Sonunda “Örgüt Üyesi” de olduk, iyi mi?!?

Hasan Karakaya

Malûm... Özellikle “büyükbaş” hayvanlar “kurban” edilirken, “üç ayakları” bağlanır, bir ayakları “açıkta” bırakılır ki; hayvan “hareket” edebilsin ve vücudundaki “kan” iyice akabilsin...

Hayvan; boğazı kesildikten kısa bir süre sonra, “açıkta bırakılan” o ayağını, “can havliyle” öyle bir sallar ki; mazallah birine çarpsa, fena halde sakatlanır ve hatta ölebilir!..

O an, “hayvanın en güçlü anı”dır!.. Zaten, “son çırpınış”la, o “tekme”yi savurduktan sonra hareketsizleşir ve son nefesini vermiş olur!..

GÖZLERİ İYİCE DÖNDÜ!

Ben, “Paralel Yapı”nın son girişimlerini de, “can havliyle” girişilmiş “son çırpınışlar” olarak görüyorum.

Bugünkü “manşet” haberimizde de okuyacağınız gibi; “akıl”la, “mantık”la, “hukuk”la ve “insanlık”la izah edilemeyecek bir “saldırı kampanyası” başlatmışlar!..

“Paralel Yapı”nın bu girişimleri ancak iki şekilde izah edilebilir:

“Gözü dönmüşlük!”

“Kafayı yemişlik!”

Bunlar, gerçekten “gözleri dönmüş”, gerçekten “balataları sıyırmış” ve “kafayı yemiş” olmalılar ki; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu başta olmak üzere, birçok “bakan” ve “siyasi”yi, birçok “bürokrat”ı ve aralarında benim de bulunduğum birçok “gazeteci”yi, Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne “şikâyet” etmişler!..

Niye Uluslararası Ceza Mahkemesi?..

Belli ki, oralarda “adamları” var ve “istedikleri sonucu” alabileceklerini düşünüyorlar!..

Söyleyin Allah aşkına;

Bunlar nasıl bir “yerli yapılanma”dır, nasıl bir “dini cemaat”tir ki, “uluslararası kuruluşlarla işbirliği” içindeler!..

Üstelik de, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı”nı ve “Başbakan”ını şikâyet ediyorlar!..

Eee, hani siz; “Paralel Devlet” değildiniz?.. Hani, siz; “Nerede Paralel devlet?.. İspatlayın!.. Delil gösterin” diyordunuz!.. Bundan âlâ “Paralel Devlet”, bundan âlâ “delil” mi olur?..

Bilmem farkında mısınız;

Bu ülkenin “Cumhurbaşkanı”nı, “Başbakan”ını, “bakan”larını, “milletvekilleri”ni, “bürokrat”larını ve “gazeteci”lerini, yani “Türkiye Cumhuriyeti Devleti”ni Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne şikâyet ediyor, sonra da “biz Paralel Devlet değiliz” diyorsunuz!..

Kim yer bilemem...

Ama, benim karnım tok!..

SOYKIRIM UYGULAMIŞIZ!

Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne yapılan “şikâyet”in gerekçesi ne, biliyor musunuz?..

“Soykırım uygulamak!”

Evet, evet;

“Gülen Cemaati’ne soykırım uygulamak!”

Dedim ya; bunlar gerçekten kafayı yemiş, bunların gözünü gerçekten kan bürümüş, gerçekten pusulayı şaşırmışlar ve gözleri iyice dönmüş!..

Şu hâle bakın;

Şu anda, yeryüzünde uygulanan tek “soykırım”, İsrail’in Gazze’de Filistinli Müslümanlara uyguladığı soykırım iken ve Paralel Yapı da bu soykırıma asla “soykırım” diyemezken, kalkmışlar, “Türkiye’de kendilerine karşı soykırım uygulandığını” iddia ediyorlar.

Bu iddiaya Uluslararası Ceza Mahkemesi ne der bilemem ama, “karga”lar bile herhalde “münasip yerleriyle” gülerler!..

Öyle ya;

“Soykırım” ne, sen nesin?..

Sen, “çeşitli darbe girişimleri”nde bulunacaksın, “devleti ele geçirmeye” ve devlet içinde devlet” kurmaya çalışacaksın, devlet de sana karşı “tedbir” alacak, seni “tasfiye” etmeye çalışacak ve bunun adı “soykırım” olacak, öyle mi?..

