OLAY
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi'nde öğrenim gören ve Kürt olan bir grup öğrenci; üniversite kampusunda, Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı öğrenci yurdunda ve ikamet ettikleri şehir merkezinde bir öğrencinin çıkan kavgada yaşamını yitirmesinden sonra yaşadıkları hak ihlallerinin iyice arttığını, bazı arkadaşlarının baskılar yüzünden okullarını bırakmak zorunda kaldıklarını ifade ederek eğitim ve daha önemlisi yaşam haklarının ihlal edilebileceği endişesiyle İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi'nden yardım talebinde bulunmuşlardır.
HEYETİN OLUŞUMU
Öğrenciler tarafından dile getirilen iddiaları taraflarla görüşmek suretiyle yerinde incelemek ve araştırmak, olaylara ilişkin gerçekleri doğru ve tarafsız bir şekilde analiz ederek kamuoyuna sunmak, en temel insan hakkı olan yaşam hakkının yanı sıra, eğitim ve öğretim hakkının korunmasını sağlamak ve meydana gelen hak ihlallerini gerçekleştirenler hakkında gerekli soruşturmaların yapılmasını temin etmek amacıyla;
İnsan Hakları Derneği Genel Başkan yardımcısı Sevim Salihoğlu, İnsan Hakları Derneği Merkez Yönetim Kurulu Üyesi ve İç Anadolu Bölge Temsilcisi Emrah Öner, Mazlumder Genel Yönetim Kurulu Üyesi ve Bursa Mazlumder Şube Başkanı Şakir Çalışkan, Kütahya Mazlumder üyesi Aliye Özkul ile Kütahya'dan aramıza katılan İHAD Eski Genel Başkanı ve İHAD üyesi Selahattin Üneş'ten oluşan bir insan hakları heyeti oluşturulmuştur.
HEYETİN GİRİŞİMLERİ
İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi; Kütahya Valiliği'nden, Kütahya Emniyet Müdürlüğü'nden, Kütahya Üniversitesi Rektörlüğü'nden, Kredi ve Yurtlar Kurumu'na bağlı Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Merkez Kampusu Yurt Müdürlüğünden 21.12.2010 tarihli ve 202/2010/1-11-12-13-14 sayılı yazılar ile randevu talebinde bulunmuş ve tüm yetkililerden 22.1.2010 tarihi için olumlu yanıt almıştır.
Ayrıca heyetimiz, çıkan kavgada yaşamını yitiren Hasan Şimşek'in ailesini de ziyaret ederek başsağlığı dilemiştir.
Anılan durumla ilgili olarak Ankara'dan giden Sevim Salihoğlu ve Emrah Öner, tren garında Kütahya emniyet müdürlüğüne bağlı güvenlik biriminden polis memurlarınca karşılanmıştır. Bu prosedürü anlayabilen heyet üyeleri bir araya geldikten sonra yoğun bir polis baskısı altına alınmak istenmiştir. Sevgi Yolu denilen yerde çok açık bir biçimde polisler tarafından
kamera çekimi yapılmış ardından öğrencilerle görüştüğümüz yerden ayrılırken de "Onur Kıraathanesi" denilen mekân içinden de kamera çekimi yapılmıştır.
HEYET ÜYELERİNİN GERÇEKLEŞTİRDİĞİ GÖRÜŞMELER 1) ÖĞRENCİLERLE YAPILAN GÖRÜŞMELER
Heyetimiz; daha önce yaşamış olduğu bazı deneyimlerden hareketle, heyetlerle görüşen öğrencilere soruşturmalar açıldığını göz önünde bulundurarak, başvuruda bulunan öğrencilerin isimlerini saklı tutma kararı almıştır. Gereken soruşturmalar açıldığı ve talep edildiği takdirde yetkili kurumlara bu isimler beyan edilecektir.
