“MHP ile HDP”nin, ya da Devlet Bahçeli ile Selahattin Demirtaş’ın “aynı çizgide buluşacağı” hiç aklınıza gelir miydi?..
Ama, buluştular!..
HDP için; “PKK Terör Örgütü’nün siyasetteki uzantısı” diyen Devlet Bahçeli ile, MHP’yi “faşist ve ırkçı” olmakla suçlayan Selahattin Demirtaş, bugün “aynı paralelde” buluştular!..
Her ikisi de “Başkanlık Sistemi”ne şiddetle karşı... Biliyorsunuz; HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş; 17 Mart tarihli HDP Grup Toplantısı’nda demişti ki;
“Recep Tayyip Erdoğan... HDP varoldukça, HDP’liler bu topraklarda yaşadıkça sen başkan olamayacaksın. Seni başkan yaptırmayacağız, seni başkan yaptırmayacağız, seni başkan yaptırmayacağız.”
“HDP kim oluyor ki, Erdoğan’ı Başkan yaptırmayacak!” diyebilirsiniz!..
Karşımızda “MHP” ve onun Genel Başkanı Devlet Bahçeli de var!..
Bahçeli de, sürekli diyor ki;
“Geçmiş dönemde de Türkiye’nin gündemine sunulmuş olan Başkanlık Sistemi’ni Türkiye için uygun bulmuyoruz... Türkiye, Parlamenter Sistem’le hedefe doğru yürümelidir!..
Başkanlık Sistemi’nin bir Anayasa paketi halinde referanduma götürülmesi halinde, MHP katkı vermeyecektir!”
Dedim ya;
Kim derdi ki, bir gün gelecek, “MHP ile HDP aynı çizgide buluşacak?”
Ama, buluştular!..
Söz konusu “Başkanlık Sistemi” olunca, Bahçeli de Demirtaş da, “Erdoğan karşıtlığı”nda birleştiler!..
“Başkanlık Sistemi”ne CHP ve “Paralel İhanet Çetesi” de sırf “Erdoğan düşmanlığı”ndan dolayı karşı çıktığına göre, varın gerisini siz hesap edin!..
Bir “cephe” oluşturdular,
Bir “ittifak” oluşturdular!..
Millet, bunları elbette görüyor!..
Ve elbette, gereğini yapacaktır!..
“BAŞKANLIK TÖREMİZE UYGUN”
Malûm, “MHP’nin Başkanlık Sistemi’ne karşı çıkması” üzerine,Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti kurmayları, onlara Merhum Alparslan Türkeş’in yazdırdığı “9 Işık” kitabıyla cevap vermişti...
“9 Işık”ta deniliyordu ki;
“Güçlü, kuvvetli devlet; şahsiyetli, dirayetli devlet başkanlarıyla kaimdir. Bunun için biz başkanlık sistemini getireceğiz... Avrupa krallık rejimlerinin bir kalıntısı olan senato kaldırılacaktır. Tek yapılı bir milli meclis, sadece milli olmakla kalmayacak, her sosyal dilimin meselelerini çözebilecek, bir sosyal dilimin diğerine hakim olmadığı bir meclis doğacaktır...
Milliyetçi Hareket tek başkan, tek meclis sistemini savunur.
Çağımız kuvvetli, adil ve hızlı icra çağıdır... Bunun için Türk tarih ve töremize uygun olarak başkanlık sistemini savunuyoruz. İcrayı, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık olarak ikiye bölemeyiz. Milliyetçi Türkiye’de demokratik milli cumhuriyet ilkesi içinde Başkan, Türk milletinin yürütme organının tek başı olacaktır.”
Türkeş’in talebiyle yazdırılan “9 Işık”ta bunlar denildiğine göre; SayınDevlet Bahçeli’ye sormak gerekmez mi;
“MHP; 9 Işık’tan mı ışık alıyor, yoksa başka gezegenlerden mi?”
KURT KARACA’NIN KİTABI
Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti kurmayları, Devlet Bahçeli’ye, sadece “9 Işık” kitabındaki satırlarla cevap vermiş olsalar da;“Merhum Türkeş’in Başkanlık Sistemi ile ilgili görüşleri” başka kitaplarda da dile getirilmiş!..
Bu kitaplardan biri de;
Yine “Türkeş’in talimatı”yla 1960’lı yıllarda “Kurt Karaca” takma adıyla kitaplar yazan Prof.Dr. Fikret Eren tarafından kaleme alınan, “Milliyetçi Türkiye... Milliyetçi-Toplumcu Düzen” adlı kitaptı...
