Dün kaldığımız yerden devam edelim. Babil sürgünü sırasında şövalyelerin bir kısmı vefat etti, bir kısmı kaçtı ve bir daha bulunamadı, bir kısmı ise esir edilmişti.. Esir alınanlar, Nebukadnezar’ın baskısından kurtulmak için, ona karşı savaşmak üzere birtakım kişilerle sırrı paylaştılar ve yeni bir Şövalyeler Loncası oluşturuldu. Bu kez Mabedi korumak değil, Kudüs’e geri dönmek için kendi aralarında yemin ediyorlardı.. Mabedi yeniden inşa edeceklerdi. Ama bu sır bir kere halkın arasında yayılmaya, loncaya yeni adamlar kazanarak, Kudüs’e geri dönüş yolunu açacak savaşçılar için yeniden yapılanmaya gittiler.
Onlar cinleri kullanacaklardı, sonunda cinler onları kullandı.. Ve olan oldu.
Burada iki önemli olay var. Harut-Marut olayı ve Üzeyir aleyhisselam’ın Kudüs’e dönüşte Tevrat’ı yeniden bir araya getirmesi olayı....
Artık cin şişeden çıkmıştı.. Babil’de büyücülük aldı başına gitti.. Büyücülerle başetmek mümkün olmuyordu. Halk Kudüs’e geri dönüşten çok kıskançlık iç güdüsü ile, servet, güç ve iktidara ulaşmak için rakiplerini yok etmek için bu yöntemi kullanmaya başlamıştı. Harut ve Marut isimli iki melek, cinlerin kirli oyunlarına karşı insanlara korunmanın yollarını öğreteceklerdi, ama birileri onlardan korunma yollarını öğrenirken, aslında bu sırrı öğrenip onlar da bu işi yapmak istiyorlardı. Onun için melekler, onları bu konuda uyarmadan bu sırrı öğretmiyorlardı..
Babil sürgününden dönüşte iki önder vardı. Halkın ruhani lideri Üzeyir aleyhisselam (Yahudi literatüründeki Ezra) ve geri dönüş yolunun liderliği yapan Zerubabel ile o dönemdeki birçok tarihi şahsiyetin roller birbirine karışır.. Kral Kores Döneminde Sesbatsar Önderliğinde Dönüş olur. 2. Kral Darius Döneminde Zerubbabel Önderliğinde 2. dönüş. Kral Artahsasta Döneminde Ezra Önderliğinde bir dönüşten daha söz edilir.. Bu dönem çok tartışmalı bir dönem. Yahudiler Üzeyir aleyhisselama “Tanrının oğlu” dediler. Bunu demelerinin sebebi Üzeyir aleyhisselam, Tevrat ve Zebur’un dağılan sayfalarını topladı. Hafızları dinledi ibadet ve duaları yeniden düzenledi. Bir kısım Yahudi hahamları “Bunu ancak Allah’ın oğlu yapabilirdi” dediler.. Kimileri de onu Yahudilikte tecdit temelli reform yapan bir kişilik olarak görür. Ona uluhiyet isnat ettiler.. Daha sonra buradan yola çıkarak bir kısım Yahudiler, Hz. İsa’ya dini yeniden ihya ettiği, tamamladığı için O’na da uluhiyet isnat ettiler. Yani bu iddia Hıristiyanlıkla başlamadı. Yahudiler bir Mesih/Meşiyah bekliyordu, ama bir kısmı ona ilahlık isnat ederken bir kısmı da onu reddettiler.. Bazı Yahudi tarihçiler Ezra’nın Kudüs’e gelişi ile Nehemya’nın Kudüs’e gelişini ve rollerini karıştırır.
Babil sürgünü dönüşünde Zerubabel’in yönetimindeki Yahudiler, yıkılan mabedi yeniden inşa ettiler. Bu mabed M.Ö. 515’te tamamlandı. Bundan 150 sonra Yecüc Mecüc olayı Kaf dağının arkasında yani Kafkasya’da, Hazar ile Moğolistan arasında bir vadide gerçekleşti.. Böylece yeryüzünde serbestçe hareket eden son cin taifesi de yeraltına hapsedilmiş oluyordu.. Daha önceki dönemde cinlerin insanlarla birlikte yeryüzünde farklı bir hayat yaşadıkları bazı tarihçiler tarafından anlatılmaktadır.. Dolayısı ile cinlerle insanların işbirliği M.Ö. 350’lere kadar aktif bir şekilde devam etmiştir.. Tapınakçılar da bu ilişkilerden haberdardılar ve bu yöntemi etkili bir şekilde kullanmaktaydılar.
Hz. Meryem’in içinde yaşadığı mabed Kral Herod, döneminde. M.Ö. 20’de başladı. Bu mabed Romalı komutan Titus tarafından M.S. 70’de yıktırıldı. M.S. 132-135 yılları arasında Yahudi Simon Bar Kohban’ın başlattığı isyan, Romalılar tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı ve mabedin kalan kısmı da yıkıldı.. Süleyman Mabedi’nden geriye Herod’un yaptırdığı Batı duvarı (Ağlama Duvarı) günümüze gelebildi. Bu olaydan sonra Yahudiler bulundukları bölgelerde küçük Havralar inşa ederek ibadetlerini buralarda yapmaya başladılar..
Üzeyir aleyhisselamdan sonra yeni tapınakçılar, daha çok ideolojik ve politik bir topluluktur. Romalılarla bazan anlaşarak bazan çatışarak varlıklarını sürdürmeye çalıştılar ve özellikle Hz. İsa’nın doğumundan sonra daha milliyetçi, Yahudi zenginlerin kontrolündeki havraların yöneticilerinden oluşan bir konsey etrafında toplanmaya başladılar.. Yeni tapınakçılar ve havraların koruyucuları çok farklı bir yapıdadır.. Giderek dini bir hiyerarşi ve otorite merkezi oluşturma yönünde örgütlenmektedirler.. Hz. İsa’nın doğumu ve ardından Hz. İsa’nın vahyi tebliğe başlaması ile Yahudilikte, cemaat yapısı ve şeriat tartışmaları ile ilgili tam bir kırılma yaşanır..
Bugünkü İncil’de Yuhanna’nın Vahyi, ya da Resullerin işleri bölümü,Pavlus’un mektuplarının İncil’e eklenmesi Yahudi geleneğinde ve Hıristiyanlıkta risaletin devam ettiğinin açık bir kanıtıdır. Ancak Yahudiler Hz. İsa’nın risaletine, İseviler ise Hz. Muhammed’in risaletine iman etmediler..
Yahudiler İsevileri dışlarken kendi gizli ve derin cemaati ile ordusunu da oluşturma yoluna gittiler. Yahudilerden Hz. İsa’ya inananlar ise, benzer bir yapıyı, Süleyman Mabedinin ilk dönemindeki Tapınak Şövalyelerini örnek alarak, Yahudilerden bağımsız ayrıca modellemeye çalıştılar..
Bu konuyu büyük ölçüde özetlemeye çalıştım ama burada da bitmedi. Mecburen yarın da devam edeceğiz. Selâm ve dua ile..
NOT: Dünkü yazımda Hz. Yusuf’un torunu Hz. Rahime annemizin Hz. Yakub’un eşi olduğu yazılmış. Hz. Yusuf, Hz Yakub’un oğlu. Hz. Rahime annemiz ise, Hz. Eyyub’un hanımı idi. Allah onlardan razı olsun.
yeniakit