Öğrenciler ile bir gurup öğrencinin kaldığı evde toplu olarak gerçekleştirilen görüşmede, özetle aşağıdaki hususlara değinilmiştir;
Heyet üyelerinin, bir gurup öğrencinin kaldığı evde toplu olarak gerçekleştirdikleri görüşmede kaygılarını ileten ve insan hakları savunucularından acil girişimlerde bulunmalarını talep eden öğrenciler aşağıdaki beyanlarda bulunmuştur:
"9 Kasım 2010 tarihinde okul kampusundan çıktıktan sonra bir gurup ülkücünün büyük kısmı Kürt kökenli olan öğrencilere yönelik önce sözlü ardından da fiili saldırıya dönen kavgada aynı okuldan bir öğrencinin bıçaklanması ve kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmesinden sonra, bizlere yönelik baskı ve tacizler, gerek bazı öğrencilerin kaldığı yurtta gerekse ikamet ettiğimiz kent merkezinde artmaya başladı. Olay anında Yasin Çakan adlı arkadaşımız sınavda olmasına ve Gülnaz adlı arkadaşımızın da o gün evde olmasına ve her iki arkadaşımızın da olay yerinde olmadığı sınav sırasında atılan imzaya ve tanıklarla ispatlı olmasına rağmen onlar dahil olayla ilgili 12 arkadaşımız tutuklanmıştır.
Bu olayın hemen sonrasında kurban bayramı tatili olması nedeniyle hepimiz ailelerimizin yanına gittik. Ailemizi ve de bizleri tedirgin etmesine rağmen eğitimimize devam etmemiz gerektiğinden tatil sonrası tekrar Kütahya'ya döndük. Ancak tatil dönüşü baskılar daha da arttı. Örneğin 14 Aralık 2010 tarihinde bir arkadaşımızın okul kantininde otururken bölüm sekreteri, kapıda toplanan ülkücü guruba mensup öğrencilerin davranışlarından endişe ederek arkadaşımızın dışarıya çıkmasına yardımcı olmuştur. Yine Kredi Yurtlar Kurumu'na (KYK) ait merkez kampusta bulunan yurtta kalan arkadaşlarımız, ülkücü grup tarafından bir kalem bahane edilerek odalarına kadar girilerek tehdit edilmişler ve ancak olayın boyutları büyümeden yatıştırılmıştır. Bu arada özel güvenlik görevlilerinin de zaman zaman ülkücü guruba mensup öğrencilere destek oldukları ve onlara cesaret verdikleri de tarafımızdan gözlemlenmiştir. Yine bu olayın yaşandığı tarihte jandarmaya sığınan arkadaşlarımıza,
jandarmada görevli .............. isimli kişi "biz sizi koruyamayız, buradan gidin" gibi bir ifade
kullanmıştır. Bazı olaylarla ilgili cumhuriyet savcılığına suç duyurunda da bulunulmuştur.
Tutuklanan arkadaşlarımızdan Mehmet Tuğrul bulunduğu cezaevinde hücreye konulmuştur, hücreye konulan arkadaşımız için diğer tutuklu arkadaşlarımıza Mehmet'i Ankara'ya yolladık denilmiştir, bu durum bizi son derece endişelendirmektedir. Buradaki cezaevinde bulunan bir kişiyi önce ayrı bir hücreye koyup sonra Ankara'ya gönderdik demeleri konusunun araştırılmasını istiyoruz. Ayrıca bu arkadaşımız ailesi, burada ülkücü olarak bilinen ve adı "Anıl" olan bir kişi tarafından isim verilerek aranmış ve Kütahya'ya gelmeleri istenmiştir. Bu da yine bizi aileye yönelik saldırı olabileceği konusunda endişelendirmektedir.
Yine buradaki emniyet görevlileri tarafından birçok arkadaşımızın ev sahipleri tehdit edilmiş, evlerimizden çıkarılmak istenmiş ve komşularımıza bizim terörist olduğumuz gibi ifadelerde bulunulmuştur. Kütahya ülkü ocakları başkanı basında da görüldüğü biçimde, emniyetle iş birliği içinde çalıştıklarını belirtmiştir. Bu durumda biz güvenlik güçlerine ne kadar güvenebiliriz. Ayrıca tutuklanan arkadaşlarımızın emniyetteki sorgularında 17 kişilik bir şemadan bahsedilmiş ve isim verilerek bu kişilerin de alınacağı söylenmiştir. Buna benzer bir açıklamayı da zaten ülkü ocakları başkanı yapmıştır.
Kız öğrencilerin kaldığı yurtta da sıkıntılar olmaktadır. Örneğin bir arkadaşımızın Mehmet Uzun'un kitabını okuduğunun görülmesi üzerine kendisi yokken odasına girilip odası dağıtılarak gözdağı verilmek istenmiştir. Kürtçe konuşmalarımız ülkücü öğrencileri rahatsız etmektedir. Ailelerimizin çoğu Türkçe bilmemektedir, biz de elbette ki telefonda onlarla Kürtçe konuşmak zorundayız.
