Tarhan Erdem ve Yer Değiştiren Kadınlar

Zaman gazetesinden Nihal Bengisu'nun yazısı

Zaman-Nihal B. KARACA

Tarhan Erdem bunu hep yapıyor. Önce inanılmaz titiz, öngörü ve feraset yüklü, sahayı kavrayan anket ve araştırmalarla geliyor; elde ettiği rakam ve oranlar ile 'hariçten gazel okuyanlar'a nal toplatacak bir isabet kaydediyor. Bravo diyoruz. Sıra 'izlenimler'e geldiğinde de hayal kırıklığına uğruyoruz; ya da en azından, 'bravo' teması erozyona uğruyor.

10.9.2007 tarihli Radikal gazetesine, Neşe Düzel'e verdiği röportajı okurken bunları düşünüyorum. Nazik üslubunu ve iyimserliğini yitirmeden yaptığı tahlillerin birçoğu elbette oldukça doğru noktalara temas ediyor; medya ile ilgili eleştirilerine, halkın 'askeri görmek istediği yer' ile ilgili tespitlerine katılmamak imkânsız. Fakat gelin görün ki, Tarhan Erdem, başörtüsü konusunda Deniz Baykal'ın bile aştığı, en azından aşmış gibi davrandığı kâbus senaryolarına ve karanlık kehanetlere taraf görünüyor. Diyesi ki, üniversitelerde başörtüsü serbest kalırsa, türbansız öğrenci kalmazmış. Son zamanlara kadar örtünmenin azaldığını düşünüyormuş, ama şimdi türbanın arttığı izlenimine sahipmiş. 'Son zamanlarda duyduklarım, arttığı yönünde'.

Şimdi biz, medyanın 22 Temmuz öncesindeki başarısızlığını oturduğu yerden tahmin yapmakla, sahaya inmemekle açıklayan birinden daha iyisini bekleme hakkına sahip değil miyiz? Yani serbest bırakırsanız türbansız öğrenci kalmaz gibi son derece sert ve kesif bir yargıya varmak için 'son zamanlarda duyduklarından' daha fazla şeye, sözgelimi rakamlara, sözgelimi 'saha çalışmasına' dayanması gerekmez mi Tarhan Erdem'in?

Erdem'in 'demokratik kurumların ve sivil toplumun' böyle bir serbestiye izin vermemesi gerektiğini salık verecek kadar ileri tespitlerde bulunmasını, satır aralarındaki iyi dilekler ve temennilerle bağdaştıramıyorum. AKP'nin yükselişini ve çabasını doğru tahlil etmeyen medyayı 'halkı anlamamakla ve halkı sevmemekle' açıklayan Erdem, başörtülü kadınların da 'halk' kapsamına dahil olduğunu görmezden gelerek onları masif bir siyasal kategori olarak değerlendiriyor, hatta başörtüsünü de eşitlik talebinden vazgeçişi sembolize eden, bu nedenle de kadının toplumdaki yerini değiştirebilecek kadar tehlikeli olan bir arayüz olarak kodluyor. Oysa, Türkiye'deki kadınların %70'inin başını 'zaten' örtüyor olduğunu da kendi gözetiminde yapılan bir araştırma vesilesi ile öğrenmiştik. O halde bu, hangi yerin değişmesi? Var olan mevcuda hak ettikleri konumu teslim etmenin nesi yanlış, nesi tehlikeli? Dahası, bu cümlelerin 'biz %30'u eğitelim, %30'un yerini güzelleştirelim' demekten ne farkı var? Peki, başörtülü kadınların üniversitelere girmemesi gerektiğini bunca savunurken, hâlâ, röportajın ilerleyen kısımlarında, 'AKP de çok muhafazakar bir parti işte..' diye yakınmanın bir mantığı var mı? Kadının konumundaki değişmenin 'laikliği riske edecek' kadar önemli olduğunu ifade eden Erdem, muhafazakarlığın kötü sonuçlarıyla baş etmenin ancak kadını eğitmekle mümkün olduğunu görmemekte neden bu kadar ısrarlı?

Tarhan Erdem'in 'duyduklarında' belirli bir hakikat payı vardır. Fakat bu, gerçeğin yalnızca yarısıdır. Madem duyduklarımız üzerinden tahmin yürütebiliyoruz ben de bildiklerimi söyleyeyim.

Ay geçmiyor ki, bir arkadaşımın ya da bir tanıdığımın başını açtığı haberini almayayım...

Bunun anlamı, örtünme ve açılmanın yer değiştiriyor olduğu. Başörtülü kadınlar laiklik kaygısıyla üretilen baskılar ile kendi muhafazakar erkek kitleleri arasında kalmaktan yıldıkları için, açık kadınlar 'modern kadın' algısından da bir hayli yara alınabileceğini gördükleri için. Tanışmalar, kaynaşmalar ve sosyalleşmeler düzleminde, biraz da postmodern dönemlerin 'öteki' olanı aynı zamanda 'farklı' olması yüzünden yüceltiyor olması nedeniyle. Tek bir hadis bilmeyen kızlar örtünüyor; en baba tefsir kitaplarını devirmiş kadınlar başörtüsünden vazgeçiyor. Birileri suyun iki yakasının bekçiliğini yapadursun, sular karışarak, değişerek akıyor.

Bu tuhaf akıntı ve yer değiştirme, Tarhan Erdem'in endişelerini bir nebze olsun hafifletir mi bilmem. Bana doğal geliyor. Hatta hiçbir şey hissetmiyorum.



Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Trump, DSÖ'den önce Gazze ve UCM'ye saldırdı
Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine
Ali Bulaç yazdı: Davutoğlu'nun İslami camia ile toplantısı, Suriye'de Esad'ın devrilişi...
Abdurrahman Dilipak: Yeni salgınlar kapıda!