Dikkatle bakanlar, sessizliği aldanmayanlar için çok önemli gelişmeler oluyor. ABD önderliğinde Batı ile Asyalı güçler arasında iki cepheli yıkıcı bir çatışmanın adımları atılıyor sanki. Bu savaşın bir ucu Orta/Güney Asya'da diğer ucu Orta/Doğu Afrika'da. Bugün bu dehşet dengesizliğini gözler önüne seren bir gezintiye çıkalım. Yanı başımızdaki dar bölge sorunlarının uçlarının nerelere kadar ulaşabildiğine, gördüğümüzden çok daha karmaşık ilişkiler ağının nasıl yönetildiğine, Afro-Asya fay hattında ne kadar ürpertici adımlar atıldığına, barış-uzlaşma-işbirliği söylemlerinin arkasındaki gerçek haritaya bakalım.
Korsan meselesiyle başlayalım. Süveyş Kanalı, Kızıldeniz hattının okyanusa açıldığı yerde, Aden Körfezi'nde ve Hint Okyanusu'nda ticaret gemilerine kaçıran, fidye isteyen korsanların kim oldukları, arkasında nasıl bir jeopolitik satranç olduğuyla" Yer yer Türk gemilerini de kaçıran (son olarak bir de Türk kaptanı rehin aldılar), Türk donanmasına ait Giresun gemisinin de mücadele verdiği korsanlar, her zaman kafa karıştırıcı oldu. Daha önce bölgedeki ABD ve Batılı donanmaların büyüklüğüne ve korsanlara müdahale etmemelerine dikkat çektim. Somali ve Orta Afrika'da yaşanan istikrarsızlıklara, keşfedilen zengin enerji kaynaklarına, boru hattı projelerine, Darfur sorununa, Sudan Devlet Başkanı Ömer el Beşir'in hakkında insanlık suçu işlemekten tutuklama kararı çıkarılmasına kadar bölgede yaşanan güç mücadelesine dikkat çektim. Bu kadar yoğun askeri gücün bulunduğu bir yerde, bu kadar geniş kıyı şeridinde küçücük teknelerle devasa gemilerin rehin alınmasındaki tuhaf durum beni hep şüphelendirdi. Adeta göz yumuluyordu. Adeta bölgedeki operasyonların zemini hazırlanıyordu. Yine aynı kanaatleri taşıyorum. Ama başka gelişmeler de var. Bazıları, korsanların küresel düzeyde ve Afrika'da Batı'ya karşı direncin sonucu olduğunu, adeta aysbergin ucu olduğunu, bölgede çok ciddi bir direnç hattı oluşturulduğunu iddia ediyor.
Geçtiğimiz aylar, İsrail savaş uçakları Sudan'da bir konvoyu vurdu. Konvoyun Gazze'ye askeri mühimmat taşıdığı iddia edildi. ABD, Avrupa ülkeleri ve İsrail'in Orta Afrika üzerindeki yığınağına karşı başka güçlerin de harekete geçtiği, bu tip örgütleri kullandığı aynı çevrelerce ima ediliyor. Şimdi, harita şu:
Barack Obama yönetimi, hem Afganistan hem de Pakistan'a yönelik geniş çaplı operasyon hazırlıkları yapıyor. Afganistan'ı büyük bir savaş alanına çevirecek, Pakistan'ı istikrarsızlaştıracak bu savaşı NATO ile birlikte planlıyor. Şurası gerçek; ABD ve NATO bu savaşı asla kazanamayacak. Belki de büyük bir hezimet yaşayacak. Belki de NATO tarihinin en rezil durumuna düşecek. Savaş nerede planlanıyor? Orta ve Güney Asya'da. Yani Asya'nın kalbinde. Kim planlıyor? ABD ve genel anlamıyla Batı. Ne amaçla? Görünüşte terörle mücadele. Büyük yalan! Tamamen Ora Asya'yı ve Güney Asya'yı kontrol etmeye dönek 21. yüzyılın en kapsamlı stratejik planlamasını gerçekleştirmek için.
Asyalı güçler, Batı'nın bu denli yayılmasından rahatsız olanlar misillemeyi Doğu Afrika'dan yapıyor. Sudan, Somali bölgesine yerleşiyor, kaynakları kontrol altın alıyor, Batı'ya burada ağır darbe indirmeye çalışıyor. Amerika Asya'yı vuruyor, Asya Batı'yı Afrika'dan vuruyor ve bu savaşı Atlantik kıyılarına yaşmaya çalışıyor.
Türkiye iki cephede de var. Afganistan'da ABD ile birlikte yer alacak. Umarız burada kontrolü kaybetmez. Orta Afrika'da yine Batı ile birlikte. Osmanlı sonrası en büyük Afrika açılımını yapıyor. Umarız burada da kontrolü kaybetmez.
İki ay önce İran ile Eritre bir anlaşma yaptı. İran donanmasını, ticaretini Eritre limanlarına taşıyan bir anlaşma bu. Tahran Kızıldeniz'de bir askeri üs kuracak. Bu çok ciddi bir gelişme. Tahran için olağanüstü açılım anlamına geliyor. İran, Sudan'la da benzer bir anlaşma yaptı. Bazılarına göre Hizbullah da Sudan'la benzer bir ilişki içinde. Bölgedeki Çin etkisini de katarsak, nasıl bir mücadele yaşandığını daha net anlarız.
Asyalı güçlerin Kızıldeniz, Aden Körfezi'ne yerleşmesi, Batı'nın ekonomik hayat damarı olan Suveyş-Aden hattı için büyük tehdit oluşturuyor. Bu hattın alternatifi Ümit Burnu'nu dolaşmak. Öyleyse, yakın gelecekte Süveyş'ten Hint Okyanusu'na kadar olan bölgede çok önemli gelişmeler olacak demektir. Asyalı güçlerin, ABD'nin, Avrupa'nın, Mısır'ın, Sudan'ın ve diğer Doğu Afrika ülkelerinin karışacağı bu gelişme bence Afganistan'dan daha büyük bir kriz olacaktır. Tam bu sırada, Kenya ve Tanzanya'ya yerleşmeye çalışan Türkiye de bir şekilde bu krizin içinde yer alacaktır.
İşte o bazılarına göre korsanlar, bu büyük jeopolitik restleşmenin, kavganın ürünü. Meğerse bizim korsanlar sadece gemi kaçırmıyor, fidye istemiyor, bu uzun kışı şeridinde dünyanın en önemli satranç oyununda rol alıyormuş, küresel bir mücadelenin tarafıymış.
Ben diyorum ki; biz bu krizi beklerken, Batı Orta Asya'yı vurmaya, Doğu Afrika'ya yerleşmeye ve çatışmayı Batı'nın kalbine taşımaya çalışırken, bu iki coğrafyanın orta yerinde hiç beklemediğimiz bir kriz patlamasın! Lübnan seçimlerini muhalefetin kazanması halinde İran'dan Mısır'a kadar, İsrail'in merkezinde olduğu endişe verici gelişmeler olmasın!...