İki arkadaşımız bu baskılara dayanamayarak okulu bırakıp ailelerinin yanına gitti. Yapılmak istene bu bizim de okulumuzu terk etmemizdir. Polisin okuldaki hocalarımıza bizleri sorduğunu öğreniyoruz. Birçok hocamız da bu durumdan rahatsız ve biz öğrencileri çok etkiliyor. Yine polisin bazı öğrencilerden hakkımızda bilgi aldığını duyuyoruz. Her gün başımıza ne gelecek diye endişe içindeyiz. Ülkücü öğrenciler kampus içerisinde gruplar halinde dolaşarak gövde gösterisi yapıyorlar. En son iki gün önce yine bir arkadaşımız okul içerisinde darp edilmiştir.
Burada bulunan arkadaşlar olarak bu olaylardan önce kimimiz kimimizle tanışmıyordu. Bizi yaşadığımız tedirgin edici olaylar bir araya getirdi "
2) RESMİ YETKİLİLERLE YAPILAN GÖRÜŞMELER
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Torun
Üniversite Rektör'ünün il dışında olması nedeniyle Rektör yardımcısı Prof. Dr. Ali Torun ile makamında görüşme yapılmıştır, heyetin görüşmesi baştan sona üniversite tarafından kameraya alınmıştır, buna gerekçe olarak ta bütün ziyaretçilerle yapılan görüşmelerin bu yolla kayıt altına alındığı belirtilmiştir. Heyet bu konuda sıkıntı yaratmamıştır.
Rektör Yrd. Ali Torun heyetin, öğrencilerin sıkıntılarıyla ilgili kaygıları açıkladığında, önce bütün öğrencilere eşit yakınlıkta olduğunu, bir sorunları olduğunda öğrencilerin kendisine başvurmaları gerektiğini ifade etti. Heyet olarak öğrencilerin kampus içinde ve yurtlarda, diğer guruptan öğrencilerle yaşadıkları sıkıntıları kendisine ilettiğimizde, bahsedilen olayların somut olmadığını belirtti. Kampusun güvenlik imkanlarının birkaç eksiklik haricinde (otobüs duraklarında ve kantinde kamera olmaması gibi ) iyi olduğunu belirtti. Bu tür olayların oluşmasını engellemek için üniversite olarak düşündükleri yöntemin öğrencilerin protesto amaçlı hiçbir eylemine izin vermediklerini açıkladı. Çevreyle ilgili bir eylem dahi olsa dahi kargaşa çıkma ihtimalini hep göz önünde bulunduklarını belirtti. Öğrencilerin kendilerine emanet olduğunu belirten Prof. Dr. Ali Torun, heyetimizden şikayette bulunan öğrencilere yasalar çerçevesinde kalmalarını tembihlememizi istedi(!) ve sıklıkla güvenlikle ilgili sınırlarını vurguladı.
Vali Yardımcısı Haluk Saygı
Kütahya valisinin tayininin çıkması nedeniyle vali yardımcısı Haluk Saygı ile görüşülmüştür, Vali Yrd. Haluk Saygı heyetimizi makamında karşıladı. İHD'ye başvuran öğrencilerle görüştükten sonra cinayetle sonuçlanan olayı birde Kütahya valiliğinin insan hakları komisyonuna başkanlık eden Haluk Saygı'dan dinlemek istediğimizi belirttik. Kendisi "bunun yerine önce heyetimizin ne bildiğini duymak istediğini" belirtti. Heyetimiz öğrencilerden duymuş olduğumuz olayları aktarmaya çalıştık. Bildirdiğimiz meseleler karşısında bu konular hakkında bizleri bilgilendirmek yerine konularının kendi salahiyetinin dışında olduğunu ve yargıya intikal ettiği için konuşmamayı tercih etti.
Emniyet Müdür Yardımcısı Neşet Gölcük
Tayini çıkan Vali ile birlikte olduğu ifade edilerek randevu verilmeyen emniyet müdürünün yerine emniyet müdür yardımcısı Neşet Gölcük ile görüşülmüş, heyetimize yönelik baskı kendisine anlatılmıştır. Kendisi, "bu durumdan haberinin olmadığını belirterek konuyla ilgileneceğini" belirtti.
Kredi ve Yurtlar Kurumu Merkez Kampus Yurt Müdürü Yaşar Uluçay
"Yaşanan olaydan haberdar olduğunu ve durumun yatıştırıldığını, yurtta bulunan öğrencilere ellerinden gelen her türlü yardımı yaptıklarını" ifade etti.
