsa, Tekin tekrar sesini yükselterek, parti içi muhalefette etkin bir konumda rol almaya çalışacaktır.
CHP’de sular durulmak bilmiyor. 31 Mart seçimleri sıradan bir yerel seçim değil, birçok açıdan herkes için yeni bir başlangıç olacak. Bu işler “siyasi bir karikatür”ün elinde “siyasi bir mizah”a dönüştü. Daha doğrusu bir “Komedi”ye dönüştü.
Çağlar’a son bir soru: “Peki damat Salıcı’nın, İstanbul İlçelerindeki aday belirlemesindeki ağırlığı ne ölçüde oldu?” Cevap da ironik bir sorunun içinde gizli: “CHP tarafından Şişli İlçesi Belediye Başkanlığı’na aday gösterilen Muammer Keskin’in adaylığında, kayınpeder Ziya Halis’in rolü olmuş mudur?. SHP Şişli İlçe eski Başkanı olan Keskin›in, HDP Şişli İlçe Başkanı ile ortaklaşa düzenlenen salon toplantısında ele ele tutuşması ve HDP’li Başkanın Kürdistan vurgusu yapması bir rastlantı mı?.” Bunlar cevabını bekleyen sorular. Daha cevabını bekleyen o kadar çok soru var ki, bir köpeğin kuyruğuna basıyorsun sesi koyun’dan geliyor. Mevlana daha masum bir tesbitte bulunuyordu: “Köpeğin kuyruğuna bastım, sesi ağzından çıktı” diyordu. Ajan bir papaza vuruyorsun, sesi sarıklı bir hocadan gelebiliyor. Okul aile birliği, öğrencinin annesini çağırıyor, bir erkek gelebiliyor. Baban gelsin diyorsun gelen bir kadın. Anne de, baba da Travesti olunca, durum bu. Kurban kesilerek genelev açılan bir memlekette olur böyle vakalar. Sonuçta tencere yuvarlanır kapağını bulur. Selâm ve dua ile.