Taliban,ABD ve İran

The Guardian'da Dllip Hiro'nun makalesi. Taliabn ABD ve İran üçgenini kendi penceresinden aktarmış.

Pazartesi günü, ABD Başkanı George W. Bush'un İran fobisi yine 'gösterimdeydi'. Bu seferki vesile, Bush'un Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai'yle Camp David'de yaptığı ortak basın toplantısıydı. Pazar günü CNN'de yayımlanan bir söyleşide İran'ın ülkesi için 'bir yardımcı ve çözüm' olduğunu söyleyen Karzai'yle çelişerek, Bush Afgan lideri 'İran'ın etkisinin olumlu olup olmadığı konusunda çok dikkatli davranmaya' çağırdı. Böyle bir açıklama sadece, Tahran'ın doğudaki komşusuyla yakın zamandaki ilişkileri konusunda cahil olan birisinden gelebilirdi. 11 Eylül 2001'den çok önce, İran Kabil'i 1996'da ele geçiren Taliban'la anlaşmazlık yaşıyordu. Ortodoks Sünni olan Taliban güçleri Şiileri aşağı görüyordu ve her yıl düzeledikleri Aşure günü törenlerini yasaklamıştı. Taliban 1998 yazında bir düzine İranlı diplomatı Mezar-ı Şerif'te rehin aldığındaysa, iki komşu arasındaki ilişkiler neredeyse bir savaşa varacak kadar bozuldu. Sonuçta soğukkanlılık baskın geldi ve İran Afgan sınırına yığdığı Devrim Muhafızları'nı çekti.
11 Eylül sonrasında Bush yönetimi Taliban'a saldırmaya hazırlanırken, İranlılar ABD'yle gizlice istihbarat paylaştı. İran'ın Meşad kentindeki Taliban karşıtı Afgan lideri İsmail Han İranlıların teşvikiyle, Pentagon'un kuzey ve doğu Afganistan'daki saldırısıyla koordinasyon içinde batıdaki Taliban güçlerine saldırı düzenledi. İsmail Han'ın milisleri İran sınırına yakın olan önemli Herat kentini ele geçirdi. Aralık 2001'de Bonn'da düzenlenen uluslararası konferanstaysa, İran Dışişleri Bakanı Kemal Harrazi, Taliban sonrası Afganistan'da Hamid Karzai'yi devlet başkanı yapmaları için Amerikalılarla aktif işbirliğnde bulundu.
Daha sonra Tokyo'da yapılan uluslararası bağışçılar toplantısında da, İran Afganistan'a beş yılda 500 milyon dolar yardım sözü verdi. Diğer katılımcıların tersine sözünü tutan Tahran, özellikle batı Afganistan'dakiler olmak üzere çeşitli altyapı ve sağlık projelerine de katıldı.
Tacik asıllı İsmail Han, Peştun aşireti mensubu Karzai'nin resmen devlet başkanı olması üzerine Kâbil'e elçi göndermeyi reddedince, Han'ı başkanlık yemini törenine oğulunu göndermesi için ikna eden de İran hükümetiydi. Dahası, 1979'daki İslam Devrimi'nden bu yana, İran hükümeti ülkelerini Avrupa'ya geçiş yolu olarak kullanan Afgan uyuşturucu tacirleriyle savaşıyor. Kaçakçılarla Devrim Muhafızları arasındaki yüzlerce çatışmada, birkaç bin muhafız hayatını kaybetti. İran'ın Taliban'ın Aralık 2001'de devrilmesinden sonra da sürdürdüğü anti-narkotik kampanyasını, sadece Karzai hükümeti değil, BM de övdü. Sonuçta, Karzai'nin İran'ı 'bir yardımcı ve çözüm' diye nitelemesinin köklü nedenleri var.
Bush'sa, İran'ın 'nükleer silah geliştirme isteğini ilan etmiş' bir hükümete sahip olduğunu söyleyerek, uluslararası inanılırlığına iyice zarar verdi. Bu yanlış. Zira, İran'ın dini lideri Ayetullah Hamaney 12 Eylül 2004'te, atom bombasının caiz olmadığını belirten bir fetva çıkardı. Hamaney Kasım 2004'teyse şöyle bir açıklama yaptı: "İslam, nükleer silah geliştirmeyi, üretmeyi veya depolamayı yasaklar. Bizi nükleer silah programı yürütmekle suçluyorlar. Önceden de söylediğim gibi, nükleer silahlar hakkında düşünmüyoruz bile."
Fakat George W. Bush nedeniyle dünya, gerçekler, uzmanlık ve tarihsel deneyim yerine mantıksal dayanağı olmayan hisleriyle hareket etmekten gurur duyan bir siyasetçiyle karşı karşıya. (9 Ağustos 2007)

DIlip Hiro
radikal

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Trump, DSÖ'den önce Gazze ve UCM'ye saldırdı
Acar Medya Nifak Çetesini İfşa Etti (VİDEO)
Abdurrahman Dilipak: Trump, DSÖ'den önce Gazze ve UCM'ye saldırdı
Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine