17 Aralık 2013 tarihinden beri hayli yorulduk. Zihnen, bedenen ve kalben yorulduk. Okuyucularımıza kısmen de olsa zihni yorgunluğunu dindirecek spot cümleler takdim etmek istiyorum. Her bir cümlemiz üzerinde düşünmelerini umuyor ve cümlesine selam ve saygılar sunuyorum…
Yaşamış olduğumuz bu ülkenin olumsuz yönlerini, olumsuz şartlarını biz Müslümanlar hazırlamadık, hazır bulduk. Şikâyet etmek çözüm değil, imtihanı kazanmayı hedeflemeliyiz.
Yeryüzünde işlenen tüm kötülüklerin oluşma sebebi üçtür: Haksız kazanç, gerekli yere harcama yapmamak ve gereksiz yere harcama yapmak. Herkes bu suçlara ortak olup olmadığını vicdanlarına sorarak öğrenebilirler.
Meşru olan tüm değişimlerin referansı Rabbimizdir. Değişim, taklide dayanan bir değişimse bunun sonu yozlaşmadır. Değişim, gelişmeye dayanırsa, kaliteyi sağlar. Dinimiz ise değişimin motor gücüdür.
“Yarın yaparım, ertesi gün yaparım, gibidüşünceler, şeytanın prensibidir. Onu müminlerin kalplerine atar.” Hadis. Deylemi. C.Sağir.
1912 senesi, politik gücün, İslam Dini’nin önüne geçtiği bir tarihtir. 1924 tarihi ise laikliğin devreye girdiği bir senedir. O günden bu günlere kadar, zihin, kalp ve nefis eğitimi resmi kurumlarda rafa kaldırılmıştır. Kur’an ifadesi ile “kan dökecek, yeryüzünü ifsat edecek” insanların, devletin hangi kurumu eğitebilecektir?
Şu acı gerçeği unutmamamız gerekiyor: Bir toplumun bozulmasında suçlu olanın kim olduğu sorulursa, suçluluk derecesine göre cevabı Kur’an vermektedir. Birinci suçlu, o toplumun bizzat kendisidir. İkinci suçlu o toplumun lideridir. Üçüncü suçlu ise o toplumu bozan kişi ve kurumdur. Daha geniş bilgi almak istenirse: Taha Suresi, 85–98. Ayetlere bakılabilir.
Mü’min Suresinin 26. Ayeti, Firavun mantığının ne olduğunu açıklar. Bu mantık, batının ve batı patentli ülkelerin siyasi kimliklerini oluşturur. Merak ettiyseniz Firavun mantığını, kısaca cevap verelim: Müslüman’ı, Namazda, Hac’da, ibadette serbest kılıp, idare ve yönetimde, devlet idaresinde kabul etmemektir.
Herhangi bir ülkede dini faaliyet veya hizmet edip, başarı sağlamak istiyorsak ki bugün birçok insanımız değişik ülkelere gitmektedir. Dikkat etmemiz gereken iki şart vardır: Birincisi, ülkenin fıkhi kimliğini bilerek hareket etmek, ikincisi ise o ülke halkının hayat tarzını iyi anlamaktır.
Herhangi bir kurumda (Dernek-Vakıf-devlet) eleman çalıştırmak istiyorsanız, şu konulara çok dikkat etmemiz gerekir: Ehliyet, liyakat ve sadakattir. Ne yazık ki ehliyete önem verildiği kadar, sadakate önem verilmiyor. Daha sonra tahmin edilmedik olaylara şahit oluyoruz. İlla sadakat. İlla sadakat.
Bir Müslüman’ın, diğer Müslüman kardeşi ile küs durması yasaktır. Eğer aralarında üç şey varsa irtibatı kesmek caizdir. Biri diğerinin namusuna veya rızkına veya dinine zarar verecek tavırları olursa, küsme hakkını kullanabilir.
Terörün, anarşizmin, bozgunculuğun oluşma sebebi: Müslümanların kendi aralarında haksızlık yapması. Bir de müminlerin birbirleriyle dayanışma içerisinde bulunmamasıdır. Her ki konu ile alakalı olarak: Enfal Suresi/73. – Şuara Suresi/183. Ayetlere bakılabilir.
Günümüzde âlimlerimizin çok dikkat edeceği bir konu vardır. Bu konunun dengesi kurulmadığı müddetçe, Müslümanların problemlerini, sıkıntılarını çözmede hayli zorlanırlar. Müslüman âlimin bir eli kitapta (Kur’an – Sünnet – Fıkıh v.s), diğer ile ise hayatta olmalıdır. Hayattan haberi olmayanın, hayatın problemlerini çözmeye hakkı yoktur.
Tüccarlarımız, fabrikatörlerimiz, sanayicilerimiz mali müşavirlere ihtiyaç duyduğu, önem verdiği kadar, hatta daha ötesinde dini müşavirlere de ihtiyaç duymalıdırlar. Gelir-giderinin fıkhi ölçülere dayandırmayanların, ahretteki hesabı çok çetin geçer.
