Hilal TV’de Yapımcılığını ve sunuculuğunu Feridun ve Arzu Erdoğral çiftinin üstlendiği Basında Bugün programının konuğu Emniyet İstihbarat Dairesi Eski Başkanı Bülent Orakoğlu oldu.
Orakoğlu, 'Üniversite baskını gösteriyor ki AK Parti'nin yanında MHP'de hedef haline gelmiştir' dedi.
Orakoğlu'nun açıklamalarından önemli satırbaşları:
Türkiye idaresi çok zor bir süreçten geçiyor. AKP’ye açılan kapatma davası ortamı oldukça gerdi. Akdeniz Üniversitesi provokatif bir eyleme şahit oldu.. Burada tabi birçok soru var 80 güvenlik görevlisinin gösterilerin yapıldığı esnada adeta buhar olması bu soruların başında geliyor. Siz bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz ve hangi pencereden bakıyorsunuz?
Tabi bizi televizyonlarının başında bulunan değerli seyircileri de biliyorlar ki Türkiye’de iç karışıklık, iktidarsızlık ve kaos ortamına sürüklenmek isteniyor. Türkiye’de çok önemli olaylar var. Yine türban sorununu ortaya çıkardılar, yine bunun dışında birileri bu ülkede geçmiş dönemlere götürmeye çalışıyorlar, yine darbe günlerine götürmeye çalışıyorlar. Tabi geçmiş yıllara göre emniyet görevlileri de deneyimli olarak ülkeyi kaosa ve istikrarsızlığa sürüklemek isteyenlere karşı görev yapmaktadırlar.
Tabi emniyet görevlilerinin en büyük gücü Türk halkıdır. Şimdi dikkat ederseniz Akdeniz Üniversitesi’nde olan son zamanlardaki çatışma ortamında öğrenci çatışmalarında yalnız Akdeniz Üniversitesi’ndeki olan olaylar değil bazı üniversitelerde de olaylar oluyor. Bir el sürekli elini sokup ülkeyi karıştırmaya çalışıyor. Bunları münferit olarak görmek yanlıştır. Birileri ülkeyi darbe günlerine çekmek veya darbe şartlarına çekmek istiyor. Tabii bu Ergenekon terör örgütüyle ilgili yapılan operasyonlarla da anlaşılıyor ki ülke 27 Mayıs 1960 ihtilali benzeri bir darbe sürecine çekilmek isteniyor. Bu nedenle bu üniversitenin veya çeşitli üniversitelerdeki olayları hatırlatmıştım. Son olarak da Akdeniz Üniversitesi’ndeki olaylarla ilgili öğrenci eylemleri tek başına değerlendirmek mümkün değil .Bunlar organize olay olarak bir merkezden idare edilen bir olay gibi gözüküyor.
Burada Türkiye’yi darbe ortamına çekmek isteyen bir mastır plan uygulanıyor sanki. Bu üniversitelerde meydana gelen olaylarda Türkiye’yi darbe ortamına çekmek isteyen güçlerin -ki bunların büyük bir kısmı dış güçtür, bunların içeride uzantıları bulunmaktadır- bunlar tarafından öğrenciler kışkırtılmak istenmektedir. Bunun göstergeleri de işte Akdeniz Üniversitesinde öğrenci olmayan bir takım kişilerin.
Provokatörlerin öğrenciler arasına sızarak öğrencileri birbirlerine karşı kışkırttıkları da gözlenmektedir. Burada üzücü olan durum şudur:
Herkes 1980 öncesi Türkiye’de öğrenci olaylarına benzediğini söylemekteyse de ancak Türkiye’yi idare edenler maalesef Türkiye’deki üniversite gençliğine veya Türk toplumuna iyi örnek olamamışlardır.
