Diplomasi konusunda; ‘Evet’ demek, ‘belki’ demektir; ‘belki’ demek de, ‘Hayır!’ demektir. Doğrudan doğruya, ‘Hayır!’ diyen, diplomasiyi bilmiyor demektir’ diye bir söz vardır.
Bu sözü bir kenarda tutarak asıl konumuza geçebiliriz.
***
Tayyip Erdoğanile Amerikan emperyalizminin yeni kaptanı durumundaki Donald Trump arasında Washington’da gerçekleşen görüşmelerin kapalı kapılar ardında geçen bölümleri varsa -ki, mutlaka vardır-, bunları yarınlarda Trump, Amerikan resmî makamlarının yapacağı açıklamaları yalanlamak pahasına, fâş ederse, hiç şaşılmamalıdır. Çünkü Trump’ın, DEAŞ’la ilgili ‘son derece gizli’ bazı devlet sırlarını geçenlerde görüştüğü Rusya Dışbakanı Lavrov’la paylaştığına dair, Washington Post gazetesinde evvelki gün yer alan iddia, Trump’ın başını bir kez daha ağrıtacağa benziyor. Bu iddiaları USA Dışbakanı Tillerson kesin bir dille yalanlamışken, Trump, bütün ekibini yan yatırarak, onların yalanlamalarını yalanladı.
Hatırlayalım, Trump’ın işbaşı yapmasından hemen sonra, en yakın çalışma arkadaşlarından bazılarının başta Rusya olmak üzere yabancı devletlerle gizli ilişki içinde olduklarına dair iddialar onların istifasına ve Trump’ın da itibar kaybetmesine yol açmıştı.
***
Dahası, söz konusu gazete, o gizli bilgilerin USA yönetimine bir müttefik rejim tarafından verildiğini, ancak bu ülkenin ABD'ye, bilgileri Rusya'yla paylaşma izni vermediğini de iddia etmişti. O rejimin de İsrail olduğu ileri sürülmekte…
Ama, Trump bu.. Ömrü, sadece ticarî mantıkla şekillenmiş, devlet yönetiminde hiç bulunmamış, gücetapar bir dolar milyarderi... Pazarlığı kızıştırmak için gönül alıcı- çalıcı 1-2 ahbaplık lafı ediyor, Amerika’nın menfaatlerini en iyi gözetleyen başkan olmak iddiasında…
Nitekim Erdoğan’la konuşurken de, artık Türkiye’de bile alıcısı pek kalmamış olan ve Türkiye’nin 65 yıl öncelerdeki Kore Savaşı sırasında yaptığı kahramanlıkları hatırlattı. Hattâ yakın dönemlere gelip PKK ve DEAŞ’a karşı Türkiye’nin yanında olduğunu bile söyledi ama ‘PKK’nın Suriye’deki yapışık kardeşi’ konumundaki YPG’ye verdikleri her türlü destekten hiç laf etmeyip, ‘Türkiye’yle ilişkilerimizi hiç kimse yenemeyecektir’ demekle yetindi.
***
Ama Trump işinin kolay olmadığını da anlamış olmalı.. Beden dilinden, mimiklerinden bile anlaşılıyordu, bu.. Çünkü karşısında eğilmeyen, diplomaside yalanlara tevessül etmeksizin, doğru olduğuna inandıklarını muhatabına en net şekilde anlatmasıyla ün yapan bir Türkiye Cumhurbaşkanı vardı.
Bu tavrı biraz merhûm Turgut Özal zamanında da yaşamıştı Türkiye… Ama o, Erdoğan gibi kesin ve dikbaşlı bir tavır sergileyememiş; (Baba) Bush’la özel dostluğunu kendisi için de bir güç gibi vehmetmişti. O güvenle 1991- Irak-Amerika Savaşı’nda Amerika’nın yanında durup, 1 koyup 5 alacağını ummuştu. Ama zırnık koklayamadığını görmüştü.
***
Bereket ki, bugün dikleşmemeye dikkat ederek dik duran ve arkasında bütün bir milletin ve ülkenin şeref ve itibarını düşünerek hareket eden ve ilk kez halkı tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanı sıfatıyla Erdoğan var. Gerçi Erdoğan da tabiatiyle diplomasinin gereği olarak, Trump’ın seçilmesinin yeni bir umut kaynağı oluşturduğu gibi, Trump’ı gururlandırıcı laflar etti ama kendi görüşünü ve beklentilerini, ‘PYD/ YPG’nin hangi ülke tarafından olursa olsun desteklenmesi, küresel seviyede varılan mutabakata kesinlikle uygun değil..’ diyerek net bir dille de anlattı.
***
Bu ziyaretten ve 2.5 saat süren ‘Tayyip- Trump görüşmeleri’nden elde kalan nedir?
Müttefiklikvurgulandı; teröre karşı ortak mücadele edileceği de.. Ama Amerikan emperyalizminin YPG’ye verdiği destek ve Pensilvania Şeyhi’nin iadesi konusunda Trump hiçbir şey söylemedi.
Tayyip Bey’in Washington’a gitmeden önce ifade ettiği gibi, ‘Virgül değil, nokta konulacak..’ sözüne uygun mudur, gelişmeler...
Herhalde, o da değil... Belki, ‘noktalı virgül...’
***
Yine de, Türkiye’den B. Amerika’ya ilk kez böyle kararlı ve şahsiyetli bir çıkışın değeri anlaşılmalıdır.
stargazete