Darbe yargılamaları devam ederken ilginç gelişmeler oluyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘haksız suçlamalarla tutuklamalar olursa, mahkemeler onları yargılayıp serbest bırakıyor..’ demekte.. Bir iddia ciddî bulunursa, yapılacak olan da budur.
Son zamanlarda Emniyet’teki etkisinin bâriz şekilde arttığı ileri sürülen Mehmet Ağar, 18 Aralık günü mahkemede, FETÖ denilen örgütle işbirliği yaptığı iddiasıyla tutuklu bulunan İstanbul eski Emniyet Md. Hüseyin Çapkın’ı temize çıkaran bir şahitlik yaptı ve Çapkın da bir gün sonra tahliye edildi.
Bir kimsenin haksız olarak tutuklu olduğunun anlaşılıp serbest kalması elbette memnuniyet vericidir ve hiç kimsenin de haksızlığa uğramaması gerekir; ideal olan budur.
Ama, her tutuklunun bir Ağar’ı yok ki..
***
Buna bir de yaklaşık 12 bin kişilik yargıç-savcıdan 5 bin kadarının yargıdan uzaklaştırıldığını, yerlerine getirilen yeni hâkim ve savcılarının ise tecrübesizliği bir yana, onbinlerce tutuklunun dosyalarının okunup iddianâmelerinin hazırlanması ve mahkemeye sunulmasının zorluğu da ortada...
Ayrıca, birçok savcıların, ‘FETÖ’cü olduğu’ iddiasıyla ihbar edilenler hakkında ‘takipsizlik kararı’ vermekten kaçınıp, topu mahkemeye attıkları; mahkemedeki yargıçların da aynı çekincelerle tutuklama kararı verdikleri iddialarının kenarından teğet geçmek zor..
***
Son olarak, Isparta- S. Demirel Üni’nin Bilgi İşlem Dairesi Başkanı Halil Karakoç’un Mayıs- 2015’te kaçırmaya çalıştığı 25 ‘hard disk’in 2 yılda çözülebilen şifrelerinde, F. Gülen’in verdiği 227 tâlimat; siyaset, ekonomi ve basın ile devlet kurumlarını nasıl ele geçirilmesi yolundaki taktikleri de iç ve dış entrika odaklarının nasıl bir işbirliği içinde olduğunu ortaya koydu...
***
17/25 Aralık 2013-Yargı Darbesi Teşebbüsü içinde olduğu iddiasıyla tutuklanan ve mahkemede kendisinin hiçbir şeyden haberinin olmadığını belirterek hapisten kurtulan ve 15 Temmuz Darbe Hıyaneti’nden sonra ise, Amerikan Federal Soruşturma Bürosu'nun(FBI) ‘katkısıyla’ yurt dışına kaçıp, Amerikan makamlarıyla irtibata geçtiğini ve beraberinde getirdiği belgeleri de havalimanında onlara teslim ettiğini, FBI’nın kendisine 50 bin dolar verdiğini, şahit olarak dinlendiği Zarrab Dâvası’nda gururla itiraf eden eski bir emniyet âmiri firarî suçlu Hüseyin Korkmaz’ın anlattıklarının, perde gerisindeki asıl kuklacıbaşı’nın F.G’nin de ötesinde, USA emperyalizmi olduğunu ap-açık ortaya koyduğuna daha ne delil gerekir?
***
FETÖ’nün Mülkiye yapılanmasına ilişkin dâvada da,2010 ile 2014 arasında İstanbul Emniyet Müdür yardımcılarından Yunus Dolar’ın‘itirafçı’ olup mahkemedetanık olarak söyledikleri ve‘İstanbul’da 120 emniyet müdürü vardı. 75-80’i cemaattendi. Türkiye genelinde de yüzde 70’in altına düşmez.. (…) Balyoz, KCK, MİT Müsteşarı’nın ifadeye çağırılması gibi soruşturmaları ve operasyonları yapan istihbarat, terör ve kaçakçılık şubesinin müdürlerinin tamamı cemaatçiydi. Erol Demirhan’ın laptop’u olurdu. O laptop ile ‘emniyet imamı’yla irtibatta olup, diğer şube müdürlerine ‘şunu söyleyeceksin, bunu söyleyeceksin’ derdi. Şube müdürleri her şeyi kanun çerçevesinde yapıyor gösteriyorlardı’demesi de ilginçti.
***
Öte yandan, Ankara C. Başsavcılığı,9 Aralık 2016 günü, Rusya’nın Ankara B. Elçisi Andrei Karlov’u öldüren suikastçi polis Mevlüt Mert Altıntaş’ın e-mail ve sosyal medya mesajlarının, -numarası sanal ortamda oluşturulmuş fiziken olmayan bir bilgisayar aracılığıyla silindiğini belirlemiş. Ama, silinen ‘hard disk’ler Moskova’da çözülmüş ve o cinayetin de F. Gülen’in ‘yeni haşhaşiyûn’ taifesince yönetildiği anlaşılmış gibi.. USA emperyalizmi, F.G. hakkında Türkiye’den belge isteyedursun.. Bu son durum USA ve Rusya’yı bile karşı karşıya getirebilecek mahiyette..
***
Bütün bunlarda, suçlamanın daha bir zorlaştırılması için, suçun faillerini çoğaltmak ve yaygınlaştırmak şeklindeki kurnazlık taktiğinin de kullanıldığı ve uluslararası boyutlara taşındığı anlaşılıyor. Hatırlayalım ki, bir suçta sanık sayısı ne kadar çok olursa, aslî faili belirlemek de o kadar zorlaşır.
Bu arada mâsumlar da yanarmış, bu, FETÖ’nün derdi mi?
stargazete