Hani, doktorlar; “umutsuz hastalar” için; “Bırakın ne yerse yesin” derler ya; “Paralel Devlet” de o durumda!..

“Bırakın ne yerlerse yesinler!.. Bırakın ne derlerse desinler!.. Bırakın ne yaparlarsa yapsınlar!”

“Gülün, geçin” diyeceğim ama, gülmeyin!.. Çünkü bunlar “acınacak” hâlde!..

HUKUKA DARBE ÖRGÜTÜ!!!

Durun, daha bitmedi..

Bir yandan Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne şikayette bulunurlarken, bir yandan da Eski Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı eliyle, Savcı İsmail Uçar’a 75 sayfalık bir “suç duyurusu” dilekçesi vermişler iyi mi?!?..

Peki, “suçlama” ne?.

“18 Aralık Hukuka Darbe Örgütü adıyla örgüt kurmak ve yönetmek!.. Anayasa’yı ihlâl etmek, suç delillerini yok etmek, gizlemek ve değiştirmek!..  Görevi kötüye kullanmak!”

Ve benzeri suçlamalar!..

Peki, “18 Aralık Hukuka Darbe Örgütü”nün yöneticisi ve üyeleri kimler??.

Yönetici, İçişleri Bakanı Efkan Âlâ olmalı ki, onun ismini en başa yazmışlar... Sonra, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Emniyet Müdürü Selâmi Altınok ve “polis müdürleri” ileİstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu ile “bazı savcılar” geliyor!..

Bunlar;

 “Örgüt yöneticileri” olmalı!..

Ya, “örgüt mensupları” kimler?..

Onların isimleri de şöyle:

“Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak, Yeni Akit Genel Yayın Koordinatörü Hasan Karakaya, Takvim Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ergün Diler, Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, Star Medya Grup Başkanı Mustafa Karaalioğlu, Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ocaktan, Güneş Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Kelkitlioğlu, gazeteci-yazarlar Abdulkadir Selvi, Elif Çakır, Halime Kökçe, Nihal Bengisu Karaca, Hilal Kaplan, Ferit Zengin, eski AB Bakanı Özel Kalem Müdürü İbrahim Bayram.”

RESMEN HEDEF GÖSTERME!

Yaa, gördünüz mü;

“Örgüt” kurmuşuz!..

Hem de, “Bakan”ın, “Vali”nin, “Emniyet Müdürü”nün, “Başsavcı”nın, “savcılar”ın ve “gazeteci”lerin içinde bulunduğu bir örgüt!..

Eskiden “yandaş” diyorlardı, şimdi de “örgüt üyesi” olduk, iyi mi?..

Daha neler göreceğiz...

Açık ve net söyleyeyim... Yakup Saygılı ismini, “operasyonlar” esnasında duydum... Dolayısıyla; ben onu tanımam, o da beni tanımaz!.. Yani, bu listeyi Yakup Saygılı’nın hazırlaması imkânsız!.. O halde, o “liste”ye, meselâ “beni” niye ekledi?.. Belli ki; “liste, birileri tarafından hazırlanmış” ve onun eline tutuşturulmuş!..

O listeyi kim hazırladı, Yakup Saygılı’nın eline kim tutuşturdu ise, vermek istedikleri “mesaj” şudur:

“Paralel Yapı ile uğraşan ve her eylemlerini deşifre eden kişiler, işte bunlardır!.. 

Bunları hedefe oturtun!..

Bu adamlara karşı, her türlü saldırı mübahtır!.. Bunların özel hayatlarını didik didik edin, kamuoyuna duyurun!.. Belden aşağı olsun, yalan olsun, iftira olsun, ne olursa olsun bu adamlarla uğraşın!..

Karalayın!.. İtibarsızlaştırın!..

Şantaj, montaj, her şey serbest!”

Bu yaptıkları, resmen ve alenen “hedef gösterme”dir, “itibar cellatlığı”dır. 

Hayır, bir endişem yok!..

Çünkü ben “iman” ediyorum ki;

“canı veren de, alacak olan da, sadece Cenab-ı Allah’tır.”

Dolayısıyla;

“Şikâyet”ler, “suç duyuruları” ve “hedef gösterme”ler umurumda değil!..

