Suriye"de zaman yavaş işliyor.. Gelişmeler doğru yönde, ileri doğru..
Gelen günler, geçen günleri aratmıyor, direnişçiler için.. Suriye için geri sayma devam ediyor.. Çatışmalar artık Şam"ın merkezinde. Her an havaalanı düşebilir.. Merkez düşebilir..
Direniş güçleri, Hizbullah güçlerine Suriye"yi terk etmeleri çağrısında bulundu..
Suriye"nin diasporadaki muhalifleri her an Suriye"nin diplomatik merkezlerine el koyabilir..
Sünni bölgelerin kuşatması altındaki Nuseyri köylerinin boşaltıldığı haberleri geliyor..
Yine bir başka haber de, Türkiye"nin Suriye sınır bölgesinde giderek artan askeri hareketlilik.
İran"da seçim tartışmaları her gün biraz daha artıyor.. Haziran"da seçim var.. Suriye"de haziran öncesi çatışmaların bitirilmesi hedefleniyor..
Esed"i destekleyen kimse kalmadı, İran"dan başka. Rusya da artık Esed"den umudunu kesmiş durumda.. Nuseyriler de Esed"in geleceğinden umutlarını kestikleri için yeni arayışlara girdiler..
ABD Dışişleri Bakanının Ankara ziyareti de bu konu ile ilişkilendiriliyor.. Herhalde ABD Dışişleri Bakanının gündeminde Suriye ile birlikte İsrail ve Filistin konusu da olsa gerek.. Ve tabii Türkiye"deki derin devlet yapılanması da. Bu konuda kritik bir noktaya gelindi. Bir adım ötede darbe süreçlerinde, faili meçhul cinayetler, terör olaylarında MOSSAD ve CIA"nın kirli işleri basına sızacak olursa bu ABD"nin itibarını ciddi şekilde lekeleyebilir..
Suriye Halkının Dostları Grubu Toplantısı"na katılan 11 ülkenin dışişleri bakanları Şam yönetimine ültimatom verdi. Ortak bildiride, Suriye"deki insanlık dramının bir an önce sonlandırılması istendi. Uluslararası toplumu göreve çağıran Davutoğlu, "Artık yeter. Katliamlar bir an önce bitmeli" dedi.
Bu işin artık daha fazla sürmemesi gerekiyor.
Esed"in böyle bir gücü yok.. Bu işin bu noktaya gelmesinin en büyük sorumlusu İran. Yine buna bağlı olarak Hizbullah"ın Esed"in yanında savaşa müdahil olması.. Rusya da daha fazla bu cinayetlere ortak olmak istememesi ile artık İran, bir yandan seçim çalışmaları iktidar partisini sıkıştırırken öte yandan, kaybedeceği artık apaçık ortada olan Esed rejimine daha fazla destek vermesinin kimseye faydası olmayacağının farkında..
Esed"in bugün, düne göre sığınacak bir ülke bulması çok daha zor..
Yine de bu günden yarına bir şey söylemek mümkün değil. Çünki bölgedeki yabancı ve yerli istihbarat örgütleri, İslam dünyasındaki bu yaranın kanamasından memnun olsalar gerek.. Başta İsrail olmak üzere, bu yaranın daha da derinleşmesi ve tarafların birbirlerini daha fazla öldürmelerinden mutluluk duyuyor olsa gerek. Onun için de yangına körükle gitmek konusunda ellerinden geleni arkalarına koymayacakları açık..
Suriye, aynı zamanda Türkiye"den sonra en güvenilir uyuşturucu koridoru idi.. Suriye"de işlerin yoluna girmemesinden menfaati olan daha bir sürü kayıtiçi, kayıtdışı iktisadi ve siyasi yapı sözkonusu..
Bu süreçte cevabını bekleyen bir diğer önemli soru, Suriye"den sonra sıranın kimde olduğu.. Herhalde bu süreç burada bitmeyecek.. Arap yarımadasında bir ülke mi, yoksa Kafkaslar"da bir ülke mi? Sıradaki ülke İran olabilir mi?
Kuşkusuz bu işin sonunun nereye varacağı değil, doğru bir sonuca ulaşma açısından bizim ne yaptığımız sorusunun cevabının bizi daha çok ilgilendirmesi gerekir.. Sonucu takdir ve tayin edecek olan Allah (cc) "dır.. Bu olay vesilesi ile şehid olacak son Suriyeli de şehid olunca, sorun çözülecektir.. Allah ( cc) yaratacağı sonucun esbabını da birlikte yaratacaktır.. Onun için sonuca ilişkin kimsenin bir tereddütü olmaması gerekir.. Bu iş, liyakat ve takdir konusudur.. Allah (cc) cahil ve zalim bir topluluğa hidayet nasib etmeyeceğine göre sonuç çok açık değil mi? Bizim, "İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allahım?" diye sormamız gerekir. Allah"ın bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmesi için, bizim kendimiz hakkındaki hükmümüzü değiştirmemiz gerekir.. Kaldı ki, zulm ile abad olunmaz. Eğer biz Allah"ın yardım ve rızasına ulaşmak için bir çaba içinde olmasak bile, Allah içimizden bir başka topluluğa yardım eder ve onlar eliyle, hatta icabında kafirler eliyle dahi dinine hizmet fırsatı verebilir, zalimleri cezalandırabilir. Onları kendi içlerinde birbirine düşürebilir. Zira, "Allah zalimler topluluğuna hidayet nasib etmez.."
Ne demişler: "Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste". Yine de "ne zaman" derseniz, "bu işlerin tayin edilen saati gelince, vakti dolunca". Kim bilir belki de hemen, şu günlerde! "Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın! (..) Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!" Selâm ve dua ile..
yeniakit