YAŞAMINI YİTİREN HASAN ŞİMŞEK'İN BABASI
Olayın acısını henüz üzerinden atamamış olan baba, bir daha böyle bir olay yaşanmamasını, kimsenin bu acıyı hissetmemesini dileyerek, "oğlunun kimseyle sorunu olmayan iyi niyetli bir çocuk olduğunu, olayın olduğu gün duraktayken, ülkücülerin diğer guruba doğru geldiklerini gören oğlunun çıkan arbedede bıçaklanarak öldürüldüğünü, oğlunu öldüren kişinin gerekli cezaya çarptırılması gerektiğini" ifade etti.
Ayrıca Hasan Şimşek'in annesi "olayların durdurulma imkânı varken, neden yetkililerce durdurulmamış olduğu anlayamadığını" ifade etti.
HEYETİN YAPTIĞI TESPİTLER VE SONUÇ
- Heyetimiz, mağdur öğrencilerin son derece kaygılı ve gergin bir ruh haline sahip olduklarını gözlemlemiştir.
- Heyet, yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle öğrencilerin, sosyal yaşama katılım konusunda sorunlar yaşadıklarını gözlemlemiştir.
- Heyetimiz, bu tür baskısal uygulamaların Kürt öğrencilerin hem sosyal yaşam hem de eğitim haklarını ihlal ettiğini gözlemlemiştir.
- Heyetimiz, resmi yetkililerin Kütahya da yaşanan bu gerilim konusunda duyarsız kaldıklarını düşünmektedir. Bizzat Vali Yardımcısı Haluk Saygı'nın anlatılmak istenen her şeye, "ben savcı oğluyum babamdan öğrendiğim bir şey var, yargıya intikal eden bir konu hakkında konuşmam" diyerek geçiştirmeye çalışmıştır, oysa deneyimli bir kadroyla orada bulunan insan hakları heyeti yargı konusunda zaten bir şey sormamış ve yaşandığı iddia edilen sıkıntıları anlatmaya çalışmıştır, ayrıca, bir kentte yaşayan insanların ne olursa olsun hakları konusunda birinci derecede sorumluluk hissetmeleri gerekmektedir.
- Heyet, gün boyu polisin sıkı takibi altında çalışmıştır, bu durum heyet üyelerine, öğrencilerin içinde oldukları durum hakkında da fikir vermektedir.
- Heyetimiz, Rektör Yardımcısı Ali Torun'un öğrencilerin en masum taleplerinin bile yasalara uymaması halinde bastırılması konusundaki ifadeleri karşısında dehşete düşmüştür, kampus içerisindeki her olayın birebir kendilerini ilgilendirdiğini ama kampus dışında herkesin başının çaresine bakması gerektiği düşüncesi öğrencilerin can güvenlikleri ve bağlı olarak bir çok hakları konusunda yalnız oldukları kanaatini doğurmuştur.
Öğrencilerin can güvenliklerinin olmayışı yönündeki kaygılarına neden olan baskılar ve eğitim hakkının engellenmesi ile ayrımcılık yasağının delinmesi, ciddi sonuçları olan ve toplumsal barış ortamını zedeleyen ihlallerdir. Güvenlik görevlilerinin vatandaşla ilişkilerinde; ideolojik davranma, görev ve yetki sınırını aşma, görevi ihmal etme gibi uygulamalara göz yumulmamalıdır. Hukukun bağlayıcılığı herkes için geçerlidir. Yargı mekanizması en etkin şekilde ve kısa zamanda adil sonuca ulaşmalıdır. Ayrıca Kütahya Dumlupınar Üniversitesi yönetimi ile YÖK Başkanlığı, son derece ciddi olan ve son dönemde öğrenciler üzerinden de tırmandırılmaya çalışılan bu iddiaların araştırılması ve iç hukukun etkin sonuca ulaşımı için Savcılık nezdinde başlatılan yargısal sürecin takipçisi olmalı ve gerekli idari soruşturmayı başlatmalıdır.
İHD, MAZLUMDER ve İHAD öğrencilerin eğitim ve sosyal yaşam hakkını hedefleyen ve öğrencilerin can güvenliği tehdidi altında yaşamalarına neden olan bu türden ayrımcılık uygulamalarının takipçisi olmaya devam edecektir