Yukarıda, “kupürünü” yayınladığım kitapta yazılanları New York’tan gönderen okurum Serhat Kip’e teşekkür ediyorum!..
Kitabın üzerindeki “not”tan anlıyorum ki, Serhat Kip, bu kitabı 23 Ekim 1979’da Sivas’ta iken almış... Ve yine, “kitap”tan anlıyorum ki; bu kitap,“Genişletilmiş 8. Baskı”dır!..
Kitabın yazarı, “Kurt Karaca” hakkında biraz bilgi verelim: “milliyetçi-toplumcu” söylem, “Ülkücü camia”da geniş bir kabul görünce; o dönemdeDeniz Gezmiş Dâvâsı’nın savcılığını yapan Hakim Yüzbaşı Baki Tuğ, henüz“asteğmen” olan Fikret Eren’e, “Kurt Karaca” takma adıyla “Milliyetçi Türkiye” kitabını yazdırır!.. Tabiî, “Türkeş’in de izni”yle “Milliyetçi-Toplumcu Düzen”in esaslarını anlatan kitap, “Ülkücü gençler” arasında elden ele dolaşmaya başlar!..
Alparslan Türkeş de; Fikret Eren’e büyük yakınlık gösterir... Hatta, üzerinde “Alparslan Türkeş”in adı olsa da, “9 Işık” kitabının da Fikret Erentarafından kaleme alındığı söylenir!..
Ama, kesin olan şu ki;
“Milliyetçi Türkiye” kitabını, “Kurt Karaca” takma adıyla henüz“asteğmenlik” yıllarında, yani 1960’larda kaleme alan, Fikret Eren’dir... Fikret Eren; 1958’de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden “pekiyi”dereceyle mezun olmuş, aynı fakültede çeşitli görevlerde bulunduktan sonra, 1975’te “profesör” olmuştur... 1985-1987 yılları arasında da,“Ankara Üniversitesi Rektör Yardımcılığı” yapmıştır!..
Bir ara, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’in “akıl hocaları” arasında yer almıştır... Bildiğim kadarıyla, son olarak; “Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Özel Hukuk Bölüm Başkanlığı”nı yürütüyordu...
YÜRÜTMENİN TEK BAŞI OLMALI
İşte bu Prof. Fikret Eren, 1960’lı yıllarda “Kurt Karaca” takma adıyla kaleme aldığı “Milliyetçi Türkiye” kitabının, “69. sayfa”sında, “Başkanlık Sistemi” ile ilgili olarak aynen şöyle demektedir:
“Milli devletin yürütme gücünün (icra organının) başı ikiye bölünemez. Yürütme gücü, devlet kudretini temsil eden güçtür... Devlet bir otorite, bir iktidar; başkasından emir almadan emir veren en üst, en büyük kuvvet demektir.
Bundaki bölünme; devlet otoritesinin bölünmesi, zayıflaması sonucunu doğurur.
Bu itibarla; milli devletin yürütme gücünün başı, Cumhurbaşkanı ve Başbakan olarak ikiye bölünemez.
Devlet başkanı adı altında yürütme organının tek sahibi, tek başı olmalı, başkanlık sistemi kabul edilmelidir. Böylece milletin bütün fertleri, yürütme organının başını, devlet başkanını bizzat seçerek yönetime katılmalı, kendilerini ilgilendiren siyasi kararlara bizzat iştirak ederek, milli demokrasiyi gerçekleştirmelidir.
Çağımız kuvvetli icra (yürütme) çağıdır... Bu durum, Türkiye gibi az gelişmiş ülkeler bakımından daha büyük bir önem taşımaktadır. Kalkınma, hızlı ve cesur kararlar almayı gerektirir. Milletin demokratik bir şekilde doğrudan doğruya seçtiği bir devlet başkanı ise, bu nitelikteki kararları kolayca alabilir.
Yasama gücü; tutucu, işleri geciktirici durumdan kurtarılıp, milli toplumun ihtiyaç ve şartlarına uygun bir organ haline getirilmelidir.”
9 IŞIK, BİR REHBER İSE!
Lütfen dikkat;
Bu kitabı Fikret Eren’e yazdıran merhum Alparslan Türkeş ve Savcı Baki Tuğ’dur!..
