Raporda, ''Kampta organ ticaretinin yapıldığı, insanlar üzerinde tehlikeli deneylerin uygulandığı ve BM'nin yapılanlara göz yumduğu iddiası giderek kuvvetlenmektedir'' iddiasında bulunuldu.
UHİM heyetinin, Somali'de açlığa ve kuraklığa yol açan nedenleri tespit etmek amacıyla Mogadişu ve Somali-Kenya sınırındaki Dadaab Kampı'nda yaptığı inceleme sonucu hazırlanan rapor, UHİM Başkanı Ayhan Küçük, merkezin hukuk direktörü Mustafa Demiral ve yönetim kurulu üyeleri Yusuf Şahin, Veysel Başar, Celaleddin Cingöz tarafından Eresin Crown Oteli'nde düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.
Küçük, toplantıda yaptığı konuşmada, Somali'nin büyük bir açlık felaketiyle karşı karşıya kaldığını, dünyanın bu krizi bir doğal felaket olarak değerlendirdiğini, bunun üzerine UHİM olarak 8 günlük gözlem ziyaretini gerçekleştirdiklerini dile getirdi.
Hazırladıkları bu raporla, özellikle Birleşmiş Milletleri duyarlı hale getirmeye çalışacaklarını, eksikliklerin giderilmesi için özellikle İslam İşbirliği Teşkilatının aktif hale gelmesi gerektiğini belirten Küçük, Türkiye'nin de siyasi olarak meseleye sahip çıkmasının önemli olduğunu, sivil toplum kuruluşlarının da bu anlamda zihniyet değişimine gitmesi gerektiğini ifade etti.
UHİM hukuk direktörü Mustafa Demiral tarafından okunan raporda, Somali'de yaşanan dramın asıl nedeninin kuraklık ve kıtlık olmadığı, bu durumun tabiata ve topluma yapılan sorumsuz müdahalelerin doğal bir sonucu olduğu belirtildi.
''Bugün Somali'de yaşanan sorunların temelinde, ülkede 20 yıldır süren iç savaş nedeniyle devam eden siyasi istikrarsızlık vardır. Birçok köklü medeniyete ev sahipliği yapmış Somali, dinamik ve genç nüfusu, jeopolitik ve jeostatejik önemi ve zengin yer altı kaynakları nedeniyle çeşitli müdahalelere maruz kalmakta, ülkenin istikrara kavuşması ve diğer Afrika toplumlarına örnek olması engellenmektedir'' denilen raporda, şunlar kaydedildi:
''1980'li yılların başından itibaren Somali'de etkili olmaya başlayan küresel finans kurumlarının ekonomi politikaları ve yaptırımları, Somali ekonomisinin çöküşünü hızlandırmıştır. Üretim alanları kısıtlanmış, ithal ürünlerle tarım durma noktasına gelmiştir. 10 milyon hektar ekilebilir tarım arazisine sahip olmasına karşın, Somali arazilerinin büyük çoğunluğu bugün Avrupalı tarım devlerine kiralanmış, ağaçlarının önemli bir kısmı da kömür üretimi için yine batılı firmalarca kesilmiş durumdadır.
Afrika'nın en büyük kıyı şeridine sahip olan Somali'de balıkçılık ve deniz ticareti de çeşitli manipülasyonlarla engellenmektedir. Bugün dünyanın en lezzetli ve paha biçilemez balık çeşitliliğine sahip Somali'nin balıklarını Uzak Doğulular, yumurtalarını ise batılılar yağmalamaktadır.''
-''KORSANLIĞI ULUSLARARASI ŞİRKETLER KÖRÜKLÜYOR''-
Raporda, Somali'nin balıkçılık, liman işletmesi ve turizm açısından son derece müsait olan kıyılarının bugün uluslararası şirketlerin nükleer atık deposu olarak kullanıldığı, son yıllarda Somali açıklarında artan korsanlık faaliyetlerinin buradaki kaos ortamı ve denetimsizliğin sürmesine zemin hazırladığı ifade edildi.
Yakın geçmişe kadar Afrika kıtasındaki eğitim merkezlerinden biri olan Somali'de bugün eğitim çağındaki 3 milyon çocuğun ve gencin yaklaşık yüzde 80'inin eğitim alamadığı vurgulanan raporda, bu durumun bilinçsiz ve bağımlı yığınların oluşmasına neden olduğu kaydedildi.
Bugün Somali'nin, insanların yiyecek yemek bulamadığı halde silah sahibi olduğu ve en ufak sorunların dahi çatışmaya neden olduğu bir ülkeye dönüştüğü vurgulanan açıklamada, bu durumun normalleştirilmeye çalışıldığı, ölümlerin istatistik bilgi olmaktan öteye geçemediği belirtildi.
-''DADAAB KAMPI AÇIK BİR LABORATUVAR İŞLEVİ GÖRÜYOR''-
İç savaşın başladığı 1991 yılında kurulan Dadaab Mülteci Kampı'nın, mevcudu her geçen gün artan bir açlık laboratuvara dönüştüğüne vurgu yapılan raporda, insanların yalnızca tüketen varlıklar olarak hayatta kaldığı kampı, Avrupa ülkelerinden gelen pratisyen hekimlerin staj mekanı olarak kullandığı ifade edildi.
Raporda, ''Kampta organ ticaretinin yapıldığı, insanlar üzerinde tehlikeli deneylerin uygulandığı ve Birleşmiş Milletlerin (BM) yapılanlara göz yumduğu iddiası giderek kuvvetlenmektedir'' denildi.
-ÇÖZÜM ÖNERİLERİ-
Raporda, sorunların çözümüne ilişkin şu önerilerde bulunuldu:
''Somali'de, halkın kültürel dokusuyla uyumlu, dış müdahalelerden arındırılmış, demokratik tercihlerle belirlenmiş bir yönetimin işbaşına getirilmesi gerekmektedir. Türkiye ve İslam İşbirliği Teşkilatının aracılığıyla ve Somali'deki tüm tarafların katılımıyla bir Somali Konferansı düzenlenerek, devlet yapısına ilişkin eğilimler tespit edilmeli, akabinde kurulacak hükümetle siyasal istikrarın oluşması sağlanmalıdır.
Acil olan açlık ve barınma ihtiyaçlarının karşılanmasından sonra üretime yönelik programlanmış yardımlar devam ettirilmeli, halk üretime teşvik edilmelidir. Eğitim açığının hızlı bir şekilde giderilebilmesi için, eğitime uygun yapılar hızla tamirattan geçirilerek fiziki mekanlar sağlanmalı ve eğitim hizmetine sunulmalıdır. Halkın geleneksel mesleği olan tarım ve hayvancılık, modern araç ve yöntemlerle teşvik edilmelidir. İslam coğrafyasındaki devlet ve sivil toplum kuruluşları, etkin ve verimli kullanılmalıdır. BM ve İslam İşbirliği Teşkilatı, Somali'nin altyapısını inşa etmeyi amaçlayan Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığının çalışmalarına destek olmalı ve fon ayırmalıdır. Kamplardaki insanların yeniden yurtlarına dönmelerini sağlayacak çalışmalar yapılmalıdır.''
ajanslar