Bu örneği, daha önceki yazılarımda da verdim... Ancak, tam yerine rast geldiği için, yine aynı örneği vereceğim... Mesele, "çaput" meselesi... Bir "su borusu" düşünün... Nedir "su borusu"nun görevi?.. Elbette "suyun akışı"nı sağlamak... Ama, o da ne; nereden gelmişse gelmiş, borunun içine bir "çaput" girmiş... Öyle bir noktaya gelmiş ki, "tıkamış" boruyu... Su akmıyor!.. Manzara ortada: Bir "tıkaç" vazifesi görüp "suyun akışı"nı engelleyen "çaput", gerçekten de "önemli bir yerde"dir!
Peki, "önemli bir yerde" bulunan çaput için, "değerli" diyebilir miyiz?.. Elbette diyemeyiz!.. "Çok önemli bir yer"de durup, "tıkaç" görevi yapıyor olsa da, o, nihayetinde bir "çaput"tur!.. Çaputların da hiçbir "değeri" yoktur... Zaten "değerli" olsalardı, "çaput" olmazlardı...
Kısaca ifade etmek gerekirse, her çaput "önemli" olabilir ama bu onların "değerli" olduğu anlamına gelmez... Yani, her "önemli" şey, "değerli" demek değildir!..
ORG. ATİLLA IŞIK "TIKAÇ" MI?
Bu örneği son "YAŞ toplantısı"na uygulayacak olursak, şunu söyleyebiliriz: TSK, bir "su borusu"dur... Görevi de, "suyun akışı"nı sağlamaktır... Her kim ki "suyun akışı"nı engelliyor, her kim ki "tıkaç" olmaya çalışıyorsa, yaptıkları iş, "çaputluk"tan başka bir şey değildir!.. İsterlerse rütbeleri "orgeneral" olsun isterlerse "çok önemli yer"lerde bulunsunlar!..
Onların "önemli bir yer"de bulunuyor olmaları, "değerli" oldukları anlamına gelmez!..
Çünkü "değerli" insanlar "tıkaç" olmazlar... Tam aksine "suyun önünü" açıp, akışı sağlarlar!..
Şahsen ben, bazı "muhalefet mensupları"nın, "embedded gazeteciler"in ve "uzman" geçinen "azman"ların iddia ettiklerinin aksine; Kara Kuvvetleri Komutanlığı"na getirilmek istendiği ileri sürülen Org. Atilla Işık"ın, sırf "bu göreve gelmemek" için "emekliliğini istediğine" ilişkin haberlere inanmak istemiyorum... Çünkü, hele de "askerlik"te, verilen görevi kabul etmemek, "bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülük"tür!..
Bunun, iddia edildiği gibi; "dik durmak"la veya "onurlu davranmak"la da bir ilgisi yoktur... "Görevden kaçmak", ne zamandan beri "onurlu bir çıkış" oldu?.. Görevden kaçmak, ne zamandan beri "şerefli bir davranış" oldu?..
Haa, Org. Atilla Işık"ın, "5 Ağustos" itibariyle "emekliliğini istediği" doğrudur... Zaten, dün kendisi de açıkladı bunu...
Ama bu "emeklilik talebi"nin; "Hükümeti Org. Hasan Iğsız"a mecbur etmek" için olduğuna inanmıyorum... Daha doğrusu inanmak istemiyorum... Çünkü, eğer böyleyse; Org. Işık"ın tavrını "önemli" bulurum ama, kendisi için "değerli bir insan" diyemem!..
Dedim ya;
"Değerli" insanlar "tıkaç" olmazlar!..
SON 30 YILIN YAŞ KRİZLERİ!
Bunu böylece ifade ettikten sonra, gelelim "bundan sonra ne olacağı" meselesine!..
Son söyleyeceğimi, baştan söyleyeyim:
"Bundan önceki yıllarda ne olduysa, bundan sonra da o olacaktır!"
Zira, bundan önceki YAŞ"larda da "teamül dışı" gelişmeler yaşandı, bundan önce de "sıra dışı emeklilik"lere şahit olduk.
Önceki günkü gazetelerde "Son 30 yılın krizli Şûra"ları" sıralanıyordu...
Buyurun, son 30 yıla bir göz atalım:
¥ Süleyman Demirel"in Başbakan, Cevdet Sunay"ın da Cumhurbaşkanı olduğu 11 Mart 1969"da, Genelkurmay Başkanı Org. Cemal Tural görevinden alındı, yerine de Org. Memduh Tuğmaç atandı..
¥ 5 Mart 1973"de Genelkurmay Başkanı olan Org. Faruk Gürler Cumhurbaşkanlığı"na aday olmak için emekliliğini istedi. Kontenjan senatörlüğüne atandı ve yerine Semih Sancar Genelkurmay Başkanı oldu.
¥ 1976"da Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Emin Alpkaya, Lockheed rüşvet soruşturması nedeniyle 5 Mart"ta istifa etti ve yargılandı. Hava Kuvvetleri Komutanlığı"na Org. İrfan Özaydınlı"nın atanması için kararname hazırlandı ancak son anda kararname geri çekildi.
