Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Cebel Amil Kültür ve Edebiyat sempozyumunun açılış konuşmasında Lübnan ve bölge halklarının önündeki tek seçeneğin direniş olduğunu söyledi.
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah video konferans yoluyla yaptığı konuşmasının ilk bölümünde Cebel Amil’deki şiir ve edebiyat iklimine, ikinci bölümünde ise bölgesel gelişmelere değindi.
Konuşmasının bölgedeki gelişmelere ilişkin bölümünde Lübnan’da ve Suriye’de yaşanan siyaset ve güvenlikle ilgili konulara değinen Nasrullah, Siyonizm projesinin bölgenin daimi sorunu olduğuna dikkat çekerek “Bu sorun yerli yerinde duruyor; ama bazıları bunu ya görmezden geliyor ya da sanki hiç böyle bir sorun yokmuş gibi davranıyor. Bu büyük bir suçtur. Lübnan ve bölge halklarının önündeki tek seçenek direniştir” dedi.
Direnişin derin bir kültürel gerçekliği olduğunu belirten Hizbullah Genel Sekreteri, “bazıları sadece şimdi değil, öteden beri Direniş’i tartışıyorlar. Direniş’in Suriye’ye girişi tartışması, 2006’yla, 1982’yle, ya da 1970’li yılların başlarıyla ilgili değildir. Direnişle ilgili bu çatışma Filistin’de Siyonist rejimin kurulmasından beri vardı” dedi.
Direniş’le ilgili tartışmaların Lübnan’da Direniş’in kurucusu İmam Musa Sadr’dan önce de ondan sonra da hep var olduğunu belirten Nasrullah, direniş konusunda hiçbir zaman bir ulusal konsensüs olmadığını hatırlattı ve şunları söyledi:
“Çoğu kimse 1948’de Lübnan’da direnişin var olduğunu bilmiyor, çünkü direnişin anlamını bilmiyorlar. Lübnan’da direniş 1948’den beri ve işgalden önce de vardı. Meşruiyetini de o dönemde elde etmişti. Şu an bazı kişiler, görüşmelerde ‘Filistinliler gelmeden önce İsrail’le bir sorunumuz yoktu’ diyorlar, siyasi süreçte yer alan politikacılar, bölgenin ve Lübnan’ın tarihinden nasıl bu kadar habersiz olabiliyorlar?
Direniş konusu, her partiyle, her örgütle yaşanan sorunun üstündedir ve kutsaldır. Bazıları neyi hedef alacaklarını çok iyi biliyorlar; çünkü onların asıl sorunu direnişledir.”
Lübnan hükümet bildirisinde ‘ordu, millet ve direniş” üçlüsü olarak yer alan ifadeye karşı çıkan ve Direniş’in başarılarını sorgulayan çevrelere eleştiride bulunan Nasrullah, “Bu üçlü, işgal altındaki toprakların kurtarılması sırasında zafer kazandı, tüm dünya bunun gerçekleştirilmesi konusunda aciz kalmıştı. Direniş esirlerin kurtarılması sırasında zafer kazandı; ordu ve milletin yanında yer alarak sınırların korunmasında başarılı oldu. Bu üçlü denge, Lübnan’ı bölgesel dengelerde etkili bir unsur haline getirdi. Direniş, başı dik ve alnı açık bir şekilde ülkeyi ve milleti savunmaya devam edecektir.
Direniş her alanda gücünün zirvesindedir. Altın, altın olarak kalacaktır. Karşımızda bir altın varsa birilerinin onu teneke ya da tahta diye nitelemesi, eşyanın mahiyetini değiştirmez. Lübnan’da, dünyada benzeri olmayan bir altın bulunmaktadır. Tahta ile ilgili olarak da şunu söylemeliyim ki Lübnan tahtadan işgalci askerler için tabut yapmıştır” dedi.
Konuşmasında Suriye’ye de değinen Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Suriye’ye girdiği için Hizbullah’a yapılan eleştirilere cevaben şunları söyledi.
“Bazılarının Suriye’deki gelişmelerle ilgili olarak bizimle sorunu, bizim siyasi tutumumuzla ilgilidir, bizim askeri müdahalemizle ilgili değildir. Suriye’ye en geç müdahil olan Hizbullah oldu, Hizbullah Suriye’ye herkesten sonra girdi. Çünkü bize karşı bir savaş başlatıldı. Biz, Suriye’ye tüm dünya Müslümanları için saygın olan kutsal bir mekanın korunması için girdik.”
Suriye’de yaşananların Direniş’in müdahalesinden değil, uluslar arası ve bölgesel müdahalelerden kaynaklandığını belirten Nasrullah, “Biz en başından beri Suriye’de siyasi çözümü gündeme getirdik. Halbuki Arap dünyasındaki birçoğu yönetimin devrilmesinden söz ediyordu” dedi.
İsim vermemekle birlikte Suudi Arabistan’ın Nusra Cephesi ve IŞİD’i terör örgütleri listesine almasını değerlendiren Nasrullah şunları söyledi: “Nusra ve IŞİD’in terör örgütü listesine alınmasından sonra geriye kim kalıyor? Maalesef Lübnan’daki bazı kişiler, Suriye’de yaşananların kendi ülkelerini tehdit etmekte olduğunu bilmiyor. Halbuki Amerikalılar ve Avrupalılar bile buradakileri kendi ülkelerinin güvenliği için bir tehdit olarak görüyor.
Trablus ve Beka bölgelerinde yaşanan gelişmeleri hatırlatan Nasrullah, “Nihayet attığımız adımların doğruluğu anlaşılmaya başladı. Eğer tekfirci terörizm Suriye’de başarılı olsaydı, sadece Hizbullah değil herkes hedefte olacaktı. Suriye’de ve Irak’ta yaşananları görmüyor musunuz? Suriye’deki tekfirci terörizm yenildiğinde hepimiz güvende olacağız.”
Diğer taraftan Nasrallah konuşmasında İsrail'i de uyardı. www.tevhidhaber.com
"Savaşmıyoruz, savaş istemiyoruz ancak 'Siyonistlerden her kim Lübnan'a savaş açmayı düşünüyor veya tasarlıyorsa, halkımız da bundan endişe duyuyorsa, buna gerek olmadığını bilsin. Düşmanımız, direnç gücümüzün ve kuvvetimizin ne kadar olduğunu birçok Lübnanlı'dan daha iyi biliyor."
Öte yandan sol gazetisinin haberinde de şu ifadeler kullanıldı.
Suriye'ye, tüm Müslümanlar tarafından kutsal kabul edilen Seyyide Zeynep türbesini korumak için girdiklerini savunan Nasrallah, Türkiye'yi eleştirdi. Türkiye'nin, kimse tarafından bilinmeyen Süleyman Şah türbesini Irak-Şam İslam Devleti tehdidinden koruma hakkı olduğu iddiasında bulunduğunu belirten Nasrallah, kendilerinin de buna hakkı olduğunu belirtti.
YDH / SOL / TEVHİDHABER