Bakın şimdi mesela rektörler biliyorsunuz Türkiye’de hükümetle rektörler arasında (bir kısım rektörler diyelim) arasında ciddi sıkıntılar baş gösterdi biraz önce Feridun bey siz de sormuştunuz efendim işte üniversiteye giriş çıkış bu kadar kolay mı? Nasıl giriliyor? Tabii kolay olmaması gerekiyor burada. Çünkü bu tür provakatif eylemler Türkiye’yi 27 Mayıs darbe ortamına getirmek isteyen karanlık güçler tarafından daha da arttırılarak devam edecektir. Yani bundan sonra daha başka Üniversitelerde de bu tür provakatif eylemler öğrenci olayları oluşmasına çalışılacaktır. Çünkü geçmişi hatırladığımız zaman 27 Mayıs ihtilalinden bir - bir buçuk ay önce İstanbul üniversitesinde çok ciddi anlamda üniversitede çok ciddi olaylar meydana geldi yani birileri geçmiş dönemdeki olan ihtilal şartlarına doğru Türkiye’yi götürmeye çalışıyor. Tabii güvenlik güçlerimiz bunlarla başarılı bir şekilde mücadele etmeye çalışıyor. Ancak burada önemli olan şudur; Türkiye yine istemediğimiz bir şekilde sıkıntı içerisindedir.
AK Parti'ye kapatma davası açılmıştır. Tabii burada baktığımız zaman niçin bunlar böyle olmakta dediğiniz zaman tabii hep söylüyoruz Türkiye önemli bir bölgede bulunmaktadır. Bu bölgede ne zaman önemli kararlar alınacağı yani Türkiye ne zaman önemli kararlar verecekse birileri Türkiye’de bu tür olayları yaratmaya çalışmaktadır. Son yapılan operasyonlar bunların içeride bağlantılarının olduğuna işaret etmektedir. Karar verici mekanizmalar, anayasal kuruluşlarda bulunan yöneticiler, rektörler velhasıl Türkiye’deki önemli mevkilerde bulunanların bu oynanan oyunları görerek tekrardan Türkiye’yi kaos ortamına, iç çatışmaya götürecek bu master olaylara mani olmak zorundadır.
Ama gözüküyor ki hem siyaset mekanizmaları içerisinde hem çeşitli üniversitelerdeki rektörlerin hükümete karşı koymuş olduğu veya YÖK’e karşı koymuş oldukları çeşitli birtakım tavırlar içerisinde yani bu mümkün gözükmemektedir. Türkiye maalesef eğer ciddi tedbirler alınamazsa ciddi bir sıkıntı içerisine doğru götürülmeye çalışılmaktadır. Şimdi bu olaylar istemememize rağmen şunlar da olabilecektir; Bu üniversitelerdeki olaylar maalesef olabilir bu daha sonra toplumsal olaylara dönüşebilir. Bakın dikkat edin devletin kurumları arasında ayrışmalar ortaya çıkmıştır. Türkiye’de ciddi bir laik-anti laik kamplaşması yine çeşitli kamplaşmalar olduğu anlaşılmıştır ki bu devletin kurumları arasındaki ayrışmalar ve devleti temsil eden şu anda bir takım kurumların başında bulunan insanlarda dahi bu ayrışmalar göze çarpmaktadır.
Tabii muhakkak ki üniversite gençliğini veya Türk toplumunu çok ciddi anlamda etkilemektedir. Türkiye ciddi bir gergin ortam içerisine girmiş bulunmaktadır. Bu nedenle bu ülkeyi idare edenlere çeşitli üst düzey görevlerde bulunanlara, rektörlere, hepimize büyük görevler düşmektedir. Bugün Türkiye’de laik-anti laik kamplaşmasının yanı sıra bir Kürt- Türk kamplaşması ciddi anlamda yaratılmaya çalışılmaktadır. Bundan çıkmanın yolu aslında çok kolaydır. Bütün bu oyunların en önemli nedeni birlik ve beraberliğimize karşı yapılmış olan bir saldırıdır bu. Eğer biz bir ve beraber olamazsak hem kurumlar açısından, hem devlet millet açısından bu kökü dışarıda olan bu tür master planı uygulamaya çalışan, içeride uzantıları olan bu karanlık güçlerin başarılı olma şansları yüksektir. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurumları önce kurumlar birlik ve beraberlik içinde olmalıdır. Dikkat edin burada üniversitede polis ve gençlik karşı karşıya getirilerek burada devlet-millet çatışmasının önüne geçilmeye çalışılmaktadır.