MC hükümetinin Başbakanı Demirel, 24 Nisan"da "org." rütbesinde olmadığı halde Korgeneral Cemal Engin"i Hava Kuvvetleri Komutanlığı"na atadı. Ancak orgeneral rütbesinde bulunan Özaydınlı, atamanın iptali için dava açtı.
Dava 16 Temmuz"da sonuçlandı. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Korgeneral Engin"in atamasını iptal etti. Hükümet, Özaydınlı"yı atamamakta direndi ve 23 Temmuz"da Org. Ethem Ayan Hava Kuvvetleri Komutanı oldu. Özaydınlı da emekliye ayrıldı ve ilk genel seçimde milletvekili seçildi, Ecevit hükümetinde İçişleri Bakanı oldu.
¥ 1 Haziran 1977"de Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Namık Kemal Ersun, Demirel"in girişimi ve sürpriz bir kararname ile re"sen emekliye sevkedildi. İsim konusunda Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve Cumhurbaşkanı arasında görüş ayrılığı doğdu. Kara Kuvvetleri Komutanı olabilecek üç adaydan, Demirel, 3"üncü Ordu Komutanı Orgeneral Ali Fethi Esener"i tercih etti. Demirel, Esener"le ilgili kararnameyi Çankaya"ya gönderdi. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ise, 1. Ordu Komutanı Adnan Ersoy"da ısrar etti ve kararnameyi imzalamadı.
Bunun üzerine hiç gündemde olmayan Ege Ordu Komutanı Kenan Evren, önce Kara Kuvvetleri Komutanı oldu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar"ın 1978"de emekli olması ile de, bu göreve Kenan Evren atandı.
1987"DEKİ 3 N OLAYI!
¥ TSK tarihinde en çok "tartışılan" olaylardan biri de, 1987"de yaşandı ve tarihe 3 N"ler olayı olarak yansıdı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Üruğ 1987 Ağustos YAŞ toplantısından önce sürpriz bir şekilde emekli oldu.
Teamüllere göre Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Necdet Öztorun"un Genelkurmay Başkanı olması gerekiyordu.
Hatta Org. Öztorun, Genelkurmay Başkanı olması durumunda vereceği resepsiyonun davetiyesini dahi bastırmıştı.
Cumhurbaşkanı Kenan Evren ve Başbakan Turgut Özal, YAŞ toplantısında Genelkurmay Başkanı Org. Üruğ"un talebinin aksine Org. Öztorun"un emekliye sevkedilmesine karar verdiler.
1. Ordu Komutanı Orgeneral Necip Torumtay önce 1 Ağustos"ta Kara Kuvvetleri Komutanlığı"na, 30 Ağustos"tan itibaren de Genelkurmay Başkanlığı"na getirildi.
¥ 1990"da Körfez Savaşı döneminde Irak"a gitmeyi reddeden Genelkurmay Başkanı Org. Necip Torumtay emekliye ayrıldı. Yerine Org. Doğan Güreş atandı.
¥ 2002"de YAŞ"ta Org. Edip Başer"in Kara Kuvvetleri Komutanı olması bekleniyordu... Ancak sürpriz bir şekilde Jandarma Genel Komutanı Aytaç Yalman, Kara Kuvvetleri Komutanlığı"na atandı, Başer ise emekliye sevk edildi... Tabiî, Jandarma Genel Komutanlığı"na da Org. Şener Eruygur getirildi.
Edip Başer"in "emekli"ye sevkedilmesinde, "başörtüsü" konusunda ılımlı sözler sarfetmesinin etkili olup olmadığı hâlâ tartışılıyor.
Şunu da ilâve edelim:
O günlerde hükümette "Anasol-Me" vardı... Evet Bülent Ecevit Başbakan, Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz da Başbakan Yardımcısı"ydı!..
Şunu demeye çalışıyorum:
"30 yıldan bu yana ne yapıldı" ise, hiç şüpheniz olmasın ki, bundan sonra yapılacak olan da odur!..
GENELKURMAY, HÜKÜMETİN ÜSTÜNDE DEĞİL!
Neymiş, "asker direniyor"muş!.. Gazetelerdeki "Sivil devrim!.. Komuta sivillerde!.. Erdoğan"ın dediği oldu" başlıklarının aksine, "kontrol, hâlâ askerin elinde"ymiş!..
Bunu da, "gazeteciler" söylüyor, iyi mi?..
Bunların ya "demokrasi" diye bir dertleri yok ya da hiç "kanun"lara bakmamışlar!..
Ulan ebleh; "Genelkurmay, Başbakan"ın üzerinde bir kurum" mudur ki, Başbakan"a dirensin?.. "Üst düzey bir komutan"ın, "üst düzey bir bürokrat"tan, mesela "DSİ Genel Müdürü"nden ne farkı vardır ki; Başbakan bir "tasarruf"ta bulunacak ama "general"ler buna direnecek!..
Hiç, olur mu öyle şey!..
Hem, geçmişte direndiler de ne oldu?..