Yaşamış olduğumuz bu ülkenin olumsuz yönlerini, olumsuz şartlarını biz Müslümanlar hazırlamadık, hazır bulduk. Şikâyet etmek çözüm değil, imtihanı kazanmayı hedeflemeliyiz.
Yeryüzünde işlenen tüm kötülüklerin oluşma sebebi üçtür: Haksız kazanç, gerekli yere harcama yapmamak ve gereksiz yere harcama yapmak. Herkes bu suçlara ortak olup olmadığını vicdanlarına sorarak öğrenebilirler.
Meşru olan tüm değişimlerin referansı Rabbimizdir. Değişim, taklide dayanan bir değişimse bunun sonu yozlaşmadır. Değişim, gelişmeye dayanırsa, kaliteyi sağlar. Dinimiz ise değişimin motor gücüdür.
“Yarın yaparım, ertesi gün yaparım, gibidüşünceler, şeytanın prensibidir. Onu müminlerin kalplerine atar.” Hadis. Deylemi. C.Sağir.
1912 senesi, politik gücün, İslam Dini’nin önüne geçtiği bir tarihtir. 1924 tarihi ise laikliğin devreye girdiği bir senedir. O günden bu günlere kadar, zihin, kalp ve nefis eğitimi resmi kurumlarda rafa kaldırılmıştır. Kur’an ifadesi ile “kan dökecek, yeryüzünü ifsat edecek” insanların, devletin hangi kurumu eğitebilecektir?
Şu acı gerçeği unutmamamız gerekiyor: Bir toplumun bozulmasında suçlu olanın kim olduğu sorulursa, suçluluk derecesine göre cevabı Kur’an vermektedir. Birinci suçlu, o toplumun bizzat kendisidir. İkinci suçlu o toplumun lideridir. Üçüncü suçlu ise o toplumu bozan kişi ve kurumdur. Daha geniş bilgi almak istenirse: Taha Suresi, 85–98. Ayetlere bakılabilir.
Mü’min Suresinin 26. Ayeti, Firavun mantığının ne olduğunu açıklar. Bu mantık, batının ve batı patentli ülkelerin siyasi kimliklerini oluşturur. Merak ettiyseniz Firavun mantığını, kısaca cevap verelim: Müslüman’ı, Namazda, Hac’da, ibadette serbest kılıp, idare ve yönetimde, devlet idaresinde kabul etmemektir.
Herhangi bir ülkede dini faaliyet veya hizmet edip, başarı sağlamak istiyorsak ki bugün birçok insanımız değişik ülkelere gitmektedir. Dikkat etmemiz gereken iki şart vardır: Birincisi, ülkenin fıkhi kimliğini bilerek hareket etmek, ikincisi ise o ülke halkının hayat tarzını iyi anlamaktır.
Herhangi bir kurumda (Dernek-Vakıf-devlet) eleman çalıştırmak istiyorsanız, şu konulara çok dikkat etmemiz gerekir: Ehliyet, liyakat ve sadakattir. Ne yazık ki ehliyete önem verildiği kadar, sadakate önem verilmiyor. Daha sonra tahmin edilmedik olaylara şahit oluyoruz. İlla sadakat. İlla sadakat.
Bir Müslüman’ın, diğer Müslüman kardeşi ile küs durması yasaktır. Eğer aralarında üç şey varsa irtibatı kesmek caizdir. Biri diğerinin namusuna veya rızkına veya dinine zarar verecek tavırları olursa, küsme hakkını kullanabilir.
Terörün, anarşizmin, bozgunculuğun oluşma sebebi: Müslümanların kendi aralarında haksızlık yapması. Bir de müminlerin birbirleriyle dayanışma içerisinde bulunmamasıdır. Her ki konu ile alakalı olarak: Enfal Suresi/73. – Şuara Suresi/183. Ayetlere bakılabilir.
Günümüzde âlimlerimizin çok dikkat edeceği bir konu vardır. Bu konunun dengesi kurulmadığı müddetçe, Müslümanların problemlerini, sıkıntılarını çözmede hayli zorlanırlar. Müslüman âlimin bir eli kitapta (Kur’an – Sünnet – Fıkıh v.s), diğer ile ise hayatta olmalıdır. Hayattan haberi olmayanın, hayatın problemlerini çözmeye hakkı yoktur.
Tüccarlarımız, fabrikatörlerimiz, sanayicilerimiz mali müşavirlere ihtiyaç duyduğu, önem verdiği kadar, hatta daha ötesinde dini müşavirlere de ihtiyaç duymalıdırlar. Gelir-giderinin fıkhi ölçülere dayandırmayanların, ahretteki hesabı çok çetin geçer.
yeniakit