Henüz "çocukluk" yıllarımızda, mahallemizin bazı "ağabey"leri; çocukları etraflarına toplarlar ve başlarlardı "kızıştırıcı" lâflar etmeye;
"Heyy Ali, sen Ahmet'in burnuna dokunabilir misin?"
Ali "Dokunurum" der, Ahmet de; serde "erkeklik" var ya; "erkekliğe halel getirmemek" için, "Hayır dokunamazsın!" derdi.
"Dokunurdun, dokunamazdın" derken, biraz öncesine kadar birlikte bilye oynayan veya top koşturan çocuklar, başlarlardı alt alta-üst üste kavgaya!.. Ali "dokunmaya" çalışır, Ahmet de kendini "savunmaya!"
Bu uzun süreli "itiş-kakış"ın sonunda, bir de bakmışsın, yüzleri kan-revan içinde kalmış!.. Onlar ağlaya ağlaya evlerine dönerlerken, "büyük ağabey" de hınzır hınzır güler, bazen kahkahayı basardı.
Öyle ya;
Amacına ulaşmış, onları "kavga"ya tutuşturmayı başarmıştır!..
SURİYE İLE SAVAŞ İSTEYENLER!
Aradan yıllar geçti... Büyüdük, kocaman adamlar olduk... Ama, bakıyorum da; birileri "ağabey" rolünü hâlâ sürdürüyor, hâlâ "kavga" çıkarmaya ve "çocuk" gördükleri "insan"ları ve hattâ "ülke"leri birbirine "kapıştırmaya" çalışıyorlar.
Önce "ülke"lerden başlayalım...
Meselâ, Suriye'den...
Malûm, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'a yaptığı "çağrı"dan ve hemen ardından Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nu Suriye'ye göndermesinden sonra, birçok "medya organı"nda ve "papyon kravatlı emekli diplomatlar"ın çıkarıldığı televizyon ekranlarında "savaş tamtamları" çalınmaya ve "Türkiye'nin Suriye'ye girmesi" ihtimalleri dile getirilmeye başlanmıştı...
Hatta, "senaryo"lar konuşuluyordu;
"Türk ordusu nereden girebilir ve nereye kaç günde varabilir?.. Suriye buna karşılık verirse, durum ne olur?"
Evet, evet; resmen ve alenen "savaş senaryoları" konuşulmaya başlanmıştı!.. Belli ki; "büyük ağabey"ler, "Türkiye ile Suriye'nin kapışmasını" istiyordu!..
İNGİLİZ'İN GAZINA GELSEYDİK!
Bunu, en çok isteyen İngiltere idi... Kendi ülkesindeki "siyah öfke"yi durduramayan, bugüne kadar "silahsız polis"leriyle övünen ama Londra'nın "yangın yeri"ne dönmesi üzerine "plastik mermi"ler kullanmak zorunda kalan İngiltere; Türkiye'ye "övgü"ler yağdırıyordu:
"Türk ordusu bunu başarabilir" diyorlardı; "Türk ordusu aslandır, kaplandır, kahramandır!"
Yani, "ver coşkuyu!"
Türkiye, "7 yaşında bir çocuk"tu ya, "gaza gelip" vuracaktı Suriye'yi!..
Ama, Türkiye "enayi" değildi!..