Gelin hep birlikte tevbe edelim.. Hepimizde şeytanın işbirlikçisi bir nefis var. “İnni küntü minezzalimin” diyemeyecek miyiz.. İtiraf edelim ki hiç birimiz sütten çıkmış ak kaşık değiliz. İnsanız biz. Nefs taşıyoruz. Masum değiliz. Hatasız kul olmaz zaten.. Yeter ki özür dilemeyi bilelim de bağışlanma umudunu kaybetmeyelim.
Eskiler “Rabbim beni bana bırakma” derlermiş. Şimdi kimse başkasını işine karıştırmak istemiyor. Ne istişare etme gereği duyuyor, ne de müşavere ediyor. Nasihat dinleyen de yok. Hani bilenlere danışacak, vereceğimiz karardan yarar ya da zarar görecek olan eşe dosta soracaktık. Onlarla konuşacaktık. Hani kederler paylaşıldıkça azalır, mutluluklar paylaşıldıkça çoğalırdı.
Bırakın akrabayı, komşuyu, kimse anasına babasına, eşine, kardeşine bile sormuyor. Paylaşmayı bilmiyoruz. Ümmet, millet diyoruz da bir arada yaşama becerimiz pek yok. Müzakere etme, karar alma becerimiz çok zayıf..
Bir kendimizi tekil bir birey olarak düşünüyoruz ama biz kendi içimizde kalabalık bir grup oluşturuyoruz.. Ruh, can, nefs, beden, akıl; nefsimize taht kurmuş oturan cinler, şeytanlar, hannas, nefsinizi şeytani güçlere açmışsanız önce nefsiniz, aklınızı esir alır. Aklının üzerinden bedeninizi ele geçirirler. Aklımız ve bedenimiz meydan savaşına döner. Şeytan önce 5 duyumuza saldıracaktır.. 5 duyunuzu ele geçirdiklerinde aslında artık gözleri var görmeyen, kulakları var duymayan, kalpleri var hissetmeyen biri olursunuz.. Korku ve dürtüleri ile güdülen bir belhum adal’a dönüşür insan. Biyonik bir robot ve sistematik bir geri zekalı olursunuz. Şeytan kulağınıza ebedi bir hayat ve yeryüzünde bir cennet vaad etmeye başlar. Hayal dünyanızda size bir pencere açar ve sizi bu hayal perdesi ile oyalar.
Hakikatin nuru yerine içi boşaltılmış bir gerçekliğin sanal aydınlığında sizi cennet hayali ile cehenneme doğru koşturabilirler.. Unutmamamız gereken bir kural: Cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir.. Sizi zaten hep o iyi niyetlerinizle avlamaya çalışacaklar. Şakralarınızın açıldığını ve 3. Göz’ün aydınlığında gerçeklerin gizemli dünyasında mistik bir yolculuğa çıkacaksınız. Biraz bilim, biraz felsefe, biraz mistisizm, biraz ezoterizm, evrenin gizemli dünyası diye sunulan kurgusal bir dünyanın sırları içinde uyanıkken hayallerinizle süslediğiniz rüyalar görebilirsiniz.
Birileri evrenin sırrını keşfetti ya, bu kendilerine yaşam koçu diyen seküler ruhbanların evrenin sırrını levhimahfuzdan almaları gerekmiyor.. Onun bir sırrı var, beyninizi doğru kullanabilirseniz, akıl ve bilim size bu sırları öğretecektir.. O zaman kainat kitabı size sırlarını açacaktır. Bu “modern mitoloji” günümüzde hem sekülerleri, hem de dindarları ciddi bir biçimde etkiliyor. Bazı NLP ve paralelindeki sözde eğitim ve danışmanlık kuruluşlarının eğitimlerin toplumu bu kadar etkilemesinin altında yatan asıl sebeb bu. Dindarların, liberallerin, “z kuşağı”nın bu işten bu kadar çok etkilenmesinin arkasında bizim tv’ler de dahil televizyonlar, bir takım dergiler, belediyelerin kültür etkinlikleri, sanal media, sivil toplum hepsi etkili. Hepsi bunların değirmenine su taşıyor.
Hepimiz dikkatli olmamız gerek..
Şunu görsek, biri bir hata yaptı mı hemen onları dışlamasak. Cezalandırmadan önce kazanmaya çalışsak. Çok dışlayıcı ve cezalandırıcı olduk. Tedbir ve ihtiyattan sözetmiyorum. Elbette, her zaman tedbirli ve dikkatli olacağız. Doktor ve hasta ilişkisine benzer bir yaklaşım tarzı daha gerçekçi bir yaklaşım olmaz mı. Hastaları ölüme terketmeyeceğiz. Belli olmaz, yakın duran gelmeyebilir, uzak gibi duran birden koşarak gelebilir..
Her insanın bedeninde melek de var, şeytan da.. Ruhumuz her zaman, her şart altında temiz ve asildir. Nefsinizi terbiye etmek, kontrol altında tutmazsanız şeytanın gireceği en açık kapıdır. Nefsiniz aklınızı, aklının canınızı kontrol altına alırsa vay halinize.. Ruhunuz nefsinize, kalbiniz aklınıza hakim olmalı. Aklınız işlerinize yön vermeli. Akıl sadece gerçeğin düzleminde kalır, hakikat aklınıza yön vermeyecek olursa akıl bizi nefsin eşiğine getirip bırakabilir..
Unutmayalım ki, vahiyle bağını koparmış bir akıl Şeytan’ın yol arkadaşıdır.. Eğer akıl vahyi te’vil eder ve vahyi kendi heva ve heveslerine alet ederse daha da tehlikelidir. Mesela “muharref şeriatler, bala katılmış, altun tas içre sunulan ağu”dur. Bu gün dinleştirilmiş o kadar çok ideoloji ve öğreti var ki, ya da ilahlaştırılmış önder, yaşam koçu..
Herkesin, hepimizin çok dikkatli olması gerek. Kendimize bir çeki düzen vermemiz şart.
Selam ve dua ile.
yeniakit