Türkiye’de barış, huzur, ve istikrar ortamına karşı yeniden bir darbe vurulmaya çalışılmaktadır. Bu nedenle muhakkak ki güvenlik güçlerimize bütün milletin yardımcı olması gerekir ancak bakıyorsunuz şu anda Türkiye’yi çok ciddi anlamda germeye çalışan provokatörler de vardır. Bunlar üniversitede elinde silahla görülebildiği gibi çeşitli televizyon kanallarında çeşitli şekillerde ortaya çıkan bir takım insanlar da vardır bunlar 27 Mayıs ihtilali öncesinde öğrenci hareketlerini kışkırtan bir takım liderler olarak da günümüzde ortaya çıkmış bulunmaktadır, gençlik sokağa dökülmek istenmektedir. Kısacası, gençlik ve güvenlik birbirine karşı çatıştırılarak devlet-millet ayrışması sağlanmaya çalışılmaktadır. Çünkü geçmiş yıllardaki işlenen siyasi cinayetlerde hakikaten toplumun çok ciddi anlamda kamplara bölündüğü gözükmektedir. Hepimiz hatırlıyoruz ki işlenen bu siyasi cinayetlerde tetikçiler çok kısa sürede güvenlik güçlerince yakalandı.
Cinayetleri hazırlayan karanlık güçler tarafından bilhassa ortaya konulan bir stratejiydi. Tetikçi yakalandığı zaman tetikçinin ideolojik yapısı, fikrine bakılarak bir takım ideolojiler saptanmaya çalışılmaktadır. Şimdi bakın Akdeniz Üniversitesi’nde de aynı durumla karşılaştırılmaya çalışılıyor. Burada her ne kadar iktidar partisi Ak Parti hedef konumundaysa da MHP’nin de hedef alındığı gözüküyor.
Çünkü Akdeniz Üniversitesinde elinde silahla ortaya çıkan, ateş eden Ömer Ulusoy adlı kişinin baktığınız zaman bir partiyle ilişkili olduğu MHP ile ilişkili olduğu iddiaları ortaya atıldı. Bu da gözüküyor ki AKP ile birlikte MHP de artık hedef konumuna gelmekte. Bu bakımdan görüldüğü gibi burada önemli olan Türkiye yeni bir istikrarsızlık ortamına çekilmek istenmektedir. Buna mani olunması birlik ve beraberlikten geçmektedir diye düşünüyorum. Aslında önemli günler de yaşıyoruz. Başta hükümet olmak üzere Türkiye cumhuriyetini idare eden karar verici mekanizmalar, rektörler, sivil toplum kuruluşları toplumu Türkiye’deki topluma yön veren kanaat önderlerine de çok önemli görev düşmektedir. Bile bile geçmiş yıllarda çeşitli defalar yaşadığımız bu oyunların Türkiye’de oynanarak insanlar arasına kamplaşma yaratarak bu ülkenin çatışma ortamına çekmememiz gerekiyor. Bunun en önemli basamağı da bir ve beraber olmamızdır diye düşünüyorum.
- Aslında siz bütün hepsini anlattınız ama bir iki nokta kısaca aydınlansın istiyorum. Merak uyandıran bir iki nokta var. O da bu olayların yapılmasında Ak Partinin kapatılma isteği var deniliyor ve bir çok kişi de Ak Partinin kapatılacağını iddia ediyor. Eğer bu gerçekleşir ise tekrar bir seçime gidersek ve tekrar Ak Parti başka bir isimle iktidara gelse aynı olayları yaşamak mümkün olabilir. Şu anda 301’den bahsediliyor, AB ile ilgili bir hareketlenme var deniliyor. Siz dış güçlerden bahsettiniz. Eğer biz AB ye gitmek istiyorsak, AB’de bizi istiyorsa peki o zaman neden dış güçler Türkiye’yi karıştırmak istiyor geçici bir süreç atlatmak yerine çok kapsamlı bir çözüm ne olabilir size göre?
Tabii öncelikle bu parti kapatmaları konusu bu Türkiye’de bir sıkıntı bunu kabul etmemiz gerekiyor, çünkü halkın oyuyla gelmiş bulunan siyasi partilere bir ceza verilecekse buna millet seçim sandığında verilmesi gerekiyor diye düşünüyorum öte yandan bu bir hukuk meselesidir, hukuka herkesin saygılı olması gerekiyor. Türkiye bir hukuk devletidir, bu hukuk içerisinde siyasallaşmış bir takım unsurlar varsa bunları ayıklamak yine tabii ki hukuk içerisinde kalmak üzere devletin çeşitli kurumları bununla ilgili görevlidir bu nedenle hepimizin hukuka saygılı olması gerekiyor diye düşünüyorum.
HABER 7