Peki;
“Devlet Bahçeli’nin gözündeki Alparslan Türkeş” kimdir?..
Sayın Devlet Bahçeli, özellikle “Alparslan Türkeş’in vefat yıldönümleri”nde demiştir ki;
l “Türkeş, büyük bir devlet adamıdır... Onun bin bir emekle inşa ettiği, ilkelerini belirlediği milli dâvâya, tüm ülkücüler büyük bir şevk ve azimle hizmet etmektedir.”
l “Onun bizlere büyük bir özveriyle miras bıraktığı 9 Işık’ta dün, bugün ve yarın arasındaki tüm sisleri aydınlatmış kendisini vatanına ve milletine adayan ülkücülere asla eskimeyecek bir rehber olmuştur. Hatta ona göre 9 ışık Türk ülküsüyle aynı anlam ve içeriğe sahiptir.”
l “Bugün Türk milliyetçileri sağduyulu davranabiliyorsa, bu hasletlerin yerleşmesinde şüphe yok ki liderimizin etkisi çok büyüktür.”
l “Geniş ufuklu, milletine olan derin sevgisi ve muhabbeti onu bütün Türk dünyasının bilge lideri, başbuğu haline getirmiştir. Yetiştirdiğin milyonlarca ülkücü, ideallerinin ve eserlerinin ardında duruyor. Lider Türkiye ideali için yolunda çalışıyor ve çalışmaya devam edecek.”
İDEALLERDEN VAZ MI GEÇİLDİ?
Daha nice “övgü” cümleleri!..
Ama, en önemli cümlesi şudur:
“Onun bizlere miras bıraktığı 9 Işık; dün, bugün ve yarın (...) Ülkücülere asla eskimeyecek bir rehber olmuştur.”
İyi de, sormak gerekmez mi;
“9 Işık” madem ki bir “rehber”dir; peki orada yazan “Başkanlık Sistemi”ni niye “yok” sayıyorsunuz?..
Düne kadar “savunduğunuz” Başkanlık Sistemi’nden niye vazgeçtiniz?..
MHP;
Acaba, “Milliyetçi-Toplumcu Düzen” idealinden vaz mı geçti?..
Merak ediyorum;
“CHP, HDP ve Paralel İhanet Çetesi” ile “aynı çizgi”de siyaset yürütmek,“Devletin başına Devlet gelecek” diyen bir MHP’ye yakışıyor mu?..
Sahi, “MHP’nin yolu”nu kim aydınlatıyor?..
“9 Işık” mı;
“Pensilvanya’nın mumları” mı?!?
****************************************************************************
Paralelciler düşünsün: Millet, kendilerinden niye nefret ediyor?
Öncelikle, dünkü; “Okyanus Medyası’ndaki bir Paralel Tetikçi’ye cevabımdır” başlıklı yazıma “büyük ilgi” gösteren, “tebrik yağmuru”na tutan “okur”larıma, “siyasi”lere, “STK temsilcileri”ne ve “internet siteleri”ne teşekkür ediyorum...
Bir defa daha anladım ki, “Paralel İhanet Çetesi”nden herkes şikayetçi, herkes “İllallah” deyip, yaka silkiyor... Oysa, “Darbe amaçlı kirli 17-25 Aralık Operasyonu”na kadar, birçok insan, “Paralel’le aynı karede fotoğraf verebilmek” için sıraya giriyordu!..
Dünkü yazım üzerine, bana “küfürler yağdıran” Paralelciler; “Biz ne haltlar işledik de, insanların nefretini üzerimizde topladık?” diye hiç düşünüyorlar mı acaba?..
Düşünmüyorlarsa;
Said Nursi Hazretleri’nin de yıllar önce “işaret” ettiği gibi; “batmaları ve bitmeleri” yakındır!..
Evet, hiç kimse “Paralel’le birlikte anılmak” istemiyor... Harran Üniversitesi’ndeki “Rektörlük Seçimleri”nde aday olan Prof. Gürbüz Aksoyda; “28 Şubat’ta Kemal Gürüz’lerin, 2011’den bu yana da Paralelcilerin hışmına uğramış bir adamım” diyor ve ekliyor: “Son seçimde, ilk 3’e girmemem için, Paralelciler yoğun çaba harcadı... Paralelcilerin en büyük mağduru benim.”
Demek istiyorum ki;
Paralelciler, “milletin bu nefretini, kendi üzerlerinde nasıl topladıklarını”bir defa daha düşünsünler!..
yeniakit