Ben, “40 yılı aşkın meslek hayatım”da, hep “baskı”larla, “dayatma”larla ve “yasadışı zorbalıklar”la mücadele ettim... “Gözaltı”lar yaşadım, “fiili saldırı”lara maruz kaldım, fişlendim, “andıçlama”ların hedefi oldum!..

Ama, “hak” bildiğim yoldan şaşmadım, “güçlü”ler önünde eğilen “seyyar kıbleli”lerden olmadım... Ne yaptımsa; “bu ülke ve bu millet için”  yaptım!..

Bundan sonra da; hiç kimsenin kuşkusu olmasın, Allah nasip ettiği sürece “omurgalı bir duruş” sergilemeye devam edeceğim...

Kim “zalim”dir, kim “adaletsiz”dir, kim “baskıcı ve dayatmacı”dır, kim “zorba”dır ve kim; “din içinde din, devlet içinde devlet” oluşturmaya çalışmaktadır, onları “deşifre” etmekten geri kalmayacak, “nefes aldığım sürece” onlarla mücadele edeceğim!..

BU PİSLİKLER TEMİZLENMELİ!

Tek isteğim şu:

“Paralel Yapı ile mücadele”de, herkes ve her kurum; elini taşın altına koysun ve kendine düşeni “ciddiyetle” yapsın!..

Çünkü bu iş; asla ihmale gelmeyecek “son derece ciddi bir iş”tir ve “Türkiye’nin istiklâli” sözkonusudur!.. Eğer; “TSK, Emniyet ve bakanlık”lar; kendi içlerindeki “pislik”leri temizlemezler, “üst düzey görevler”de bulunan adamların “sicil”lerini gözden geçirmezlerse, korkarım ki, bir gün kendi “koltuk”ları da altlarından çekiliverir!..

Bugünlük, sadece “Kara Kuvvetleri Komutanlığı Tayin Dairesi Başkanlığı” ile “Kilis Emniyet Müdürlüğü”ne dikkat çekmek istiyorum... Ayrıntılarını inşaallah ileride yazarım ama, buralardaki “Paralel Yapılanma”ya mutlaka el atılması gerektiğine inanıyorum...

Dediğim gibi;

Bu mesele “Türkiye’nin istiklâli ve istikbali” meselesidir!..

“Gözlerinin ne kadar döndüğünü, gözlerini nasıl kan bürüdüğünü, kafayı nasıl yediklerini ve pusulayı nasıl şaşırdıklarını” gördünüz işte!..

O halde;

Elinizi çabuk tutun!..

Aksi halde;

Yarın, çok geç olabilir!..

***************************************************************

Zaman gazetesinin tirajı, kazancı ve vergisi araştırıldı mı?

Herkes Bank Asya’nın durumunu konuşuyor, “battı mı-çıktı mı?” onu merak ediyor ve hatta; son günlerde, “rüya”(!)larda, hâşâ İmam-ı Azam Hazretleri görülüp, onun “Bank Asya’ya teslim edilmek üzere, altın dolu bir kese verdiği” yalanı yayılmaya çalışılıyor ama, bence “asıl konuşulması ve araştırılması gereken” kuruluş Zaman gazetesi olmalıdır!..

“Niye?” diyecek olursanız...

Efendim; Zaman gazetesi, kendi tirajını zaman zaman “900 bin küsur”, zaman zaman da “1 milyon küsur” olarak gösteriyor ve böylece “reklâm pastası”ndan da iyi bir pay alıyor!..

Hadi, “reklâm”larını geçelim de, “satış”tan elde ettiği kâr, benim kabaca hesabıma göre, “aylık 5 trilyon civarında” bir para olmalıdır!..

Bu “5 trilyonluk kâr”ın, devlete ödenmesi gereken “vergi” tutarı; en az “1 Trilyon”dur!.. Peki, Zaman gazetesi, bu “1 Trilyonluk vergi”yi ödüyor mu?..

Eğer ödemiyorsa, bu demektir ki; tirajı “şişirme bir tiraj”dır ve halkı aldatmaktadır!.. Bunu öğrenmenin bir başka yolu da; “ithal ettiği kâğıt miktarı”na bakmaktır!.. “Ne kadar kâğıt ithal ettiği ve ne kadar gazete bastığı” araştırılırsa, hem “tirajı” çıkar ortaya, hem de “kazancı!”

Bence, araştırmaya değer!

yeniakit