Hüsnü Mahalli
Katar’ın eski Başbakanı Hamed Bin Casim'in Türkiye'de gündeme gelmeyen son itirafları: “Esad’ı devirmek için Türkiye ve Ürdün’de iki koordinasyon merkezi kurduk. Herkes Amerikalılarla çalışıyordu. 2012’de her iki merkezin başına Suudi İstihbarat Şefi Bender Bin Sultan getirildi. O da Esad’tan kurtulmak için iki trilyon dolar istedi. Biz de bu para çok dedik” dedi ve ekledi “Bölgedeki iktidarların tümü ABD’nin taşeronu ve o derse herkes onu yapar. Bazıları yüzde yüz bazıları yüzde seksen”.
Cuma günü Sisi, Bennett ve Muhammed Bin Zayid’in Şarm El-Şeyh’teki buluşmasını ve ‘tiyatroculuk’ oyununa devam etmelerine dikkat çekmiştim. Önceki gün ve dün BAE, Mısır, Bahreyn ve İsrail Dışişleri Bakanları İsrail’de bir araya geldi. Elbette “Büyük Patron” ABD’nin Dışişleri Bakanı Blinken’in katılımıyla.
Başka!
Cumartesi toplanan Irak Parlamentosu 5 ay geçmesine rağmen yeni cumhurbaşkanını seçemedi.
Bir tarafta BAE, İsrail, Suudi Arabistan ve Türkiye’nin desteklediği “Şii Mukteda Sadr, Barzani’ler ve Sünniler” diğer taraftan İran’ın desteklediği Şii gruplar, Celal Talabani’nin Partisi Kürdistan Yurtseverler Birliği ve başka küçük gruplar.
Mısır ve İsrail’deki toplantılar İran’ın Suriye, Lübnan ve Yemen’deki varlığını sınırlandırmayı amaçlarken Bağdat’taki çabalar İran’ın Irak’taki varlığına darbe indirmeyi amaçlıyor.
Başka!
Herkes Katar’ın eski Başbakanı Hamed Bin Casim’in bir süredir Kuveyt’in El-Kabas gazetesinin YouTube kanalında yayınlanan ve Türkiye’de hiç kimsenin takip etmediği itiraflarını konuşuyor.
27 Ekim 2017’de kendi ülkesinin televizyonuna konuşan Bin Casim “Biz, Suudi Arabistan, Türkiye, ABD ve müttefiklerimiz av’ın (Esad) üzerine çullandık ancak son anda bizden kurtuldu” demiş ve “dünyanın dört bir tarafından taşınan on binlerce cihatçılarla birlikte kurulan ve aralarında Nusra’nın bulunduğu gruplara 130 milyar dolar harcadık ve her şeyi Türkiye üzerinden yaptık” diye eklemişti.
Bin Casim son itiraflarıyla maliyeti yükseltmişe benziyor.
“Esad’ı devirmek için Türkiye ve Ürdün’de iki koordinasyon merkezi kurduk. Herkes Amerikalılarla çalışıyordu. 2012’de her iki merkezin başına Suudi İstihbarat Şefi Bender Bin Sultan getirildi. O da Esad’tan kurtulmak için iki trilyon dolar istedi. Biz de bu para çok dedik” dedi ve ekledi “Bölgedeki iktidarların tümü ABD’nin taşeronu ve o derse herkes onu yapar. Bazıları yüzde yüz bazıları yüzde seksen”.
“BÜYÜK TİYATRO”!
Herkes kendine verilen rolü en iyi şekilde yerine getiriyor.
Bu tiyatro gereği Ankara yaklaşık 8 yıldır kavgalı olduğu Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn ile barışıyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemediğini bırakmadığı İsrail ile ‘büyük aşk’ yaşıyor.
9 Mart’ta Ankara’ya gelen Cumhurbaşkanı Herzog’dan sonra İsrail Başbakanı Bennett önümüzdeki günlerde Türkiye’ye geliyor.
Umarım Kadir Gecesi’nde gelmez.
Haberlerle bakılırsa Bayram’dan sonra Erdoğan da İsrail’e gidecekmiş.
‘İki bayram arası’ olacak ama ABD istemediği sürece sorun çıkmaz.
Oyun kuralına göre devam ediyor.
BAE ve Suudi Arabistan Ukrayna konusunda “ABD’ye mesafeli” davranırken Katar ve ‘sahibinin sesi’ El-Cezire televizyonu Rusya karıştı tavır sergiliyor.
Bu da normal çünkü Türkiye dahil bölgenin tüm ülkelerinde Amerikan üsleri var ve bunların en büyükleri Katar’da. ABD; Irak ve Afganistan işgallerini bu üslerden yönetti ve Fırat’ın doğusunda PYD/YPG’ye sağladığı tüm yardımları buradan taşıyor.
Bu da normal çünkü “ABD; Türkiye’nin dost ve müttefiği”!
Peki Türkiye’de neler oluyor?
Altı partinin liderleri “İstikşafi görüşmeleri”ni sürdürüyor.
Dış politikası çuvallamış ülkenin iç siyaseti, ekonomisi, maliyesi perişan ama muhalefet liderleri konuşmanın ötesinde hiçbir şey yapmıyor.
İnsanlar her türlü baskının altında ezilmiş ayakta durma mücadelesi vermeye çalışıyor ama muhalefet liderleri konuşmanın ötesinde hiçbir şey yapmıyor.
Başka bir ülkede olsaydı şimdiye kadar bu iktidar çoktan bırakmak zorunda kalmıştı ama bizim burada bunu sağlayacak bir güç ve irade yok ve olacağa benzemiyor.
Bunu gören AKP şimdiye kadar olduğu gibi istediği her şeyi yapıyor, ülkeyi ve toplumu perişan ediyor ve hiç kimseden de çekinmiyor.
Bu da normal çünkü çekineceği kimse kalmamış.
Kala kala bir kaç gazeteci, emekli asker ve diplomat, aydın ve politikacı kaldı.
Muhalefet liderleri ise “uygun zaman ve mekanı” bekliyor.
Gelir mi bilinmez ama o zamana kadar “atı alan Üsküdar’dan sonra Kadıköy’ü de geçmiş olur”.
Ya da Arapların deyimiyle “Baâde harab El-Basra”.
“Basra darmadağın edildikten sonra”! (korkusuz)