Tahıl krizine çözüm önerisi!
Biz yaklaşık 2 yıldır öğle yemeği yemiyoruz. Bu Tanzimat geleneğini bıraktık..
Ve sigara içmiyoruz.
Tahıl krizinin sebebi neydi?
1- Küresel ısınma.
2- Erozyon. Toprak kaybı..
3- Kuraklık ve su kaynaklarının azalması.
4- Nüfus ve refah artışına bağlı tüketim talebindeki artış.
5- Tarımsal alanların bir kısmının bioenerji sektörü için üretime tahsisi.
6- Psikolojik faktörler ve borsa spekülatörlerinin piyasa üzerindeki negatif etkisi.
Peki, çözüm ne?
1- Kyoto"nun bir an önce imzalanarak yürürlüğe sokulması ve atmosfere gaz salınımını önleyici yeni tedbirlerin alınması.
2- Erozyonun önlenmesi ve verimli tarım alanlarının korunup geliştirilmesi, toprağın verimli kullanımı.. Yeni gıda türlerinin tesbiti. GDO yoluyla değil, fakat yeni ırklar ve tabii sekesiyon yoluyla ırk ıslahı sonucu verimliliğin artırılması.. Konut ve işyerlerinin verimli topraklara değil, kıraçlara ya da yamaçlara yapılması. Rüzgar ve yeraltı su hareketleri, yerüstü su kaynaklarının kirletilmemesine özen gösterilmesi..
3- Su kaynaklarının verimli ve etkin kullanımı
4- Sigaranın tamamen yasaklanarak, tütüne ayrılan arazilerin tarıma döndürülmesi. Sadece sigaraya ödediğimiz kaynağın bu alanda teşvik olarak kullanılması ile bile bu sorun çözülebilir..
5- Siyasi muhalefet hareketlerinin iktidarlara yönelik baskı oluşturmak ya da borsa krizi meydana getirerek vurgun yapmak isteyen spekülatörlerin yalanlarına kanmamak..
6- İsrafın önlenmesi, önce şişmanlayıp sonra nasıl kilo vereceğim diye düşünmek yerine, öğle yemeğinden tümü ile vazgeçmek. Yemek çeşitlerini mümkün olduğu kadar azaltmak.. Ve doğal, taze, işlenmemiş ürünlere öncelik vermek..
Bu sonuncusu gıda tüketiminde % 40"a varan bir azalma sağlayacaktır.. İşte verimliliğin artması yanında size günde 1,5 saat zaman kazandıracaktır. Kadınların yükünü inanılmaz azaltacaktır. Yemek hazırlamak, yemek, bulaşıkları yıkamak, sofrayı kurup toplamak.. Bir o kadar su ve deterjan tasarrufu.
Peki öğle vakti acıkırsanız ne yapacaksınız?
Bir bardak süt (UHT/Uzun ömürlü beyaz içecekten olmasın). Ya da biraz yoğurt, fındık-fıstık türü şeyler, mesela dometes, havuç, salatalık, muz açlığınızı gidermeye yetebilir mi? İşlenmeden olduğu gibi, iyice yıkayıp, mümkünse bıçak da kullanmadan.. Böylece diş etleriniz de sağlığa kavuşur, çene kasları ve kemikleri de harekete geçer.. Kulak sağlığı açısından bile önemli bu konu.. İşlenmiş ve yumuşak yiyeceklerden çene kaslarımız tembelleşiyor artık.. Bu da iç kulaktaki su dengesini ve yoğunluğunu olumsuz etkiliyor.. Yaşlanınca sarsak sarsak yürürseniz şaşmayın! Hele bir de kulaklık sürekli kulağınızdaysa..
Mesela meyve ve tatlıyı yemekten sonra değil, önce yiyin.. Yemekten sonra tatlı geleneği de bize Tanzimat"ın hediyesi.. Miğde sağlığı açısından bu sakıncalı.. Tatlı ve meyve yiyecekseniz yemekten önce yiyin. Sabah kahvaltısından önce ılık suda elma sirkesi ve bal da çok iş görür..
Bu basit tedbirler bile, en azından bu günkü krizin aşılması için ciddi anlamda katkı sağlayacaktır..
Zaten kriz olmasa da bizim sigara içmememiz gerekiyor. Mesela niye süt içmezsiniz? Hemen sorarlar, çay mı, kahve mi? "Süt istiyorum" deyin bir de! Bu alışkanlıklarımızı değiştirelim artık. Meyan şerbeti isteyin, bal şerbeti isteyin, temr hindi şerbeti isteyin.. İsraf etmememiz gerekiyor, sağlıklı beslenmemiz gerekiyor.. Doğal beslenmeye özen göstermemiz gerekiyor. Mesela bu beyaz, mayayla pişirilmiş ekmek takıntısı nereden geliyor? Oysa patates katkılı yoğun ekmek hem daha sağlıklı, hem daha uzun ömürlü.. Hem daha besleyici.. Kim başımıza bela etti bu ekmeği, nan-ı aziz Francala oldu, kimlik değiştirip geldi soframıza kuruldu..
Kepekli ekmek hem daha ucuz ve hem daha sağlıklı..
Mümkün olduğunca birden fazla hayvansal gıdayı birlikte almayalım. Hanif gelenekte bu yasak. Peygamberimiz de hanif geleneğe bağlı kaldı.. Aynı anda mümkün olduğunca, yoğun şekilde karbonhidrat, protein ve glikoz almamaya özen gösterelim.
Alkol, kola, gazoz türü içecekleri içenlerin aklına şaşarım. Hele o enerji içecekleri, tam bir felaket! Mevsiminde bol bol meyve yiyin.
Mesela neden fazla balık yenmez bizde? 3 tarafı denizlerle çevrili bir ülkede yaşıyoruz oysa. Deniz mahsulleri pek yenmiyor..
Kesinlikle biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmedikçe, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek. Allah cahil ve zalim bir kavme hidayet nasib etmez çünkü.
Bakın, eğer bu kaynak tasarrufunu sağlayacak olursak, dünyanın tahılı insan oğluna bol bol yeter.. O zaman GDO"ya gerek kalmaz.. Fiyatlar düşer, kalite artar..
Tabiatı bu kadar hor kullanacak olursak, olacağı buydu..
Bugünkü bilim, teknoloji, üretim-tüketim, paylaşım ilişkileri buysa sonuç bu!
Bu işlere acil bir çözüm bulunmaz ise bu savaş demektir, bu iç ayaklanmalar demektir. Bu kürel bir göç dalgasının eşiğindeyiz demektir..
Kesinlikle yeni gıda kaynakları bulmamız gerekiyor ve öncelikle de, tabiattaki bir çok yenebilir gıda türlerinin bir şekilde mutfağımıza kazandırılması gerektiği anlamına gelir..
Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal! Selam ve dua ile..
vakit