Bir gazetede, ‘Musul ve Kerkük Türkiye’nin olmalıdır’ diye bir yazı yazılmış.. Bir arzudur, ‘Keşke bütün dünyaya da hükmetsem’ diyebilir, insan..
Irak başbakanı sıfatını taşıyan ve gerçekte ise Amerika ve İran’ın elinde bir kukla ve oyuncak durumunda olan Haydar İbadî’nin Türkiye aleyhinde ve hattâ bizzat Türkiye Cumhurbaşkanı’na hakaret eden çirkin sözlerle savurduğu kuru-sıkı tehditlerinden sonra bu tür yazıların sıkça yazılacağı ve gündemin bir müddet zehirleneceği tahmin edilebilir.
***
Mes’elenin özü ne mi?
Amerikan emperyalizmi, 4 senedir DEAŞ’ın elinde bulunan ve yaklaşık 2 milyona varan nüfusuyla Irak’ın ikinci büyük şehri olan Musul’un DEAŞ’tan geri alınmasını, kurtarılmasını planlıyor.
Ama USA emperyalizmi kendisinin ve Irak’ta USA izniyle asker bulunduran 10 kadar ülkenin askerlerinin her birisinin bu ‘kurtarma operasyonu’na katılmasını planlarken;
Türkiye’nin Musul yakınındaki Başika’da bulunan 600 kişilik askerî birliğinin bu operasyona dahil olmasını istemiyor.
Çünkü bugün Irak ve Türkiye diye anılan ülkeler, henüz 94 sene öncesine kadar, 400 yıldan fazla bir zaman Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetinde bulunuyordu; diğer bir çok Ortadoğu, Balkan ve Kuzey Afrika ülkesi gibi..
Ve Müslüman halkların gönül beraberliği, zâhiren ayrı olan bu iki ülke görünümüne rağmen henüz de devam ediyor, hele de emperyalist dünyanın Müslüman coğrafyalarına leş kargaları gibi saldırmalarından sonra..
Emperyalist güçler bu coğrafyalar için düşündükleri geleceğe ait tasavvurlarında, Müslüman halklar arasındaki bu gönül beraberliğinin kendileri için bir engel teşkil edeceğini biliyorlar. Onların bu tasavvurları tamamen yanlış da değil.. Çünkü Osmanlı’nın dağılmasından sonra rahat yüzü görmeyen ve emperyalistlerin kurtarıcı edasıyla sahneye çıkıp tezgahladıkları kanlı ve entrikalar dolu senaryoları karşısında, müslüman halklar tarih sahnesine yeni bir büyük Müslüman gücün çıkmasının, belki de her zamankinden daha bir iştiyakla bekleyişi içindeler..
Emperyalist güçler de enayi değiller ya, böyle bir gücün sahneye çıkmasına niye seyirci kalsınlar..
Ve.. İran da Musul’a tek bir mezhebin bağlısı olan güçleri devreye sokması kendisinin de kuklası olan Irak Başbakanı’nı teşvik ediyor ve bu konuda mezhebi fedailik için yetiştirilen milis güçleri hazırda bekletiyor.
Ama Musul halkı, büyük çapta o mezhebin bağlısı değil..
Müslüman halklar arasında bir mezheb savaşının çıkması için iyi bir fırsat..
Müslüman halklar ve onların başında sorumlu olanlar bu oyuna gelecek mi dersiniz..
***
Kemal Unakıtan için:
Kemal Unakıtan’ın dün sabah vefat ettiği haberi geldi.
Kemal benim 45 yıllık arkadaşımdı. Fatih- Hırkai Şerif semtinde evlerimiz komşu idi.
1976-77’lerde Erbakan’ın Başbakan Yardımcısı olduğu sırada SEKA Gn. Müdürlüğü’ne getirildi. Orada bayağı başarılı da oldu.
1978’de Ecevit iktidara gelir-gelmez hemen o vazifeden alındı.
Bunun üzerine Erbakan Hoca onu, Millî Gazete’nin başına getirdi. ‘İşlerime karışılmaması şartiyle..’ diyerek kabul etti. Ama bir hafta sonra, ‘Şu haber şöyle, bu başlık böyle olsun..’ denilince, hiçbir şey söylemeden, bir hafta sonra hemen ayrıldı ve Hoca da ‘N’oldu..’ diye sormadı. O da, daha sonra serbest ticarete atıldı. Ancak, 3 Kasım 2002 Seçimleri’nde Tayyip Erdoğan’ın adaylığı reddedilince, onun yerine Kemal aday gösterildi ve seçimlerden sonra da Maliye Bakanlığı’na getirildi.
Maliye Bakanlığı sırasında, TL’den 6 sıfır atılmasının mimarı odur.
7 yıl Maliye Bakanlığı yaptı. Ancak, çocuklarının ticareti ve akçeli işleri, kamuoyunda gündeme gelince yıprandı. Keşke o konuda çok özenli davransaydı. Bir kalp ameliyatından sonra Maliye Bakanlığı’ndan alınmasına epeyce içerledi.
Son olarak Kurban Bayramı’nda bir telefon görüşmemiz olmuştu ve evden pek dışarı çıkamadığından yakınmıştı.
Allah rahmet eyleye..
stargazete