ABD Ortadoğu'ya elindeki tüm olanaklarla müdahale etmeye çalışırken, partnerlerinden Suudi Arabistan büyük bir hızla silahlanıyor. Alınan silahlar boşa da gitmiyor. Suudi monarşisi, ihtiyaç olan her durumda komşu ülkelere askeri müdahalede bulunmaktan çekinmiyor.
19 Mayıs günü Barack Obama, ABD'nin "Arap Baharı"yla gelen özgürlük talebine desteğini dile getirirken, ülkesinin ikiyüzlülüğünü belki de en iyi yansıtan, söyledikleri değil söylemedikleri oldu. Obama, bölgedeki diktatörlerden bahsederken bazı ülkelerin isimlerini saymış, kendi müttefiklerini ise liste dışı bırakmıştı. Biri tarafından yazılsa, bu anılmayan listenin tepesinde olmayı açıkça hak eden ülke, Suudi Arabistan olurdu.
Suudi Arabistan, "Arap Baharı" sürecinde ABD'nin hedefi değil, işbirlikçisi. Özellikle Suriye ve Mısır'da dinci gerici(!) akımlara verdiği destekle, devrimcilerin ağırlık sahibi olmamasından çok çeken hareketlenmede, ağırlığı ABD yanlısı dinci akımların(!) kazanmasına katkıda bulundu. Halkın özgürlük talebiyle sokaklara döküldüğü bir başka ülkede, Bahreyn'de ise bu ülkenin davetini bile beklemeksizin tanklarıyla sınırı aşıp başkent sokaklarına girdi ve ayaklanmayı bastırmak için ortalığı kan gölüne çevirdi.
Suudi Arabistan'ın ABD'yle ilişkisi denilince ilk akla gelen petrol olsa da, bu ilişkinin bir başka önemli boyutu silah ticareti. 20 Ekim 2010'da Obama yönetimi, Suudi Arabistan'a tam 60 milyar dolarlık silah satma niyeti olduğunu açıkladı. Yasa gereği bu talep Kongre'ye sunuldu ve onay bekliyor. Fakat Kongre'de Suudi karşıtlığıyla bilinen, İsrail yanlısı üyeler dahi bu rekor düzeydeki anlaşmaya karşı seslerini çıkarmadılar.
15 senelik bir dönemi kapsayan anlaşma gereği ABD Suudi F-15S uçaklarını modernize edecek, küçük silahların yanı sıra roket fırlatıcılar, 84 F-15SA savaş uçağı, 190 askeri helikopter, 12,667 füze, 18,350 bomba, ve en fazla tartışılan silah olarak 1000 adet JDAM kiti (normal bombaları akıllı bombaya çevirebilen uydu kumandalı yüksek teknoloji ürünü cihazlar) satacak.
The Wall Street Journal gazetesinin 23 Şubat'ta bildirdiğine göre Suudi Arabistan'a gemi ve füze savunma sistemleri satılması da ABD Kongresi'nde tartışılmaya başlandı.
"Değişen jeopolitik manzara"
Siyasi-askeri meselelerde Dışişleri Bakan Yardımcısı olan Andrew Shapiro, 3 Mayıs'ta silah ticareti anlaşmalarını denetleyen Savunma Güvenlik İşbirliği Ajansı'na yaptığı konuşmada, Suudi Arabistan'la yapılan büyük silah anlaşması düşünülürken, karar vericilerin Ortadoğu'da "değişmekte olan jeopolitik manzara"yı hesaba katmaları gerektiğini söyledi. Shapiro, ABD tarihindeki en büyük silah satışı anlaşmasını Suudi Arabistan'la imzalayarak, "Körfez güvenliğine bağlılıklarını" gösterdiklerini de ekledi.
ABD açısından stratejik önemi büyük olan Basra Körfezi'ni kontrolde en fazla güvenilen müttefik, Suudi Arabistan. Zaten körfezin etrafındaki Kuveyt, Bahreyn, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi diğer Sünni monarşiler de bölgede Suudi liderliğinde ABD yanlısı bir gerici blok oluşturuyor. Körfezin doğu kıyısına baştan başa sahip olan İran'a karşı da ABD bu bloğu destekliyor.
Satışlar durmadı
Tarihin en büyük silah satışının üzerinden henüz bir sene dahi geçmemiş olmasına rağmen, Suudi Arabistan'la ABD arasında başka silah alım görüşmeleri de yürümekte. Nisan ayında Riyad'ın, balistik füzelere sahip savaş gemileri için ABD'den fiyat aldığı bildirildi. Bu haberin ajanslara düştüğü aynı gün, Andrew Shapiro Suudi Arabistan'a 300 milyon dolarlık gece görüş ekipmanı satılacağını açıkladı. 13 Haziran'da 968 milyon dolarlık bir başka satış daha duyuruldu: 14 top, 132 zırhlı araç, 404 misket bombası ve destek üniteleri.
İlişkinin geçmişi de var
ABD'yle Suudi krallığı arasındaki askeri ittifak, eskilere gidiyor. 2009 yılında araştırmacı gazeteci Nick Turse, 1946-2007 arasında Suudi Arabistan'ın ABD'den 295 milyon dolar askeri yardım aldığını, buna karşılık 1950-2006 arasında 80 milyar dolarlık askeri ekipman ve inşaat hizmeti satın aldığını ortaya koydu.
Riyad'ın önemi, Soğuk Savaş'tan sonra ABD'nin gözünü Ortadoğu'ya daha fazla çevirdiği dönemde belki daha da arttı. Stokholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü'nün (SIPRI) verilerine göre Suudi Arabistan, 1990-2009 yılları arasında bölgedeki en büyük silah ihracatçısı oldu.
Silahların boşa gittiği söylenemez. Suudi Arabistan'ın, batı basını her yerde "özgürlük talepleriyle çınlayan meydanları" gündeme getirirken tamamen görmezden geldiği ülkede, Bahreyn'deki meydanda çadırlarının içindeki insanları katletmek üzere tanklarıyla bu ülkeye girmesi, sembolik olarak bölgedeki işlevini açıkça ortaya koydu. Bahreyn'de sıkıyönetim 1 Haziran'da sözde kaldırıldı, fakat Suudi askerleri ülkedeki varlıklarını sürdürüyor. Ancak Suudi Arabistan'ın müdahaleleri, bunlarla sınırlı değil. Arap Baharı'nda inisiyatifi ele geçirmek üzere harekete geçen gerici örgütlere desteği bir yana, Suudi Arabistan 2009 yılından bu yana Yemen'i bombalıyor. Kuzeydeki Huti nüfusa atılan bombaların sivil nüfusu öldürdüğünü Suudi Savunma Bakanı Prens Halid bin Sultan'ın ABD elçiliğine verdiği mesajda kabul ettiği, Wikileaks belgeleriyle ortaya çıkmıştı.
sol haberler