"Orgeneral" direnince, yerine "Korgeneral" getirilmedi mi?.. Dün de yazdım; Osman Pamukoğlu bir "albay" iken "general" yapılıp, "Güneydoğu"da terörle mücadele"ye gönderilmedi mi?..
Hiç kuşkunuz olmasın ki;
"Demokrasilerde çare tükenmez!"
Biri gider, diğeri gelir!..
Öyle ya;
"Tabiat boşluk kabul etmez!"
Boşluk, mutlaka doldurulur!..
Kaldı ki;
Daha "30 Ağustos"a kadar" zaman var!..
Kim "çaput" olmak isterse, oradan çekilip alınır ve "suyun akışı" sağlanır!..
Zira; "kurum"lar, "kişi"lerle kaim değildir!..
ERDOĞAN, BASKIYA BOYUN EĞMEZ!
Dün, Başbakan Tayyip Erdoğan, Eskişehir"e giderken, "Hızlı Tren"de açıkladı işte:
¥ "Emeklilik taleplerinin anında işleme konulması diye bir kural yok, ay sonuna kadar değerlendirilir!.."
¥ "Kara Kuvvetleri Komutanlığı için Genelkurmay Başkanı bana farklı bir isim teklif edebilir... Ama henüz bana böyle bir teklifte bulunulmadı."
¥ "Jandarma Genel Komutanı Org. Atilla Işık"ın Kara Kuvvetleri Komutanlığı"na getirilmesi yönünde bana bir öneride bulunulmadı."
¥ "Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ"un görev süresinin uzatılması konusunda hiçbir teklifte bulunulmadı... Öyle bir şey söz konusu değil!"
Erdoğan"ın "YAŞ"ın perde arkası"nı açıklayan bu sözleri, tarihî önemde sözlerdir...
Demek oluyor ki;
Gazetelerin çoğu, "olanları" değil, "olmasını istedikleri" haberleri yazarak bir "Erdoğan üzerinde baskı" oluşturmaya çalışıyorlar...
Ama, benim tanıdığım Tayyip Erdoğan"ın; neredeyse "varlık sebepleri"nden birisi, "baskılara direnmek"tir!..
Benim bildiğim Erdoğan;
"Baskılara boyun eğmez!"
Tam aksine;
"Baskılara direnir!"
Dolayısıyla, ister "asker kanadı"ndan gelsin, ister "medya cephesi"nden gelsin, yapılan "baskı"lar ters tepmeye mahkûmdur.
Erdoğan; evet, "uzlaşmacı"dır!..
Ama, "baskılara boyun eğici" değil!..
"Kafasında" ne varsa, "yetkisi" neyse, "ülke için doğru" hangisiyse, onu yapar!..
Üzerine gidilirse, tersini yapar!..
Ben, Erdoğan"ı böyle bilirim...
Benim bildiğim Erdoğan, eğer bir "liste" ve "takvim" belirlemişse, onu uygular... "Tavsiye" ve "telkin"lere kulak verir, ama "baskı" ve "dayatma"lara eyvallah etmez!..
Demek istiyorum ki;
Herkes, bunu bilerek hareket etsin!..
Kimse, baskı ile sonuç alamaz!..
Herkes, "kanun"lara uyacak!..
"Asker" de uyacak, "medya" da!..
Eğer, "değerli" olmak istiyorlarsa!..
Önce tansiyon, sonra pansiyon!
Hani hep "hukuk"tan, "yargı"dan söz ediyoruz ya; bazı "general"ler hakkındaki "yakalama" ve "ifade vermeye" çağrılma kararlarının "zamanlamasına" dikkat çekip, bunda "kasıt" arıyoruz ya; kabul edelim ki, "generaller"in de, hukuka saygılı oldukları pek söylenemez!..
Savcı, "Gelin" diyor ama hiçbiri ortalıkta yok...
"Orduevleri"ne kapanmışlar, burunlarını dahi göstermiyorlar!..
"İfade vermeleri" istenen ve "süre"leri "dün" dolan komutanlar ise ne yapmışlar biliyor musunuz?.. Hemen koşmuşlar doktora, "tansiyonum yüksek" diye rapor almışlar!.. Şu hâle bakın; ifadeye çağrılmadan önce "turp gibi" olan, deniz kenarlarında kumlara uzanıp "tatil"in keyfini çıkaran komutanlarımız, "ifadeye çağrıldıklarını" öğrenince, anında "fenalaşıyor"(!)lar, anında "tansiyon"ları fırlıyor!..
Belli ki; bu "tansiyon" numarasıyla bir "pansiyon"a atacaklar kapağı!.. Ehh, en iyi pansiyon da "orduevleri" olsa gerek!..
Oraya kapağı attılar mı; ara ki, bulasın!..
Hele söyleyin, bu mudur "hukuk"a saygı?..
"Yargıya güven" bu mudur?.. "General"lerin bu numaraları yaptığı bir ülkede vatandaş ne yapsın?..
Ama vatandaşın sığınacağı bir "pansiyon" yok, o da ayrı mesele!..
vakit